"Gerçekten" haber verir 31 Aralık 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Abdil YILDIRIM

Fecir vakti ecir vaktidir



Uyan ey gözlerim gafletten uyan!

Uyan uykusu çok gözlerim uyan

Azrail’in kastı canadır, inan.

Uyan ey gözlerim gafletten uyan!

Uyan uykusu çok gözlerim uyan

Seherde uyanırlar cümle kuşlar

Dill-u dillerince tesbihe başlar

Tevhid eyler dağlar, taşlar, ağaçlar

Uyan ey gözlerim gafletten uyan!

Uyan uykusu çok gözlerim uyan

ukardaki şiir, Osmanlı İmparatorluğunun Yükselme Devrinin son padişahı olan Sultan 3. Murat’a aittir. Muhayyer Kürdî makamında bestelenen ve ilâhisini de zevkle dinlediğimiz bu güzel şiirin hazin ve ibret verici bir de öyküsü vardır.

Sultan 3. Murat, bir gün sabah namazını kaçırır. Uyandığı zaman güneş yeni doğmuştur. Seher vaktinde uyanıp sabah namazını zamanında eda edemediği için içini bir hüzün kaplar. Koca Padişah, yatağının içinde iki büklüm olur, büyük bir pişmanlık ve üzüntü içinde bu şiiri kaleme alır. Bazı kaynaklar, bestekârının da kendisi olduğunu söylerler ama, bugün dinlediğimiz bu ilâhiyi, Muhayyer Kürdî makamında besteleyen, Polonya asıllı olan Santuri Ali Ufku Bey’dir.

Cihan Padişahını bu kadar derin bir üzüntü içinde bırakan, fecir vaktindeki ecirden mahrum kalmak endişesidir. O vaktin mânâsını idrak edip kıymetini takdir edenler, ecrinden istifade etmeyi ve müjdesine nâil olmayı umanlar, böyle bir fırsatı kaçırdıkları için elbette ne kadar üzüntü duysalar azdır.

Fecir vakti, güneş doğmadan önce ufukta tatlı bir aydınlığın başladığı vakittir. Bu zamana, seher vakti veya tanyeri ağarması da denir. Fecir, kelime olarak “yarmak” anlamında olup, aydınlığın karanlığı yarıp çıktığı zaman anlamına gelmektedir. Bizim dilimizde ise, genellikle seher vakti ile eş anlamlı olarak kullanılır.

Fecirde aydınlık, karanlığı yarıp çıktığı gibi, güller de goncalarını yararak fecir vaktinde açılır. Bu vakitte ufukta yeni bir günün doğum sancıları yaşanmaktadır. Fecir vakti, aynı zamanda bir haşir vaktini temsil eder. Gece boyu bir berzah hayatı yaşayan canlılar, fecir vaktinde üzerlerindeki ölü toprağını atıp yeni bir güne başlamak üzere ayağa kalkarlar. Bütün mahlûkat tam bir sükûnet halindedir. Hatta gece boyunca durmadan öten cırcır böcekleri ve kurbağalar bile, bir süre için seslerini keserler, zikirlerini gizli olarak yaparlar. Sanki onlar da bu çok özel zamanı hayret ve haşyet içinde, sessizce seyretmek için susarlar.

Fecir vaktinde uyanık olan bir insan, bu muhteşem inkılâba şahitlik eder. Cenâb-ı Hak’kın iki büyük âyeti olan yer ve gök, bütün ihtişamı ile tecellî eder ve kendilerini okuturlar. İnsan bu âyetleri huzur ve huşu içinde seyrederken, kalbinde de imanın nuru gafleti yarıp ruhu intibaha getirir. Bütün zerrelerin, hayvanatın ve meleklerin zikir hâlinde olduğu bu zamanda, kendi tesbihâtını ve istiğfarını bu büyük koroya dahil etmek, uyanık bir kalp için ne büyük saadettir. Bu vakitte yapılan duâların ne kadar kıymetli ve kabule yakın olduğu, çeşitli âyet-i kerimelerde ve hadis-i şeriflerde müjde verilmiştir.

Zamanların elmas parçasıdır fecirler. Âşıkların göz yaşlarıyla ibadette, duâda ve niyazlarda oldukları, şevkle doldukları lâhûtî anlardır fecirler. İlâhî füyuzâtın sağanak sağanak yağdığı, hüşyâr gönüllere ağdığı, duâların perdesiz, engelsiz Mevlâ’ya ulaştığı demlerdir fecirler.

Bediüzzaman Hazretleri de “Firkatli ve gurbetli bir esarette, fecir vaktinde ağlayan bir kalbin ağlayan ağlamalarıdır” diyerek aşağıdaki şiiri 18. Söz’e dâhil etmiştir:

Seherlerde eser bâd-ı tecellî,

Uyan ey gözlerim vakt-i seherde.

İnâyetgâh zîdergâh-ı İlâhî

Seherdir ehl-i zenbin tevbegâhı

Uyan ey kalbim vakt-i fecirde,

Begûn tevbe, becû gufran zîdergâh-ı İlâhi

Kısacası; fecir vakti, ecir vaktidir.

31.12.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (19.12.2008) - Ağırlıkları sırtımızdan atalım

  (09.12.2008) - Pencerelerden seyret, içlerine girme

  (26.11.2008) - Hayatın âhengi

  (16.11.2008) - İnsan su gibi olmalı

  (09.11.2008) - ÖMÜRDEN TASARRUF ETMEK

  (01.11.2008) - Sükût her zaman altın mıdır?

  (28.10.2008) - Kafalardaki odun yığınları

  (18.10.2008) - Ülkemizin tanıtımında Risâle-i Nur’un önemi

  (07.10.2008) - Akıllı tüccar

  (01.10.2008) - Bayramların öteki yüzü

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır