Doğrular insan hayatının olmazsa olmazları hükmünde olmalıdır. Doğrularla yaşanmayan bir hayat yanlışlarla dolu karanlık vadilerde sürüklenip gidecek, o hayat o vadilerde hiçbir zaman gerçekleri bulamayacaktır. Halbuki insan doğru bir hayatla ancak yaratılış gayesini idrak edebilir. Kâinat Sultanı yüce Rabbimiz bizlere gerçekleri bildirmiş, aksine gerçekleri bulabilmemiz için akıllarımıza, nazarlarımıza bin bir türlü deliller göstermiştir.
Yüce Yaratıcı, kendisini tanımamız için varlık âlemini, önümüzü aydınlatacak, bizi hedefimize kavuşturacak san'at eserleriyle lebaleb doldurmuştur. Etrafımıza baktığımızda akıllarımızı hayrette bırakan, kalbimizi Rabbimize olan imanla aydınlatan nice güzellikler bulunmaktadır. Hangi şeye baksak, yüce bir san'atı, şaşırmaz ve şaşırtmaz bir işleyişi, mükemmel nizam ve intizamı görürüz.
Birçok harikalarına şahit olduğumuz kâinat kitabıyla da yetinilmemiş, bu kitaptaki âyetleri bize gösterecek, mânâlarını bize anlatacak muallimler de gönderilmiştir. Muallimlerle de yetinilmemiş, yaratılış hakikatının bütün sırlarını bize öğretecek kitaplar da gönderilmiştir. Artık imtihana tabi tutulan biz insanların mazereti olmayacaktır. Bir insan olarak nasıl düşünmemiz, nasıl yaşamamız gerekiyorsa, bunun için gereken bütün kural ve kaideleri öğrenme imkânımız bulunmaktadır.
Şeytanların bizi sapkınlığa götürmek için ortaya koyduğu hiçbir mazeretin geçerliliği olmayacaktır. Çünkü yaşanmış bir nümune-i imtisâl hayat vardır. Mükemmelliğe ulaştıracak hayat biçiminin bütün detaylarını öğrenme imkânımız bulunmaktadır. Elinde baştanbaşa mû'cize olan kitabı tutarak insanlığa hitap eden yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed (asm), insan olarak yaşamak, insanlığın büyük mertebelerini elde etmek için ne gerekiyorsa söylemiş ve bizzat yaşamıştır.
O mübarek ağzından hakikatler yayılan yüce Resûl (asm), önce vahdaniyet düsturlarını haykırıyor. Şeriki, benzeri olmayan, kudreti her şeye yeten, rahmeti bütün âlemleri kaplayan Rabbimizi bize anlatıyor. Bizi sarsılmaz bir imana dâvet ediyor. Sadece O’nun için yaşamamızı, sadece O’nun rızasını tahsil etmemizi istiyor. Özetle diyor ki “Rabb-i Rahim sizleri bana inanmaya, benim gibi bir kul olmaya dâvet ediyor. İnsanlığın bütün kemâlâtlarına ancak bu şekilde kavuşabilirsiniz. Kâinat Hâlıkına kuvvetli bir imanla kul olursanız ve O'nun Resulü ve Habibi olan bana uyar, sünnetlerimi hayatınıza rehber edinirseniz ebedî saadeti elde edersiniz.”
Birinci hedef rıza-i İlâhî olmazsa olmaz. Gelmiş geçmiş bütün insanların içinde en çok Allah’ın Resulü (asm) sevilmezse, onun yolu kendine yol edinilmezse, sadece rehber o bilinmezse olmaz. İnsi ve cinnî şeytanların İlâhî rızaya uygun olmayan bazı dünyevî davranışlar için “Bu da ibadettir” deyip bizleri Rabbimizden uzaklaştırması ve O’nun yüce Resûlünün (asm) yolundan ayrı kılması bizi kurtuluşa erdirmez, aksine bizleri telâfisi mümkün olmayan felâketlere sürükler.
Hâsılı, şeytanlara oyuncak olmak istemiyorsak, hayatın gerçeklerinden ayrılmak istemiyorsak, davranışlarımızın, çalışmalarımızın, düşüncelerimizin gerçekte kimin hesabına olduğunu her an kontrol etmemiz gerekir.
31.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|