Türkiye’nin maddî ve manevî imkânlarının, boş yere devam ettirilen tartışmalarla heba edildiğini bir defa daha gördük. Aynı zamanda yaşadığımız derin çelişkileri de gösteren bu durum, yıllardan beri tekrarlanıp duruyor.
Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) TRT-6 kanalıyla Kürtçe yayın yapmaya başladı. Elbette bu başlangıç, müsbet ya da menfî değişik değerlendirmelere sebep oldu, ama geçmiş yıllarda yapılan bunca tartışmanın boşu boşuna yapıldığı da ortaya çıkmış olmadı mı?
Bunca yıllık iddiaya göre böyle bir adım atılması ülkemizi parçalayacaktı! TRT-6 kanalıyla Kürtçe yayını başladı ve görüldü ki hiçbir yer yıkılmadı. Nasıl ki geçmiş yıllarda Kürtçe kaset satılması yasaktı ve serbest bırakılma taleplerine de yine ‘yıkılırız, parçalanırız’ diyerek karşı çıkılmıştı. O günlerde de görüldü ki, Kürtçe kasetlerin serbest bırakılmasıyla kimse yıkılmadığı gibi ciddî bir kaset talebi de ortaya çıkmadı.
Aslında Türkiye’yi idare edenler bu ve benzeri konulardaki tecrübelerden yola çıkarak; korku üretenlerin tuzağına düşmemelidirler. Aynı şeyi başka konularda da yaşamıyor muyuz? En bilineni ifade özgürlüğünü sınırlayan yasaklardır. Madde numaraları değişmiş olsa bile (301 ya da 312 gibi), anlayışın değişmemesi sonucu hâlâ düşüncelerini söz ya da yazı ile ifade edenlerden korkuluyor, ürkülüyor. Yasakçılar da her fırsatta hayalî korkular yayarak keyfî tutumlarını sürdürmenin peşinde. Yarın bir gün bu anlamsız uygulamalar da İnşaallah sona erecek ve o zaman da herkes görecek ki, ifade özgürlüğünün önündeki engellerin sona ermesiyle ülkemiz batmayacak!
Milleti yanıltanların yaydığı hayalî korkulardan biri de, başörtülü öğrencilerle ilgilidir. Onların temelsiz iddiâlarına göre başörtülü öğrenciler üniversitelere girerse eğitim alt üst olacak! Bu kadar temelsiz bir iddiayı dile getirenlere değil de bu iddialara inananlara şaşmak lâzım. Başı örtülü ya da açık olan öğrenciler sokakta, bakkalda, markette, hastahanede, alış veriş merkezlerinde, velhâsıl her yerde ‘kardeşçe’ bir arada bulunabildiklerine göre, üniversiteye girdiklerinde niçin ‘kavga’ etsinler? Değil Türkiye’de, dünyada bu iddiayı ispatlayan bir hadise var mı? Yok ama yasakçıların inadı inat...
TRT-6’nın Kürtçe yayınından sonra YÖK’ün de benzer bir adım atması gündemde. Buna göre YÖK, İstanbul ve Ankara’daki üniversitelerde “Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü” açma niyetindeymiş. Bunun için de gerekiyorsa Fransa’daki Kürdoloji Enstitüsünden hoca getirilecekmiş. (Yeni Şafak, 3 Ocak 2009)
Acaba, milyonlarca kişinin Kürtçe konuştuğu bir ülkeye, Fransa’dan ithal dil uzmanı getirmeye mecbur kalmak yasakçıların yüzünü kızartır mı? Aynı zamanda Kürtçe yayın ve dil eğitimi konusunda ‘cesaretle’ adım atan ya da attıran hükûmet cenahının, kanuna dayanmayan başörtüsü yasağı konusunda; işi ağırdan almak bir yana, ‘ipe un sermesi’ hayra alâmet midir?
Gün gelecek, kanunsuz başörtüsü yasağı da sona erecek ve o zaman da yine ülkemizin yıkılmadığını, bölümmediğini hep beraber (yaşayanlar) göreceğiz. Ülkemiz yıkılmayacak, ama bazı yalanlar tuz-buz olacak İnşallah.
04.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|