"Gerçekten" haber verir 23 Aralık 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Ahmet DURSUN

BEDİÜZZAMAN OLMADAN ASLA



Tarihî akışı içinde insanlığın seyrini değiştirebilecek bir krizle karşı karşıya olduğumuzda birçok kişi hemfikirdir. Yaşananları—“Küresel ekonomik kriz” olarak adlandırılsa da—insanlığın son birkaç asırdır geçirdiği ruhî depresyonlarının, mânevî krizlerinin bir neticesi olarak kabul etmek bizi daha doğru sonuçlara götürecektir.

“Bugün yaşadığımız krizi insan unsurundan bağımsız düşünmek mümkün müdür?” sorusunun cevabı birçok noktada anahtar kabul edilebilir. İnsanlık tarihi boyunca yaşanagelen bu tür krizleri insan azgınlığının, insanın değer tanımazlığının, öldürücü hırsının ve sınır tanımaz hazcılığının bir neticesi olarak değerlendirmek mümkündür. Bu hususta Papa’nın yaşanan finans krizini “İlâhî bir ikaz” olarak yorumlaması ve her şeyi maddiyatta arayan bir anlayışın yanlışlığına dikkat çekmesi dikkate değer bir açılımdır.

Kapitalist anlayışın “homo-economicus” olarak tanımladığı, insanlık potansiyelini iktisadî fayda üzerinden değerlendirdiği ve maddecilik hırsıyla bezeyerek “benmerkezci” hâle getirdiği insanın yaşadığı dünyayı iktisadî ve ahlâkî bir çöküşün eşiğine getirmesi insanlığı farklı arayışlara itmektedir. Bu bağlamda insanı “eşref-i mahlûkat” olarak tanımlayan İslâm’ın hangi argümanlarla bu tür çöküşlere karşı önleyici tedbirler sunduğu önem kazanmaktadır. Zira özü itibariyle Kapitalizm ve Marksizm gibi beşerî sistemlerin insanlığı özlediği huzura kavuşturamayacağı açıkça ortaya çıkmıştır. Ancak son birkaç yüzyıldır yoksulluğun pençesinde kıvranan, geri kalmışlığın verdiği eziklikle bariz hatalar yapan, yüz kızartıcı tavırlar sergileyen İslâm toplumlarının bu durumda yeniden şekillenen dünyada yerini nasıl belirleyeceği, ekonomik krizle sarsılan Batı dünyasına nasıl yol gösterici olabileceği merak konusudur.

Krizle birlikte tartışılan hususlardan biri de farklı inançlara sahip insanların sergiledikleri ortak insan tipidir. Kanaat etmeyen, elindekiyle yetinmesini bilmeyen, hırs ile hep daha fazlasını isteyen insan tipi kapitalizmin insanlığa bir hediyesidir. Göreceli olarak bu tür insanlar her zaman yoksuldur. İnsana özgü bu özellik kurumsal bir nitelik kazandığında içinde bulunduğu toplumu da yoksullaştırmakta ve o toplumun her alanda yozlaşmasına yol açmaktadır. Yaşadığımız sosyo-ekonomik sıkıntıların ve daralmaların özünde insanın hırsı ve kanaatsizliği ile birlikte çeşitli yollarla bunu kurumsallaştırması yatmaktadır. Günümüz İslâm toplumları da bu halden uzak değillerdir.

Bunlar ışığında değerlendirildiğinde Bediüzzaman Said Nursî’nin iktisadî görüşlerinin insanlığın bu sıkıntıyı atlatmasında yardımcı olabilecek yegâne adres olduğu görülür. Hep daha fazla isteme ilkesi üzerine kurulu kapitalist anlayışı “İnsan, hırs ile bütün dünya ona verilse, ‘Hel min mezîd’ (Daha yok mu?) diyecek. Hem, hodgâmlığıyla, kendi menfaatine binler adamın zararını kabul eder” ifadeleriyle eleştiren Said Nursî’nin bu hususlardaki görüşlerini bir bütün olarak ortaya koymak farklı açılımlar bekleyen insanlık adına önem kazanmaktadır.

Bediüzzaman, pozitivist anlayışla beslenen kapitalizmin aşırı maddeciliğiyle huzursuz ettiği insana yaradılış gayesini hatırlatır ve onu Rabbinin sonsuz merhamet, şefkat ve keremiyle tanıştırır. Bugün olduğu gibi, milyonlarca insanın açlık kaygısıyla yaşadığı bir ortamda, para baronlarının insanları iliklerine kadar kemirecek bir düzeni devam ettirebilme çabaları ve bu çabaların ortaya koyduğu gayr-i ahlâkî tavırlar karşısında sözünü esirgemeden söyler, teşhislerini birer birer sıralar. Bediüzzaman, bütün beşerî bunalımları, krizleri, fesatları, rezil ahlâkı, zulüm ve haksızlıkları; hodgâmlığa (bencillik) tekabül eden “Ben tok olduktan sonra başkası açlıktan ölse bana ne” ve faizi karşılayan “Sen çalış ben yiyeyim” anlayışına dayandırır. İnsanlığın “Ben-biz, uhuvvet-hodgâmlık, hırs-kanaat, şefkat-zulüm” karşılaşmalarında insanî potansiyelini ön plana çıkararak “erdemli toplum”a yönelmesinin yollarını gösterir. İslâm’ın ortaya koyduğu “Komşusu açken tok yatan bizden değildir,” “Yiyiniz, içiniz; ancak israf etmeyiniz” gibi yardımlaşmayı esas alan, müsrifliği yasaklayan hayat prensiplerinin önemine değinir. Bu bağlamda zekât, sadaka, vb. İslâmî kurumların hayata geçirilmesinin önemini vurgular.

Her türlü israf, kanaatsizlik ve fakirliğe karşı “İktisat” kavramını gözler önüne serer. “Hırs sebeb-i hasarettir” diyerek insanı “şükr”ün hazzıyla tanıştırır. Bütün dünyada bulaşıcı bir hastalık haline gelen tüketim kültürünün, zarurî olmayan ihtiyaçların zarurî ihtiyaçlar haline dönüşmesine sebep olan taklitçilik, görenek ve özenti belâsının önüne nasıl geçilebileceğinin yollarını gösterir. Bunlarla birlikte toplumda fertler arasında yaygınlaşan menfaatperestlik, bencilik, kendi çıkarını düşünme, kayırmacılık, rüşvet, torpil gibi hastalıklara karşı tepeden inmeci bir siyasî yaklaşımdan ziyade imanlı fertleri önerir ve bunun da yol haritasını sunar. Özetle, insanın ve toplumun mesh-i manevisine sebep olan bireysel ve toplumsal ahlâkî dejenerasyonun önünü açan, kuvvete, menfaate, ırkçılığa, sefahete dayanan bir medeniyet anlayışına karşı çoğunluğun mutluluğunu tazammun eden ve hakka dayanan Kur’ân medeniyetinin esaslarını ortaya koyar.

İnsanlık için süre daralmaktadır. Dünyanın ahlâk ve fazilet kavramlarını daha sıkça konuşmaya başlaması, faizi sıfırlama gibi tedbirlere yönelerek sömürü düzenlerinin önüne geçmeye çalışması Bediüzzaman’ın ortaya koyduğu Kur’ânî medeniyete doğru atılmış bir adım olarak değerlendirilebilir. İnsanlık kendisine açılan bu yola ya girecektir ya da yine Bediüzzaman’ın ifadeleriyle “erken bir kıyâmet” kaçınılmaz olacaktır.

23.12.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (16.12.2008) - Kapitalizm sonrası

  (09.12.2008) - Kime kurban olmalı?

  (02.12.2008) - Tarafsız değilim

  (25.11.2008) - Öğretmenler odası

  (18.11.2008) - Hastayım

  (11.11.2008) - Bir Obama'mız bile yok

  (04.11.2008) - UTANIYORUM DEVLET BABA!

  (28.10.2008) - Cumhuriyet projesine eleştirel bir yaklaşım

  (14.10.2008) - Durdurun dünyayı, inecek var

  (07.10.2008) - 'BBG Evi'nden gelen saldırı

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır