Çarşaf ile ilgili olarak CHP Genel Başkanı Baykal’ın yapmış olduğu açılım birçok insan gibi beni de şaşırttı. Başörtüsüne türban diyerek saldıran ve “İslâmiyetin sembolü” diye karşı çıkan insanlar şimdi çarşaf kıyafetine dahi karşı çıkmıyor hatta onu korumaya çalışıyor. Baykal’ın bazı fanatik partililere bizzat ağır sözler sarf ederek insan haklarından ve tek parti döneminden bahsetmesi bir gerçeği ortaya çıkarmıştır. Bir Müslüman asla dinimizden vazgeçemez.
Münâzarât isimli eserinde Bediüzzaman “…Müslüman neslinden gelen bir adamın akıl ve fikri İslâmiyetten tecerrüt etse (sıyrılsa) bile, fıtratı ve vicdanı hiçbir vakit İslâmiyetten vazgeçemez. En ebleh (ahmak), en sefih bile, Seddi rasini istinadımız (dayandığımız sağlam duvarımız) olan İslâmiyete bütün mevcudiyeti ile taraftardır; lasiyyema (özellikle) siyasetten haberdar olanlar…”
Yüzyıl önce söylenen bu sözler; bizi dinsiz yapmak için uğraşan insanların bütün emeklerinin boşa gideceğini ifade etmektedir. Bu topraklarda Kur’ân’ın hükmünü kaldırmak isteyenler hüsrana uğramıştır.
Özellikle siyasetten haberdar olanlar yapılan yanlışı daha erken anlamışlardır. Rüzgâra karşı işemek gibi yasaklara destek veren siyasetçiler bütün seçimleri kaybetmiş milletten tokat yiyerek adeta şamar oğlanına dönmüştür.
Türklerin dinini yıktık, ortadan kaldırdık diye sevinerek bayram yapan zavallılar, Baykal ve partisinin ileri gelenlerinin sözleri karşısında bu sefer kendileri yıkıldı ve perişan oldu. “Çarşaf açılımı” büyük bir deprem yaptı. Dinsizlerin dünyası bir defa daha başlarına yıkıldı.
Ellerinden gelse başta Baykal’ı çiğ çiğ yiyecek olan bu insanların akıllarını başlarına getirmesi için Rabb’ime duâ ediyorum. Girmiş oldukları çıkmaz sokaktan bir an önce çıkmaları hem dünya hem de asıl yurdumuz olan ahiret menfaatleri icabıdır.
Zira bin yıldan beri dedelerimizin kanları ile siper olduğu İslâmiyeti bu topraklardan çıkarmaya hiçbir güç yetmez. İşte yapabilecekleri en büyük tahribat ancak buraya kadardır. Bundan sonra din ve vicdan özgürlüğü önündeki engeller bir bir kalkmaya başlayacaktır. Belki birkaç yıl daha özgürlükler için emek vermek ve gayret etmek gerekebilir, lâkin sonunda taşlar yerine oturacak ve halkımızı yönetmek isteyenler diktatörlüğü ve baskı rejimini bir tarafa koyup özgürlükleri genişleterek amaçlarına ulaşabileceklerini anlayacaklardır.
Kimse “yahu bu seçim yatırımıdır, seçim bittikten sonra eskiye döneriz” demesin. Yapılan büyük bir yanlış anlaşılmış ve geriye dönülmeye çalışılmaktadır. “Zararın neresinden dönersek kârdır” anlayışı hâkimdir. Baskı ve zorbalığın devam etmesini isteyenlerin sesi her geçen gün kısılmakta özgürlüklerden yana olanların sesleri ise daha da gür çıkmaktadır. Bundan sonra yapılacak iş sadece formaliteden ibarettir. Göreceksiniz birkaç yıl içinde üniversiteler başta olmak üzere birçok yerde uygulanan başörtüsü yasağı her yerde kalkacaktır.
Keşke, yasağa karşı çıkması gerekirken “füruat” vesaire diyerek bir yerde destek olan kardeşlerimiz olmasaydı. Onların bu büyük hatası birçok aile için felâkete yol açtı. Dinî hassasiyetini kaybeden kardeşlerimiz bilmeden ateşin içine atıldı. O halde en büyük görev de bu kardeşlerimize düşmektedir. Açılan yaraların kapanması için dört elle çalışmalı kaybettiğimiz dinî hassasiyetlerin yeniden kazanılması için gayret göstermelidirler, vesselâm…
05.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|