Hurma hakkında yazmaya karar verip araştırmaya başladığımda şunu gördüm: Hurma bir hazine; onu öyle bir-iki makaleye sığdırmak mümkün değil.
Bu yüzden, öğrendiğim bilgileri mümkün olduğunca özetlemeye gayret gösterdim. İlk yazıda hurma hakkındaki botanik bilgileri çok kısa bir şekilde aktardım. İkincisinde, hurma hakkında Kur’ân’da zikredilen âyetleri ele aldım.
Son iki makalede ise, hurma hakkındaki hadis-i şeriflerden bir nebze olsun bahsedeceğim.
Bitkiler içinde yaratılış açısından insana en çok benzeyen bitki hurmadır.
Hurma, rüzgârın polenleri savurmasıyla tabiî olarak döllendiği gibi, daha çok insan eliyle döllendirilir. İçine erkek ağaçtan alınmış polenler yerleştirilen dişi hurma ağacı bir müddet sonra filizlenir. Bu filizler, sezaryen gibi titiz bir ameliyatla kesilip ana hurma ağacının hemen yanına dikilir. Anasıyla aynı topraktan gıdasını alan hurma filizinin bakımı özenle yürütülürse, büyüdüğünde anası hangi cins hurma veriyorsa o da aynını verir.
Resulullah (a.s.m.) Efendimiz bu konuya değinmiş ve şöyle buyurmuştur:
“Âdem’in toprağından yaratılan hurma halanıza ikramda bulunun (iyi bakın). Ondan başka döllenen ağaç yoktur.”
İki hayat arkadaşı gibi olan hurmayla insan arasında kuvvetli bir dostluk vardır.
Mektubât’ın Mû'cizat-ı Ahmediye Risâlesinde ‘hanînü’l- ciz’i’ diye zikredilen olay işte bu dostluğu ispatlıyor.
Hz. Enes, Abdullah ibni Ömer, Abdullah bin Abbas, mü'minlerin annesi Ümmü Seleme gibi daha nice büyük sahabelerin rivayet ettiğine göre, Efendimiz Mescid-i Şerifte hutbe okurken kuru hurma ağacından yapılmış olan direğe dayanırdı. Minber yapılınca hutbeyi minbere çıkıp okudu. Bundan çok müteessir olan kuru direk, bir mû'cize olarak ağlamaya başladı. Bir rivayette, şiddetli ağlamaktan dolayı ortadan yarıldı. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Resulullah Efendimiz (asm), mübârek elini direğin üzerine koyarak "İstersen seni daha önce içinde bulunduğun bahçeye göndereyim; orada kök salasın, yetişip büyüyesin, yeni yeni yapraklar çıkarasın, meyve veresin. İstersen seni Cennette dikeyim, Allah’ın dostları orada meyvelerinden yesinler” dedi.
Bu sözleri dinleyen direk dile gelerek “Beni Cennette dik ki, meyvelerimden Allah’ın sevgili kulları yesin. Hem o bir mekân ki, orada beka bulunur; çürümek yoktur” dedi. Direğin bu cevabını alan Resulullah (a.s.m.) “Bâki yurdu fâni dünyaya tercih etti” diye buyurdu.
İbn-i Ömer’in rivayet ettiği bir hadiste, bir gün Sahabelerle beraber sohbet eden Resulullah (a.s.m.) bir örnek vererek mü'min insanın daima hayırlı olduğuna işaret etmiş ve şöyle demiştir:
“Ağaçlardan bir ağaç aynen Müslüman adama benzer. Yaprağı düşmez. Söyler misiniz bana, hangi ağaçtır o?
Sahabelerin aklı başka ağaçlara gider. Bunun üzerine Efendimiz (a.s.m.)” O ağaç hurmadır” der.
Efendimiz (a.s.m.) mü'minleri Kur’ân okumaya teşvik etmek için ”Kur’ân okuyan mü'minin misali, tadı ve kokusu güzel olan portakal gibidir. Kur'ân okumayan mü'min ise, tadı güzel olan, ancak kokusu olmayan hurma gibidir” demiştir. Sadakaya teşvik etmek için de hurmayı örnek olarak vermiş ve şöyle buyurmuştur:
“Cehennemden kendinizi (sadaka vererek) koruyun. (Bu sadaka) yarım hurma kadar dahi olsa.”
