Yıllar önce Ürdün’e gittiğim zaman, aslen o bölgeye ait olan, ülkemizde de, daha çok Doğu ve Güneydoğu bölgesinde kullanılan, yöredeki (yörelere göre değişen Arapça’daki adı koffyah) olan puşilerden almıştım. Kırmızı-beyazı Ürdün’ü, siyah-beyaz olanı da Filistin’i temsil eden bu kofyalar, kışın sıcak tutarak soğuktan, yazın da terletmeyerek güneşten korumasından dolayı, oldukça kullanışlı olduklarından, dünyanın her yerinde sıkça kullanılmaya başlandı.
Özellikle gündemden hiç düşmeyen Filistin meselesinden dolayı, bu kofyalar artık Filistin’le, bağımsızlık için verilen mücadeleyle, özgürlüklerle özdeşleşir oldu. Direnişin, mücadelenin simgesi haline gelen kofyaları hemen her Arap gururla takarken, Filistin’e destek olmak ve “Savaşa ve işgale son” mesajı vermek istediklerini belirten dünya gençleri de takar oldular.
Mısır’a geldiğimden beri, ilk başta benzer sandığım, fakat aslında oldukça farklı olan kültürü öğrenmeye, sosyal kuralları incelemeye ve tarihin yanı sıra, kültürel ve sosyal gelişmeleri de incelemeye çalışıyorum. Siyasetin ve tarihin sosyal ve kültürel değişime ve gelişime olan etkisi şüphesiz çok büyük. Firavunlarla başlayan tarihinde, 397 yıl süren Osmanlı hükümranlığından İngiliz ve Fransız sömürgeciliğine kadar çeşitli medeniyetlerin etkisi altında kalan Mısır, yakın tarihte İsrail’le girdiği savaşlar neticesinde ve bir ihtimalle de İsrail’in Filistin politikasından dolayı, İsrail isminin, İsraillilerin, Museviliğin, Musevilerin, İsrail’e yapılacak gezilerin telâffuz edilmesinin bile bazen hoş karşılanmadığı bir ülke. Bütün dünyaya karşı inanılmaz hoşgörülü olan uysal bir Mısırlı, İsrail kelimesini duyunca inanılması güç derecede hoşgörüsüz ve sert bir insana dönüşebiliyor.
Bu durum karşısında, Mısır’da yaşayan İsraillileri çok rahat ayırd edemiyoruz haliyle. Bu güvenlik endişesinden dolayı, belki milliyetlerini saklıyor olabilirler. Ama ilk taşındığım zaman alış veriş için bir mağazaya gittiğimde, benim dışımda mağazada dolaşan bayan müşterinin, hangi dilde konuşabileceğini anlamak için nereli olduğunu soran satıcı kıza, “Ne kadar kabasın. Müşteriye nereli olduğu sorulmaz. Bunu sana ben mi öğreteceğim? İsrailliyim” diye bağırarak mağazayı terk etmesi gibi olaylara da eminim az rastlanmıyordur.
Bugünlerde Mısır’da dolaşan bir dedikodu var. Filistin ve Ürdün asıllı kofyaların hemen hemen her renginin moda olduğu ve aksesuar olarak birçok mağazada, mordan turuncuya, sarıdan yeşile her renginin kolayca erişilir olduğu şu sezonda, Mısırlılar bu diğer renkleri İsrail’in icad ettiğini ve böylelikle Filistin’le, mücadeleyle özdeşleşen siyah-beyaz kofya devrine son vermek için gizliden gizliye yürüttükleri politikalarını devreye soktuklarını iddia ediyorlar. Bu sadece Mısırlıların değil, aslında bütün Arap dünyasının iddiası. “Kofya moda değil, bizim kimliğimizdir” adı altında, elektronik ortamda çeşitli gruplar da mevcut. Gerçektir yahut değildir, bunu bilmek mümkün değil, fakat her ne şekilde olursa olsun, tüketim ve moda çılgınlığının bir eseri olduğu ve birilerine çok para kazandırdığı kesin.
Moda ya da politika olsun, İsrail meselesi her açıldığında sinirlenen Mısırlılara, her zaman olmasa da, bazen niye İsrail’le mücadele etmediklerini soruyorum. Eğer Filistin özgür kalmalıysa ve Kuzey Afrika’dan Arap Yarımadasına kadar milyonlarca Arap toprağı bulunan bu iki kıt'ada İsrail bir avuç toprağa ve millete sahipse, neden birleşip bir tepki vermediklerini ise sadece ben değil, herkes soruyor. Buna en güzel cevabı veren Bediüzzaman Said Nursî’nin sözleriyle yazımı noktalıyorum:
“Yahudi milleti hubb-u hayat (hayat sevgisi) ve dünyaperestlikte ifrat ettikleri (aşırıya kaçtıkları) için her asırda zillet ve meskenet tokadını yemeye müstehak olmuşlar. Fakat bu Filistin mes’elesinde, hubb-u hayat ve dünyaperestlik hissi değil, belki Enbiyâ-i Benî İsrâiliyenin (İsrail kavminin peygamberleri) mezaristanı olan Filistin, o eski peygamberlerin kendi milliyetlerinden bulunması cihetiyle, bir cihette bir ehemmiyetli hiss-i millî ve dinî olmasından çabuk tokat yemiyorlar. Yoksa koca Arabistan’da az bir zümre hiç dayanamayacaktı, çabuk meskenete girecekti.”
23.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|