İsrail'i soykırım yapmakla suçlayan İHH Ortadoğu uzmanı Ahmet Emin Dağ, “Filistin halkı hiçbir suç işlemediği halde evlerinden sürülerek, göç ettiği yerlerde takip edilerek yok ediliyor. Son operasyonlarda ölenlerin yarıdan fazlası sivil halk. İsrail insanlık suçu işliyor. Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesinde yargılanmalı” dedi.
ONLAR DA KURTULUŞ SAVAŞI VERİYOR
Dağ, Gazze halkının durumunu şöyle anlattı: “Nasıl biz Kurtuluş Savaşında yokluklarla yaşadık ve savaştıysak, onlar da şu an bu durumda. Bunun yanında İslâm dünyası ve Türkiye'de yapılan gösteriler Filistinlilere çok büyük moral kaynağı oluyor ve ‘Dâvâmızda yalnız değiliz’ inancı veriyor. Bölgeye aynî ve maddî yardımlar sürmeli.”
İsrail, Savaş Suçları Mahkemesi’nde yargIlanmalI
Filistin sorunu, Birinci Dünya Savaşı’ndan önce dinî bir sorun olarak karşımıza çıksa da savaş sonrasında Osmanlı egemenliğindeki toprakların İngilizlerin egemenliğine geçmesiyle son halini aldı. İngiliz yönetimindeki Filistin’de koloni kurulmasıyla ilk meyvesini vermiştir. Bu yüzden Arap-İsrail savaşları olmuş, 1 milyonu aşkın Filistinli Arap göç etmek zorunda kalmıştır. 1948’de İngiltere Filistin’i bırakacağını açıklamasıyla İsrail bağımsızlığını ilân etmiştir. Bu da çatışmaları arttırmıştır. İsrail’le yapılan çatışmalar sırasında Filistin tarafında 1959’da El-Fetih Hareketi ve 1987’de HAMAS hareketi başladı. Bu iki hareket kendi içinde farklılaştı. Bugün El-Fetih 1993 yılında yaptığı antlaşmayla İsrail’in varlığını tanımış ve silâhlı mücadeleyi terk etmiş bir yapı, HAMAS ise İsrail’in varlığını tanımayan ve silâhla mücadeleyi de önemseyen bir hareket. Biz de bu hafta Filistin’de inanılmaz bir gayretle insanlığa hizmet götüren İHH İnsanî Yardım Vakfı’nın Ortadoğu Uzmanı Ahmet Emin Dağ ile görüştük. Gazze ile ilgili rapor hazırlamış olan Dağ, bugün yaşanan çatışmanın amacının HAMAS’ı yok etmek olduğunu söylüyor ve ekliyor “İsrail soykırım yapıyor”...
Şu anda Gazze’de bir savaş yaşanıyor, ancak bu Filistin sorununun bir parçası. Bize Filistin sorununu nasıl tanımlarsınız?
Filistin sorunu çok boyutludur. Filistin toprakları İsrail tarafından işgal edilmiş, işgal edilen yerlerdeki Filistinliler yurtlarından sürülmüş, onların yerine İsrailli insanlar yerleştirilmiştir. Bunun yanında Kudüs’ün İsrail tarafından işgal edilmesinden kaynaklanan dini sorun var. Bunlar bir araya gelince Ortadoğu sorunu daha geniş ölçekte dünya barışı sorununu meydana getiriyor.
Niye Gazze saldırı altında? Stratejik bir öneme mi sahip?
Stratejik olarak öneminden kaynaklanmıyor. 2006 yılında yapılan seçimde iktidar el değiştirdi. İsrail kurulup Filistin mücadelesi başladığından bu yana, ülkenin siyasî, ekonomik tek iktidarı olan El-Fetih, HAMAS tarafından siyasî darbe yedi. Ülkenin gidişatından memnun olmayan halk “Değişim ve Reform” sloganıyla seçime giren HAMAS’a yüzde 70’e yakın destek verdi. Tek başına hükümet kurma hakkını kazanan HAMAS, uluslar arası bir kuşatmaya maruz kalacağını bildiği için, El-Fetih’le hükümet kurmak istedi. Birkaç ay süren görüşmelerin sonunda El-Fetih, HAMAS'la hükümet kurmayacağını söyledi.
Neden hükümet kurmak istemedi?
Siyasî kaygıların yanında Amerika, Avrupa ve İsrail tarafından El-Fetih’e yapılan baskılar vardı. 2006 Şubat’ından sonra dünya HAMAS’a ambargo uyguluyoruz diye Filistin halkını cezalandırmaya başladı. Ekonomik kuşatma yapıldı. İthalat, ihracat, askerî ilişkiler durduruldu. Yardımlar El-Fetih’e yapılır oldu. Hükümette olan HAMAS’la ilişkiler kesilirken cumhurbaşkanlığı koltuğundaki El-Fetih desteklendi ve Filistin’de çift başlı bir yapı oluşturuldu. Gerginleşen ortam 2007’nin başlarında içerdeki bazı provokatörlerin de kışkırtmasıyla iç çatışmaya dönüştü. El-Fetih’in HAMAS’ın ileri gelenlerini tutuklaması ve işkence yapması ortamı daha da gerdi. Çatışmalar 2007 Haziran’ında geri dönülmez duruma geldi. HAMAS Gazze’de darbe yaparak El-Fetih’in bütün kadrolarını devre dışı bıraktı.
Niye Gazze’ye darbe yapıyor?
HAMAS parti tabanı olarak orada güçlü ve böylelikle Gazze halkı daha büyük cezalandırmalarla karşı karşıya geldi. 2007 Haziran’ından itibaren doğal gaz, elektrik yardımı çok kısıtlı hale getirildi. Tam bir kuşatma yaşandı. Hayat donma noktasına geldi. Un, şeker, yağ gibi maddeler nerdeyse bulunmaz hale geldi. Hastaneler çalışmaz duruma getirilirken, 250 temel ilâca ulaşamaz hale sokuldu. HAMAS kuşatması adındaki siyasî proje insanî soruna dönüştü. 1 milyon 500 bin insan kitlesel olarak cezalandırıldı.
HAMAS’ı seçen Filistin halkı değil mi?
Avrupa ve Amerika’dan gelen uzmanların gözlemci olarak katıldığı seçimler demokratiklik açısından tam not aldı. Eğer demokratik seçimlerle kendi iktidarını seçen halklar cezalandırılacaksa, dünya Bush’tan memnun değil, Fransa’daki Sarkozy’den memnun değil, o ülkenin insanlarını da cezalandırsın, topraklarını işgal etsin. Böyle düşünecek olursak bırakalım Gazze halkı ölsün...
Dünya ve İsrail, HAMAS’tan neden rahatsız?
HAMAS, İsrail’le mücadelede siyasî ve askerî yöntemlerin kullanılmasını savunan bir yapı. El-Fetih, 1993 yılında İsrail’le yaptığı antlaşmayla İsrail’le ilişkilerini karşılıklı görüşme yoluyla yapacağını ilân etti ve İsrail’in varlığını tanıdı. Ama yapılan antlaşmalara rağmen, HAMAS, İsrail’in varlığını tanımıyor. Onu yok etmek için mücadele ediyor. İsrail’in varlığını yargılayan tek hareket olarak HAMAS, İsrail için en önemli tehdit.
HAMAS’la El-Fetih arasındaki çatışmanın sebeplerini biraz daha açıklar mısınız?
İki siyasî yapıyı da tek başlarına değil, bölgesel ve uluslar arası boyutuyla düşüneceksin. HAMAS’ın arkasında Suriye, İran, Rusya gibi güçler var. El-Fetih siyasetinde sadece kendi siyasî isteklerini değil, Amerika’nın kaygılarını da dile getiriyor. El-Fetih’in arkasında Amerika, Avrupa, Mısır, Ürdün gibi ülkeler var. Belki iki grup kendi başlarına kalsalar çatışma çıkmayacak, ancak devreye uluslar arası güç çatışmaları giriyor. HAMAS’la El-Fetih dört kere barış yaptılar, ancak ikisinin de kontrol edemediği güçler olayı iç savaş boyutuna getirdi. İç savaşın müsebbibini dışarıda aramak lâzım.
