"Gerçekten" haber verir 24 Aralık 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Faruk ÇAKIR

“Bu Ülke”nin aydını



Garip bir ülke olduğumuz noktasında her halde ihtilâf yoktur. En garip olan da, ülkemizin ‘aydın’larının millete ve çoğu zaman da ‘gerçekler’e yabancı olmasıdır. Bu durum çeşitli kişilerce ifade edilmekle birlikte, belki de en doğru teşhisi mütefekkir Cemil Meriç yazdığı eserleriyle ortaya koymuştur.

Cemil Meriç, hakkında hazırlanan bir belgeselle yeniden gündemde. Merhum Cemil Meriç’in hayatının anlatıldığı ‘’Türkiye’nin Ruhu Cemil Meriç’’ belgeselinin galası Pazartesi akşamı İstanbul Harbiye’deki Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda yapıldı. Galada bir konuşma yapan Cemil Meriç’in kızı Prof. Dr. Ümit Meriç, sadece ‘baba’sından değil, Türkiye gerçeklerinden haberdar olan bir ‘aydın’dan bahsetti.

Ümit Meriç, babası Cemil Meriç’i; ‘’ülkesinin geçmişini ve geleceğini sırtlanan bir aydın’’ olarak tarif etti. Cemil Meriç’in ortaya koyduğu eserleri dikkatle okuyanlar, her halde bu tarife itiraz etmez. Şafak Bakkalbaşıoğlu’nun yönettiği ve proje danışmanlığını Dücane Cündioğlu’nun yaptığı 120 dakikalık belgesel aynı zamanda ‘tek parti’ döneminin ipliğini de pazara çıkarmış oluyor. ‘’Türkiye’nin Ruhu Cemil Meriç’’ belgeselinin 26 Aralık 2008 tarihinde TRT-2’de yayınlanacağı ifade edildi ki, belgesel yayınlanırsa TV izleyicisinin de beğeneceğini şimdiden söylemek mümkün.

Belgeselin ‘teknik’ değerlendirmesi ayrıca yapılabilir. İşin o cephesini ‘ehil olanlar’ havale edip, mesajlarına dikkat edilecek olursa ortaya “Türkiye gerçeği”nin çıktığı görülür. Nedir bu gerçek? “Sağda” ve “solda” olan ve fakat; düşünen, düşündüğünü bir şekilde ifade eden herkes ‘merkez’deki ‘yasak’çıların hışmını çekmiş, ona her türlü eziyet ve haksızlık yapılmıştır. Belgeselde de anlatıldığı üzere Cemil Meriç çocuk denilebilecek yaşta kitap dostu olmuştur. Okuyup doldukça, düşüncelerini yazı ile ifade etmeye başlamış ve ilk ‘ikaz’ı o dönemde Hatay’ı kontrolleri altında tutan Fransızlardan almış, lise eğitimini yarım bırakmak zorunda kalmıştır. “Tek parti” döneminde çektikleri de yabana atılmamalı. Elbette Cemil Meriç, ‘yasakçılar’dan çektikleri konusunda yalnız değildir. Onun gibi onlarca, belki de yüzlerce mağdur vardır. Belgeselde buna da dikkat çekilerek, Ankara’daki “en kara halet”e işaret edilmektedir ki bu beyanların TRT2’de yayınlanması sonrasında tartışmaların alevlenmesi de mümkündür.

30’lu yaşlarda ‘kör’ olması Cemil Meriç için ayrı bir imtihan vesilesidir. Buna rağmen kitaplardan kopmamış, belki de daha fazla kitaplarla haşir-neşir olmaya başlamış. Belgesel için mikrofon tutulan hemen bütün dost ve talebeleri, onun okuma ve yazma azmine dikkat çekmekte. Sonraki yıllarda yanına kitap okumaya giden gençler arasında Bediüzzaman’ı tanıyanların olması da onun için ayrı bir kazanç olmuştur. Ömrünün sonlarına doğru her fırsatta Bediüzzaman’ı bilhassa celâdet ve cesaretini takdir etmiştir. Meselâ, “Bizde İslâm tefekkürünün büyük isimleri (niçin) çıkmamıştır?” anlamındaki bir soru üzerine, “Çıkmamıştır. Said Nursî var. Hürmete lâyık başka bir adam tanımıyorum. Ben onu tanıdım” demiştir. (Yeni Devir g, 9 Ocak 1981’den aktaran; M. Latif Salihoğlu, Yeni Asya, 27 Haziran 2008) “Bu Ülke” adlı eserinde de şöyle yazmıştır: “Said-i Nursî, bir kavga adamı. Yalçın bir irade, taviz vermeyen bir mizaç, tefekkürden çok iman.(...)” (Cemil Meriç, Bu Ülke, sayfa 247, İletişim Yayıncılık A.Ş., 7. Baskı, 1992)

Kızı Ümit Meriç’in, ölümden korktuğunu ifade eden babasına “Baba korkma. Sen ölünce körlüğün de sona erecek. Çünkü senin bedenin kör, ruhun değil” dediğini aktarması ve Cemil Meriç’in de bu ‘müjde’ye çok sevindiği ifade etmesi önceki gece düzenlenen ‘gala’da en dikkat çekici mesajlardan biriydi.

Netice-i kelâm: Cemil Meriç bu ülkenin gerçeklerini görebilen cesur bir aydındı.

24.12.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (23.12.2008) - Bu ‘araştırma’lar nerede yapılır?

  (22.12.2008) - “Değişelim” dememiş miydiniz?

  (21.12.2008) - Yolu yarılayamadık

  (20.12.2008) - Hep beraber normalleşelim

  (19.12.2008) - ‘İnsan’lar değil; ‘insanlık’ ölüyor

  (18.12.2008) - Dünya Türkiye’yi izliyor

  (17.12.2008) - Pabuçlar Bush’un başına!

  (16.12.2008) - Adliye Sarayları suçu önlemiyor

  (14.12.2008) - Öncelikler niçin değişti?

  (13.12.2008) - Ah şu TV’ler!

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır