Eski Arap toplumunun elinin altında hazır bulunan birkaç gıdadan biri olan hurma, her türlü münasebette kullanılırdı. Me’debe denilen büyük dâvetlerde ve “velîme” dedikleri düğün yemeklerinde ikram edilen yemekler içinde hurmadan yapılan yiyecekler de bulunurdu. Bazen de ikram edilen yemek sadece hurma ve yağ olurdu. Efendimiz (a.s.m.), mü’minlerin annesi Hz. Safiyye (r.a.) ile evlendiğinde, dâvetlilere yemek olarak hurma, eritilmiş tereyağı ve kuru yoğurt ikram etmiştir.
Resulullah Hz. Zeyneb (r.a.) ile evlendiğinde ise, Ümmü Süleym (r.a.) bir avuç hurmayı yağ ile kavurarak helva yapmış, bunu oğlu Hz. Enes’e (r.a.) verip Peygamberimize göndermiştir. Hz. Enes’in rivayet ettiğine göre, Efendimiz mübârek elini helvanın üzerine koymuş ve duâ etmiş. Bu helvadan bir mû'cize olarak üç yüz adam onar onar halkalanarak yemişler ve helva hiç eksilmemiş.
Sahabe-i Kiram da, Efendimiz kendilerini ziyaret ettiğinde, hurma ve tereyağı ikram ederlerdi.
Peygamber Efendimizi ziyarete gelen Arap heyetleri, hediye olarak hurma da getirirlerdi.
Bahreyn tarafındaki Abdulkays kabilesinin heyeti Resulullah’ı ziyaret ettiklerinde, Efendimizin övdüğü el-Berni cinsi hurmayı hediye olarak takdim etmişlerdi.
Fetihlere, gazvelere çıkan İslâm ordusunun ana gıdası da hurma idi. Bazı zengin sahabeler orduya silâh, deve verdikleri gibi yiyecek olsun diye hurma verenler de olmuştur.
Meselâ Saad bin Ubâde (r.a.) Hamrâü’l Esed gazvesinde 30 deve yükü hurma vermiştir.
İslâm nuru karanlıklarda boğulmuş olan Arap Yarımadasını aydınlatmıştı.
Bu nurun kendileri için büyük bir tehlike oluşturacağına kanaat getiren Bizans Kayseri Heraklius, Arap Yarımadasının kuzeyindeki Ğassan, Cüzâm, Lahm, Âmile adlı Arap kabileleriyle anlaşarak Medine üzerine yürümek için hazırlıklara başlamıştı. Durumu öğrenen Resulullah, Hicretin 9. senesinin Recep ayında Tebuk seferine çıkmak için büyük bir ordu hazırlamaya koyuldu. Hz. Ebubekir (r.a.), Hz. Ömer (r.a.), Hz. Osman (r.a.), Hz. Abdurrahman bin Avf (r.a.) ve daha nice sahabeler ellerindeki mallarının büyük bir çoğunluğunu ordunun donatımı için vermişlerdi. Elinde avucunda birşeyi olmayan Ebu Akil (r.a.) diye bir sahabi Resulullaha gelerek ”Yâ Resulallah, iki sa’ karşılığı (sa’: 3.120 gram) bütün gece sırtımda su taşıdım. Birini aileme, diğerini de Rabbimin rızasını kazanmak için size getirdim” dedi. Bu durumdan çok duygulanan Efendimiz, “Allah, senin getirdiğini de, ev halkına bıraktığını da bereketli kılsın” diye duâ etti.
Ebu Hureyre (r.a.), Efendimizin mübârek elindeki bereketi nakleden bir hadisi şöyle rivayet ediyor:
“Gazvelerin birinde ordu aç kalmıştı. Efendimiz ‘Birşey var mı?’ diye sordu. Ben de ‘Heybede birkaç hurma var’ diye cevap verdim. Efendimiz ‘Getir’ diye buyurdu. Sonra elini heybeye sokup bir avuç hurma çıkararak bir tasa koydu ve bereketli olması için duâ etti. Sonra da askerler onar onar gruplar halinde gelip o hurmadan yediler ve doydular.”
Hurma askerî yönden caydırıcı silâh olarak da kullanılırdı. Ğatafân kabilesinin bazı Arap kabileleriyle bir ittifak kurup (el-Ahzab) Medine’ye saldıracağının haberini alan Resulullah, bu niyetinden vazgeçmesi için Ğatafân kabilesine Medine hurmalarının üçte birini vermeyi teklif etmiştir.
Hayber Yahudileri de aynı taktiği uygulamışlardır. Müslümanların Hayber’e saldıracaklarını öğrenince, kendileriyle ittifak oluşturan Ğatafân kabilesine, bir yıl boyunca Hayber hurmalarının yarısını vermişlerdir.
Hurma yazı dizimizi hurma hakkındaki bir Arapça beyitle bitirmek istiyorum:
“Kün ken’nakhli ani’l ahkâdi mürtefiân - Yü’za bi recmin ve yu’ti hayra esmâri”
(Kin sahiplerine karşı hurma ağacı gibi yüksek ol: Taşlanarak eziyet edilse dahi en güzel meyvelerini verir.)
Hurma yazılarında kullanılan kaynaklar:
1- Mektubat, s. 117, 118, 129, Bediüzzaman Said Nursî, Yeni Asya Neşriyat, 2001.
2- Peygamberimiz’in Hayatı, s. 602, Salih Suruç, Yeni Asya Yayınları, 1993.
3- el-At’ıme ve’l Aşribe fi Asri’l Resûl, s. 36-42, Havliyaat Külliyeti’l Âdab, Kuveyt Edebiyat Fakültesi Dergisi, sayı 17.
4- Kitabu’l Nakhl, s: 30-31, Ebi Hatem es-Sicistani, Tahkik: Prof. Hatem ed-Damin, Darü’l Beşair el-İslâmiyye, 1. baskı. 2002, Beyrut.
5- Terbiyetü’l Evlad fi’l İslâm, 1. cilt, s. 77, Prof: Abdullah Nasıh Ûlvân, Darüsselâm littıbea ven-Neşr vet-Tevzi, 1992, Riyad.
6- Menhec et-Terbiye en-Nebeviyye lit-Tıfl, s. 57-58, Muhammed Nur Suveyd, Müessesetü’l Reyyân, Lübnan.
7- Kamûs el-Kur'ân-ı Kerim Mücelled en-Nebataat, s. 39, 47, 57, Müessesetü’l Kuveyt lit-Takaddümi’l İlmî, Kuveyt, 1992. www.fao.org/ docrep/
04.01.2009
E-Posta:
|