Filistin İslâm dünyasının yaralı böğrüdür. Dışardan gelen en küçük bir darbenin acısını önce orada hissederiz. Mutlaka kadere fetva veren işlerimizle bu ıztıraba dûçar olmuşuz. Enbiya beşiği Filistin´e gelen darbeler yalnızca Müslümanları inletmiyor. İnsaniyetini henüz yitirmemiş Yahudiler başta olmak üzere, Hıristiyanlar, insaniyetperverler ve Müslümanlar Filistin ıztırabıyla birinci derecede alâkadardırlar. Dört boyutuyla Filistin´i şu dar çerçevede ele almak elbette mümkün değildir. Tarihî katliâmlar, tehcirler ve Filistin dâvâsını müdafaa edenlerin başlarına gelen felâketler başlı başına bir “Filistin tarihi” oluşturuyor. Osmanlıya Nili örgütüyle ihanet eden Yahudilerin becerisiyle kaosa yuvarlanan Filistin´in kurtuluşa en yakın olduğu dönemler, Yaser Arafat´ın son dönemleri olmuştu. Hz. Musa'nın (a.s) arz-ı mev´uda bir atımlık taş mesafesi kadar kalmışken süreç, mâhut komiteler maalesef barış karşıtlarına yardım etti.
İbrahimî dinler için mukaddes sayılan bu toprakların barış dâvâsı yalnızca Müslümanlara ait değildi. Ehl-i Kitap dünyasını dışlayarak Filistin dâvâsı hal olmazdı. Dünyanın hürriyet ve demokrasiye koşan tavrı çözüme yardımcı olacakken, tarafların basiretsizliği veya Filistin´i siyasetlerine alet etme sevdası, Filistin yollarındaki barışı defalarca yaraladı.
Dini siyasete alet edenlerin İslâm dünyasına getirdikleri felâketlerin yeniden yazılıp tahlil edilmesi gerekiyor. Din adına parti ve teşkilât kurarak iktidara yürümenin felâketini yalnızca Türkiye yaşamıyor bugün. Türkiye kadar Cezayir, Mısır, Hama ve Humus ile Pakistan da yaşadı. Denilebilir ki İslâm âlemini ateşe veren global dinsiz cereyanlar, kuvvetlerini söz konusu “siyasal İslâm hareketlerinden” alıyorlar. Bir Humeynî ile bütün İslâm dünyasına ve bilhassa Avrupa´daki Müslümanlara zarar veren “İslâm devrimi”nin analizi henüz yapılmış değildir. İran´dan önce de dinin siyasete alet edilmesi hadisesi vardır.
Kökenleri asırlar öncesine uzanan bu hastalığın çaresini Bediüzzaman Hazretleri birçok eserinde izah ediyor. Reçetesini 1909´lardan itibaren yazmaya başlamış ve vefatına yakın zamana kadar da ikaza devam etmiştir. Fakat onu okuyan bir kısım dindarlar, ya anlayamadıkları için veya menfaatlerine ve heveslerine mani olması cihetiyle Üstadın o cihetini karartmaya gittiler ve gidiyorlar.
İşte Türkiye´nin derdi bu. Türkiye´nin bu derdi bitmeden de Filistin´in gözyaşları durmaz. Bugünkü iktidarın “siyasal İslâmın” devamı olduğunu kabul etmeyenler yalnızca kendilerini bu partiye endekslemiş bir kısım dindarlar değildir. Onlar kadar, kökleri Amerika, Kanada, İngiltere ve Hollanda´ya uzanan gayr-ı müslimler de AKP´nin siyasal İslâmla ilişkisinin olmadığını iddia ediyorlar. Peki bu iddiayı bilimsel olarak tartışmaya açtınız mı?
Dini siyasete alet edilmesi fevkalâde yanlış bir hadise idi. Kudüs´ün de siyasete alet edilmesi o kadar yanlıştı. 28 Şubat tankları bir “Kudüs gecesi”nin ardından Sincan sokaklarında yürümüştü. Tıpkı Ahmed-i Necad üslûbuyla birileri hürriyet ve demokrasi karşıtlarını dâvet etmişti. Filistin meselesini insanlığın ve bilhassa Avrupa´nın bir meselesi haline getiren üslûbu kimler Filistinlilere terk ettirdiler, bilemiyoruz. Fakat Amerika´dan İspanya ve İskandinavya´ya kadarki coğrafyalarda insaniyet ve Nasraniyet adına müdafaa edilen Filistin´in Ahmed-i Necad´a sığınır hale getirilmesi bir başka felâket değil midir?
Filistin´in gözyaşına ihtiyacı yok. Akla, hikmete ve ferasete ihtiyacı var. Maddî roketler ve füzeler Filistin´e gözyaşı getirmiştir. Filistin yalnızca kendi topraklarında kurban vermedi ve vermiyor. İsveç Dışişleri Bakanı Anna Maria Lind´i de burada saygıyla anmak gerekir. İsveç ve Norveç gibi ülkelerin Filistin için verdiği mücadeleyi Mısır´ın verdiğinden şahsen şüpheliyim. Buradaki ölçü siyaset ve diplomasi düzeyindeki çalışmalardır. İnsaniyetperver Avrupa´nın dâvâ olarak kabullenmeye başladığı Filistin meselesini Erbakan, Ahmed-i Necad ve Tayyip Erdoğan´ların tekeline vermeye çalışan zihniyetin sorgulanması lâzım. Hayatının son zamanlarında Filistin için çabalayan Jimmy Carter ile yeni başkan Obama´nın yollarını kapatmak isteyenlerin hedefe ne ölçüde yaklaştıklarını önümüzdeki günler gösterecektir.
Ancak Amerika´da yaşayan ve global çeteye katılmış Musevîlerin İsrail´e yalnızca zarar verdiğini haykıranların sayısı artıkça, kaos ve terör yanlılarının işleri zorlaşacaktır. Filistin şehitleri de kurutuluş yolunu açmışlardır, diye duâa ediyoruz. Fakat asıl mesele, asrın müceddidini dinleyerek felâketsiz yürüyebilmek değil midir?
02.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|