Hurma ağacı, hastalıktan veya yolculuktan dolayı aç ve bitkin düşenin dostudur. Bir avuç meyvesiyle vücuda gerekli olan bütün enerjiyi sağladığı gibi, gövdesi ve gölgesi ile de darda kalan insana sığınak olur. İşte bu vasfından dolayı, hurma ağacı Allah katındaki en makbul ağaçtır.
“Doğum yapan kadınlarınıza rutab (taze hurma); olmazsa tamr (kuru hurma) yedirin. Allah katındaki en makbul ağaç, İmran kızı Meryem’in altına gittiği (dayandığı) hurma ağacıdır.” (Hadis-i şerif)
Resulullah (a.s.m.) Efendimiz, doğum yapan kadınlara hurma yemelerini tavsiye ettiği gibi, yeni doğmuş bebeğin ağzına da ilk gıda olarak hurmayı koyardı. Adına ‘Tahnik’ denilen bu işlemde, Efendimiz (a.s.m.) bir-iki hurmayı mübârek ağzında ezip macun şekline getirdikten sonra yeni doğmuş bebeğin damağına sürerdi.
Ebi Musa el-Eşari, Ebu Talha ve Hz. Esma gibi Sahabe-i Kiram, yeni doğan çocuklarını Efendimize getirmişler ondan ‘tahnik’ yapmasını istemişlerdir.
Medine’ye hicret ederken yolda doğum sancıları tutan Hz. Esma, Kuba Köyünde doğumunu yapar. Doğan çocuk Abdullah bin Zübeyr’dir. Bu arada, Yahudiler, Medine ahalisi arasında dolaşıp “Biz Müslümanlara bedduâ ettik; artık çocukları olmayacak” diye Müslümanlarla alay ediyorlardı. Bu duruma çok üzülen muhacirler, Abdullah bin Zübeyr’in doğumunu bayram saymışlardı. Bebeği kaptıkları gibi Efendimizin kucağına verdiler. Efendimiz de duâ edip ağzına hurma macunu sürdü.
Peygamberimiz hurmayı övmüş ve “Evinde hurma olmayan açtır” diye buyurmuştur. Bir başka rivayette de“Evinde hurma bulunan aç kalmaz” diye buyurmuştur.
Efendimiz ve ailesi çoğu zaman yiyecek olarak “esvedeyn” diye tabir edilen hurma ve sudan başka birşey bulamamışlardır. Hz. Âişe Vâlidemiz bu konuda şunları söylüyor:
“Biz Ehl-i Beyt, bir ay geçerdi de yemek için ateş yakmazdık. (Yiyeceğimiz) Hurma ve sudan başka birşey değildi.”
İslâmın ilk yıllarında, Müslümanlar hicretler ve savaşlar dolayısıyla fakir düşmüşlerdi. Efendimiz gibi ağzına günlerce lokma girmeyenler çoktu. Bu yüzden fıtır sadakası olarak adam başına bir sa’ hurma verilirdi. (Sa’: 3.120 gr)
Hurma besin değeri çok yüksek bir gıda olduğu gibi hastalıklara karşı da şifadır. Bu konuda birkaç hadis-i şerifi zikretmek istiyorum.
“Sizin en hayırlı hurmanız el-Berni’dir. Hastalığı giderir; kendinde ise hastalık yoktur.”
“Acva Cennettendir ve onda zehire karşı şifa vardır.”
“Kim aç karnına 7 tane Acva hurması yerse, o gün ona ne sihir, ne de zehir tesir eder.”
Sıcak ve kuru bir iklime sahip olan Arap Yarımadasının Yemame, Hicr, Medine ve Hayber mıntıkaları, hurma üretimi bakımından en meşhur bölgelerdi. Günümüzde Ârıd bölgesi olarak tanınan ‘Yemame’ bölgesinin en meşhur hurması el-Berdi, ez-Zerka ve el-Cidamiyye idi.
Yine günümüzde Medain-i Salih olarak tanınan ‘Hicr’ mıntıkası, el-Mekri ve el-Âzad cinsiyle meşhurdu. Medine ise, başka mıntıkalarda bulunmayan es-Sayhani’den başka, el-Berni ve Âliye bostanlarında yetişen Acva cinsiyle bilinirdi. Halk arasında oldukça rağbet gören Medine hurmaları, diğer hurmalara karşı bir ölçüye iki ölçü karşılığında satılırdı. Ancak Efendimiz böyle bir satışın faiz olduğuna hükmetmiş ve yasaklamıştı.
Haftaya hurmaya nokta koyacağız İnşaallah.
28.12.2008
E-Posta:
|