Kalp dostu Risâle-i Nur
Bazı gıda maddelerinin reklâm sloganlarında “kalbinizin dostu” ya da “kalp sağlığınız için” gibi ifadelerin kullanıldığını görüyoruz. Elbette Cenâb-ı Allah’ın bir emaneti olan bedenimizin sıhhatine, organlarımızın sağlığına dikkat etmek hepimizin vazifesidir. Kalbimizin maddî olarak çalışması için yeterli gıda ve vitaminleri alarak muhtemel hastalıklara karşı korunabiliriz. Ancak kalbin bir de mânevî boyutu vardır. Bütün his ve duyguların işletim merkezi olan kalbimizin mânevî bünyesinin kuvvetli olması için de ihlâs, muhabbet, şefkat, ümitvâr olmak, güzel şeyler düşünmek gibi vitaminlerle güçlendirilmesi gerekir. Böylece dışarıda saldırıya hazır bekleyen çok çeşitli şüphe ve günahların hücumuna karşı mânevî bir kalkan oluşturabiliriz. Aksi halde kalbe ulaşan her bir kötü his, bir siyah leke bırakarak, kalbi siyahlandıra siyahlandıra mânen zehirler ve çeşitli hastalıklara yol açar.
Bugün insanlığın maruz kaldığı krizlerin çaresi de, kalplerin tabibi de Risâle-i Nur eserleridir. Kalbe ferah, ruha rahat, rızka bereket ve vücuda sıhhat olan bu hazine, dünya ve ahiret saadetimizi teminat altına alacağını vaat ediyor. Böyle müjdelerle bize dost elini uzatan Risâle-i Nur’u minnetle ve bütün ruh-u canımızla kalbimize buyur etmeliyiz. Önce en iç daireden yani hususî dünyamızın merkezi olan kalbimizden başlamalıyız ki, sağlıklı, huzurlu, genç ve zinde bir kalp ile selâmetle yolumuza devam edebilelim. Risâle-i Nur’un kalbimize verdiği İlâhî aşk ve zevkle, sürur ve gayretle hizmetlere koşabilelim.
İmânî feyizlerle dolan, Kur’ânî hakikatlerle beslenen bir kalbe bütün karanlık fikirler hücum etse zerre kadar yol bulup giremez. Hem Risâle-i Nur ile hemhâl olan kalplerin sayısız perdeleri açılır, Allah’ın isimleri güneş gibi açığa çıkar, okunur hâle gelir. Âyine-i Samedaniye olarak bütün lâtifeleriyle daha da kuvvetlenir.
İşte halife-i arz olan insanın muhtaç ve müştak olduğu kuvvet, ona şah damarından daha yakın olan Yaratıcısını bilip tanımak ve kalbini O’nun muhabbeti ile doldurmaktır. O muhabbet ile O’nun yarattığı varlıklarına da sevgi ve şefkat beslemektir. “Ben yerlere ve göklere sığmadım. Ancak mü’min kulumun kalbine sığdım” hadis-i kudsîsi, üzerinde düşünmemiz gereken çok mânâlar içermektedir.
Kalbe daimî bir muhabbetullah veren, bütün korku ve endişeleri def eden, mânevî kirlerini temizleyen, iman zafiyetini yok eden Risâle-i Nur’u sadakat ve sebat ile durmadan okumak kalp sağlığımızın vazgeçilmez bir ilâcı olmalıdır. En önemli gayemiz olan ihlâsı muhafaza etmek de ancak bu sebat ile mümkün olabilir.
Bu zamanda Kur’ân’ın en parlak tefsiri olan Risâle-i Nur, lisanındaki ispat ve ikna edici parlak tesiri ile bütün insanlığa dost elini uzatarak tebessüm etmektedir. O ele yapışıp sevgisini kalbine dolduranların kalbi kâinatı kuşatacak kadar bir nur ile çevresini ışıklandırabilir. Ne mutlu güneşten daha parlak bir kalp taşıyanlara.
|
MEHTAP YILDIRIM
31.12.2008
|