Bazı aydınların başlattığı bir ‘özür kampanyası’ değişik tartışmaları da beraberinde getirdi. Böyle bir kampanyayı haklı bulan da, eleştiren de var. “Özür diliyorum” diyenlerin yanında “özür dilemiyorum” diyenler de var.
Açılan her kampanya benzer eleştirilere maruz kalabilir. Ama temelde benzer kampanyalarla netice alınıp alınmadığı da sorgulanabilir. Her hangi bir kişinin, her hangi bir konuda kampanya açması ya da ‘özür’ dilemesine başka kişilerin müdahale etmesi her halde doğru değildir. Aksi yönde kampanya açmak başkadır, kişilere “Niçin böyle bir kampanya açtın?” demek daha başkadır. Velev ki yanlış kampanya olsun... Yanlış olduğu düşünülen kampanyalara, açılan ‘doğru kampanya’larla cevap vermek günümüz şartlarına her halde daha uygun olsa gerek.
Bilhassa 1950 öncesi ‘tek parti’ devrinde bütün bir millete karşı öyle yanlışlar, öyle hatalar yapılmış ki; neredeyse özür dilenmesi gerekmeyen tek bir vatandaş kalmamış. Geriye doğru baktığımızda zaman zaman haksızlık nisbetleri azalmış ya da artmış olmakla birlikte; bu memlekette yaşayan ‘sağcı’lar da, ‘solcu’lar da, hatta ve hatta yeri geldiğinde ‘orta yolcu’lar da zarar görmüş, haksızlığa maruz kalmıştır. Dolayısı ile özür dilemeyi tek bir hâdise ya da tek bir kitleyle sınırlı tutmak bizi doğru noktalara taşımaz.
Önemle üzerinde durulması gereken sorulardan biri de şudur: Asıl özür dilemesi gekeren kimdir?
Bu sorunun elbette farklı cevapları da olabilir, ama özür dilemesi gerekenlerin başında ‘devlet’in de olması gerekmez mi? Millete hizmet etmesi gerekenler, ne yazık ki her fırsatta millete rağmen işler yapmıştır. Türkiye’nin yıllarını ‘tek parti’ye mahkûm edenlerin de millete karşı bir özür borcu yok mu?
Geçmişi de hatırdan çıkarmayıp bu güne gelirsek, hâlen devam eden kanunsuz başörtüsü yasağı sebebiyle mağdur olanlardan kim özür dileyecek? Yargı denetimi dışında bırakılan YAŞ kararları sebebiyle haksızlığa uğrayan TSK mensuplarından kim özür dileyecek? Yıllar yılı ‘sefalet ücreti’ne mahkûm edilen, alın teri buz tuttuğu halde hak ettiği ücreti alamayanlardan kim özür dileyecek?
Velhâsıl, uygulanan yanlış politikalar sebebiyle küçüğünden büyüğüne, ‘sağcı’sından ‘solcu’suna bütün bir millet mağdur edilmiş durumda. Dolayısı ile asıl büyük özürcü, bu politikalara imza atanlar olmalıdır. Bu nokta unutulur ve kısmî özürler beklenirse netice almak zorlaşır.
Mağdur olanlar bu ortak noktada bir araya gelip, ‘yetkililer’den kuvvetli bir özür beklese, belki de sıkıntılar sona erecek. Tabiî asıl özür ‘sözle’ değil, atılması gereken adımlarla, icraatlarla mümkün olur.
Türkiye daha hür ve daha demokrat olduğu nisbette, sözle değilse bile fiilen milletten özür dilenmiş sayılır. Çünkü asıl sıkıntı, hürriyetlerin kısıtlanmasında ve alışkanlık haline gelen bu yanlışın sürdürülmesindedir.
25.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|