MÜSİAD’ın iki ayda bir düzenlediği Genel İdare Kurulu toplantısının sonuncusu İzmir Çeşme’de yapıldı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, toplantının misafir konuşmacısıydı.
MÜSİAD üyeleri her GİK toplantısında bir bakanı misafir ederek, yaşadıkları sıkıntıları birinci elden bakanlara ulaştırıyorlar. Elbette çok önemli konular dile getiriliyor ve varsa tesbit edilen uygulamalardaki hatalar daha sonra düzeltiliyor. Nitekim Bakan Faruk Çelik de bu toplantının faydalı olduğunu hatırlatarak, geçmişte yapılan bazı düzeltmelere de işaret etti. Toplantı, yaşanan ekonomik kriz ortamında gerçekleştiği için haliyle söz alan bütün şube başkanları krizle ilgili tesbitlerde bulundu. MÜSİAD şube başkanlarının ortak talebi şu: Hükümet, rantiyeciyi değil; üretici KOBİ’leri desteklesin!
Çoğunluğu KOBİ ölçeğinde işletmelere sahip olan MÜSİAD üyeleri, bankalardan yana da şikâyetler dile getirdiler. “Artık bankaların oyuncağı olmak istemiyoruz. Lütfen, sözde değil özde üretici KOBİ’lerden yana olun” diye talepte bulundular.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının görev alanı geniş ve haliyle çok sayıda şikâyetlere konu oluyor. Meselâ yine son günlerde tartışılan özel hastahalerdeki muayene ücretleri ve eczacıların şikâyetleri de gündeme geldi. Üyeler arasında eczacılar ve sağlık mensupları da olduğu için yaşadıkları ve çoğumuzun da haberdar olduğu konuları Bakan Çelik’e aktardılar.
Elbette sağlık sektörü çok büyük bir sektör ve çok sayıda da suiistimallere konu olan bir saha. İyi bir denetim yapılamadığı zaman bütçeyi eriten bir konu. Bakan Çelik de yaşanan sıkıntılardan haberdar olduğunu, ama kalıcı çare için biraz daha zamana ihtiyacı olduklarını ifade etti.
Bazı KOBİ sahipleri de bir yandan işsizlik olduğunu, öte yandan da kalifiye eleman bulmakta zorlandıklarını söylediler. Bu, sadece KOBİ’lerin değil, aslında bütün Türkiye’nin problemi. Beraberinden gizli işsizlik de var. MÜSİAD GİK toplantısında bütün bu problemler dile getirildi ve çareler arandı.
MÜSİAD şube başkanları, Bakan Çelik’ten “tebdil-i kıyafet” yaparak bir gün herhangi bir eczahanede çalışmasını istediler. Ancak bu şekilde, yaşanan sıkıntıları bizzat görmek mümkün olur ve çareler de bulunur. Bir eczacı, “Sayın Bakanım. Eczahaneme gelenlerden muayene parası istiyorum ve izah etmekte zorlanıyorum. Hükümet hakkında sarf ettikleri sözleri burada aktarmaktan sıkılırım. Keşke gelip kendiniz görseniz de çare bulsanız” diyerek eczanesine dâvet etti.
Bunca şikâyet ve eleştirileri dinleyen bakan Faruk Çelik de hem eleştirilere hak verdi, hem de önemli bir çağrıda bulundu: “Sadece kendi sıkıntılarınızı dile getirmek yetmiyor. Türkiye normalleşecekse, hep beraber normalleşmeliyiz” dedi. Çelik dikkat çekici bir örnek de verdi: “Siyasî destekle genel müdür olan ve bu görevde 6 ay çalışan bir kişi, bütün iş hayatında genel müdürlük yapmış gibi değerlendiriliyor ve ona göre emekli olup ona göre maaş alıyor. Bu adaletsizlik değil mi? Ama hiçbir kişi ‘Hayır bu benim hakkım değil’ demiyor. Dolayısıyla 6 ay genel müdürlük yapan emekli olunca çok yüksek maaş alıyor. Ama bir işçi, çok daha zor şartlar altında yıllarca çalıştığı halde düşük emekli maaşı alıyor. Hep birlikte normalleşmeliyiz. Haksızlıkları sona erdirmeliyiz.”
Doğru, normalleşme fertten başlamalı ki cemiyete de yayılabilsin...
20.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|