İsrail’in son saldırısıyla El-Fetih kendi halkı karşısında zor bir duruma düşmedi mi?
Zaten zor durumdaydı, daha da kötü vaziyete düştü. El-Fetih, İsrail’le sayısız antlaşmalar yaptı. 1993’te İsrail, Filistin devletini tanıyacağını söyledi. Verdiği sözlerin hiçbirini tutmadı. Bir anlamda El-Fetih on beş yıldır kandırılıyor. El-Fetih İsrail’le yaptığı antlaşmalar sonucu elde ettiği olumlu bir şey olmadığından halk tarafından dışlanmaya başladı. İsrail zindanlarında şu an on binden fazla Filistinli tutuklu var. Bu insanların aileleri var. Bunun yanında El-Fetih hakkında yolsuzluk iddiaları var. El-Fetih’in ciddî bir meşrûiyet sorunu oluşmuş durumda. Bunun için de iktidarın tek adayı HAMAS’a haddinden fazla hasım.
Filistin’in iki siyasî yapısı arasındaki bu husûmet Filistin dâvâsına zarar vermiyor mu? İşgal altında bir ülke ve birbiriyle savaşan ülke güçleri...
İslâm dünyası açısından Filistin sorunu kutsallığı olan bir sorundu. Yaşanan iç çatışmalar Filistin dâvâsının meşrûiyetine zarar verdi. O yüzden de insanlar 2006’dan itibaren Gazze’de yaşanan trajedi karşısında yardım etmek konusunda tereddütlü oldu. Yaptığımız yardımlar sayesinde birbirleriyle çatışırlar mı kaygısını yaşadılar. Şu an yapmamız gereken mağdurun yanında olmak. Gazze halkına sahip çıkmamız gerekiyor.
Amerika’nın tanımladığı terör tanımı içine “Gazze”yi de soktuğunu biliyoruz. Kuşatma altında temel ihtiyaçlarını karşılayamayan bir bölge, nasıl terör tehdidi olarak algılanabilir?
Gazze’de yaşayan bir buçuk milyon insanın dokuz yüz bini mülteci. Kendi topraklarından sürülmüş insanlar. Zaten 900 bin mülteci yardımlarla geçiniyor. Dünyanın kilometre kare başına en yüksek nüfusuna sahip Gazze, bir de buraya ambargo uygulandığını düşünün. Yapılan bu baskılar karşısında insanların sosyal bir patlama yaşaması istendi. Bütün bombalamalara rağmen insanlar yerlerinden kıpırdamıyorlar, Mısır sınırına akın etmiyorlar. İnsanlar düşmanlarının kim olduklarını biliyor ve bağımsızlık mücadelesi veriyorlar. İşgal edilmiş topraklarına karşı direnen insanlara Batılılar, “terör eylemi yapıyor” diyorlar. Halkın bağımsızlık mücadelesine terör diyorlar.
HAMAS’ın attığı füzelerden bahsediliyor...
Siz işgal ettiğiniz Filistin topraklarına İsrailli yerleşimcileri oturtuyorsunuz ve bunlara sivil halk diyorsunuz. Bunların sivil halklığı tartışılır. HAMAS da işgal altındaki topraklarına yerleşmiş insanları kovmak için yağ tenekelerinden yaptığı füzeleri o bölgelere atıyor. 2008’de HAMAS’ın attığı füzelerden ölen İsrailli sayısı 5, İsrail’in attığı füzelerden ölenlerin sayısı 800 civarında. Hangisi terör?
İsrail’in kuruluş tarihi çok yakın ve gelişmeler dünyanın gözü önünde gerçekleşiyor. Yapılan antlaşmalar, çatışmalar, işgaller... Neden görmezden geliniyor?
Yahudi katliâmını gerçekleştiren Batılılar, sistemli bir şekilde Filistinlileri topraklarından kovarak İsrail devletini kurdular. Bunun için de kurdukları devletin tarafını tutuyorlar. İsrail’in varlığını tanımayan bütün yapıların karşısında yer alıyorlar. Bunun için de bazı gerçekleri örtbas ediyorlar.
Örtbas derken?
BM’nin Güvenlik Konseyi’nde İsrail aleyhine karar alınamaz, alınsa da ABD vetosu yer. Eğer bir şekilde çıktıysa uygulanamaz. BM Güvenlik Konseyi’nden çıkan kararların hiçbiri İsrail’e yaptırım öngörmüyor. BM Genel Kurul’u her ülkenin oy hakkı olduğu için daha adil bir yapı. Burada İsrail hep mahkûm edilmiştir. Ancak bu kararlarda Güvenlik Konseyi tarafından onaylanmak zorunda. Örtbas etme bu... İsrail 1948’de kuruldu, o tarihten bu yana İsrail’e füze atılmıyor ki. Kassam füzelerinin mazisi yedi sekiz sene. İsrail orada altmış yıldır katliâm yapıyor. Kassam füzelerinin menzili on kilometre. İsrail, işgal ettiği topraklardan nüfusunu geri çekebilir. Dünya kamuoyu doğruları görmek zorunda.
Batılı ülkelerin bazılarının tavrı bu, ancak ortada bir de Arap ve İslâm dünyası var. Onların durumu nedir?
Bölge ülkeleri tam bağımsız ülkeler değil. Mısır, Ürdün, Bahreyn, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Kuveyt gibi ülkeler Batıya bağımlı olduklarından, İsrail aleyhinde ciddî politikalar geliştirmek yerine, beraber hareket ediyorlar. Bu ülkelerdeki iktidarların halktan alınmış bir meşrûiyet sorunları var. Rejimleri sağlam değil. Diyelim ki Suudi Arabistan, İsrail aleyhine bir şey yapsa meşrûiyetlerini halktan almadıkları için ülkelerindeki dinamikler harekete geçirilerek iktidarları sorgulanır hale gelebilir.
Ya Türkiye? Türkiye’nin Arap ülkelerinden farkı var mı?
Türkiye, İsrail’e göbekten bağlı bir ülke değil, ancak bir inisiyatif geliştirebilmesi için Amerika, Avrupa ve bölge ülkelerini ikna etmesi gerekir. Sadece İsrail’le müttefiklik ve Filistin’le dostluk ilişkilerini kullanıp çatışmaların büyümesini önleyebilir. İsrail bölgede Türkiye’yi yanında tutmak ister. Türkiye’yi ürkütecek politikalardan çekinir. İran’la, Irak’la kavgalı olsa da Türkiye ile kavga etmek istemez.
Ama Türkiye, bir NATO ülkesi olması ve İsrail’le askerî antlaşmalar yapmış bir ülke olarak sizin söylediğiniz kadar bağımsız mı?
Türkiye, hayatî bir risk olduğunda Amerika ve İsrail’le çelişebiliyor. Bu güçlere rağmen hareket yapabiliyor, kendine başka alternatif güçler geliştirebiliyor. Kıbrıs ve K. Irak operasyonunu bu şekilde değerlendirmek mümkün.
Gazze saldırısının İsrail’in iç siyasetiyle ilintisi var mı?
Demin de söylediğim gibi, İsrail, Filistin halkını cezalandırıp HAMAS’a karşı kışkırtmak istiyordu. Ancak bunu başaramadı. İsrail hükümeti yaklaşan seçimlerde terörü bitirmiş bir hükümet edasıyla girmek istiyor. Bir de Amerika’da değişen bir başkanlık var. Bu operasyonu aceleye getirmiş olabilirler...
Ancak Nuray Mert bir yazısında, “Obama’nın Arap ismine takılan İsraillilere karşı önemli bir siyasetçinin de isminin “Barak” olduğunu hatırlatmıştı. Ehud Barak son olarak Gazze’de 225 kişinin ölümüne sebep olan operasyonu yöneten bir isim. Bunun yanında Obama, 1991 yılında birinci Körfez Savaşında İsrail ordusunda gönüllü askerlik yapan Rahm Emanuel’i de önemli bir göreve getirdi” diye yazdı. Bu açıdan bakıldığında yeni yönetimin İsrail’e karşı olacağını söylemek mümkün mü?
İsrail’i ayakta tutan Amerika’dır. Ancak İsrail’in eskisi kadar rahat hareket edeceğini düşünmüyorum. Yabancı medyadan takip ettiğimize göre, Obama’nın 400 insanın ölümüne sıcak bakmadığını görüyoruz. Elbette Amerikan siyasetinde bir değişim beklemek zor, ancak İsrail’e karşı olan tutumda bir ton farkı olacaktır.
İsrail’in HAMAS’ı yok etmek istediğini söylemiştiniz. Sizce bu operasyonların sonu ne olacak?
HAMAS bütün potansiyelini uzun vadeli bir savaşa göre ayarlıyor. HAMAS’ı bitirmek mümkün değil. İsrail’in yaptıklarına dünya kamuoyu müsaade etmeyecektir.
HAMAS’a, İsrail’e karşı savaş yanlısı politikalarına yönelik eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Haklı bulmuyorum. Altı aylık bir ateşkes vardı. Bu antlaşmaya göre HAMAS füze atmayacak, İsrail de ambargoyu hafifletecek ve yardım koridorlarını açacaktı. Bunlara izin vermediği gibi, defalarca Filistin topraklarını bombaladı. Olmayan bir ateşkesi varmış gibi görmek aklî bir sorun. Sen ateşkes varmış gibi hareket edeceksin, karşı taraf da istediğini yapacak. HAMAS tabiî olarak İsrail’e karşı yıpratma savaşı veriyor. Halkın kurtuluş savaşını destekliyor.
İsrail’in korktuğu bir şey yok mu?
İsrail, bölgedeki hiçbir gücün kendinden daha güçlü olmasını istemiyor. Böyle bir gelişme olması ihtimali karşısında Amerika aracılığıyla baskı yaptırıyor. Şu an İsrail için en yakın tehlike Filistin-HAMAS. HAMAS, çünkü İsrail’in varlığını tanımıyor. Bunun yanında HAMAS’a destek veren İran. Bunun yanında Suriye 1973’ten bu yana İsrail’le savaş halinde, sadece ortada bir ateşkes var.
Sizce İsrail bölgede soykırım mı yapıyor?
İsrail soykırım yapıyor. Filistin halkı hiçbir suç işlemediği halde, evlerinden sürülüyor, göç ettikleri yerlerde takip edilerek yok ediliyor. Son operasyonlarda ölen 400 kişinin yarıdan fazlası sivil halk. İsrail insanlık suçu işlemektedir. Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’nde yargılanmalıdır. Bunun yanında bu savaşın Yahudilikten kaynaklanan dinî yanını da unutmamak lâzım.
Gazze halkının bu operasyonlar ve ambargolar karşısındaki durumu nedir?
Dünyanın bu operasyonlar karşısında sessiz kalması insanların moralini bozuyor. Bu bakımdan insanlar Batıya karşı öfkeliler, ancak direnme güçleri bileniyor. Nasıl biz Kurtuluş Savaşında yokluklarla yaşadıysak, onlar da şu an bu durumda. Bunun yanında İslâm dünyası ve Türkiye’de yapılan gösteriler Filistinlilere çok büyük moral kaynağı oluyor ve “Dâvâmızda tek değiliz” inancını sağlıyor. İnsanlar bölgeye aynî ve maddî yardımlarını son hızla sürdürmeliler. İHH’nin bölgeye yaptığı yardım 1 milyon TL’ye ulaştı.
|