İktisat kavramının eğitiminin insanların şahsî, ailevî ve toplum hayatlarında önemli bir yeri var.
Çocukluk döneminde aile ortamında verilen eğitimden tutun, akademik bilgilerle donatılmış eğitime kadar devam edebilecek bu kavram özellikle ekonomik kriz dönemlerinde sıkça telâffuz edilmekte.
Bu yazımızda farklı bir açıdan iktisat kavramı üzerinde duralım.
Dilerseniz yakın tarihimizde kısa bir gezi yapıp ülkemizdeki ilk iktisat kongresine gidelim, ardından Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin İktisat Risâlesini yazdığı yıllara gidelim. Fıtrata dönüş hareketinin en bariz biçimde görüldüğü Batı dünyasında şimdilerde ortaya çıkan “gönüllü sadelik” kavramı üzerinde duralım.
Özellikle israfın hızla yayıldığı zengin Müslüman toplumların şüphesiz Batıdaki bu yeni gelişmeden alacağı dersler var… Zira, bu malî kriz, Papa’nın bile ifade ettiği gibi “İlâhî bir ikaz” olarak inananları şimdilerde “mallarıyla imtihan”a vesile olmakta!
İlk İktisat Kongresi
İlk İktisat Kongresi 1923’de İzmir’de yapılır. Kongrede yaptığı konuşmada Mustafa Kemal şunları söylemişti: “İktisadiyat demek, her şey demektir. Öyle bir iktisat devri ki, onda memleketimiz mamur olsun, milletimiz müreffeh ve zengin olsun. Bu noktadan bir felsefeyi size hatırlatayım. ‘El kanaatü kenzün lâ yefnâ’ (Kanaat bitmez tükenmez bir hazinedir) Kanaati bitmez tükenmez bir hazine farz etmek, fakrı fazilet bilmek felsefesine de iktisat devri artık hitam versin.”
O yıllar “Kanaat bitmez tükenmez bir hazinedir” hadisine sataşılıp, kanaate alternatif olarak lüks hayatın sunulduğu yıllardır. Çaylar, balolar, dans ve güzellik yarışmaları, sinema, tiyatro, müzikaller...
Eli delik olmak
Bu kongreden yıllar önce Bediüzzaman Hazretleri “Âhir zamanın eşhâs-ı mühimmesinden olan Süfyan’ın eli delinecek” hadisinin tefsirini yapmış, o yıllara ve günümüze ışık tutacak işaretler vermiştir. “Bunun bir tevili şudur ki, sefahat ve lehviyat için gayet sarfiyat ile elinde mal durmaz, israfâta akar. Darb-ı meselde deniliyor ki, ‘Filan adamın eli deliktir’, yani çok müsriftir. İşte ‘Süfyan, israfı teşvik etmekle şiddetli bir hırs ve tamahı uyandırarak, insanların o zaif damarlarını tutup kendine musahhar eder’ diye bu hadis ihtar ediyor. ‘İsraf eden ona esir olur, onun damına (tuzağına) düşer’ diye haber verir.”
İktisat Risâlesi 1925’te Burdur’a sürülen Bediüzzaman Hazretleri, 1935’te İsparta’da İktisat Risâlesi’ni kaleme alır. Varlık âleminden, insanın fıtratından deliller getirir. Tevhid noktasında, tüketim kavramının temel ilkelerini ele aldığı risâlede insanın psikolojisi üzerinde de durur. “İktisad ve kanaat, hikmet-i İlâhîyeye uygun hareket etmektir” der. Hikmet-i İlâhiyeye uygun hareket etmeyenler, cimrilik ve müsriflik gibi uç noktaları yaşarlar.
Batı’da yeni bir akım:
Gönüllü sadelik
Mânevî dünyası dumura uğramış çağımız insanı kendini, “Ben sahip olduklarımla varım ve mutluyum” tarzında tanımlayıp, bir kısır döngüye kapılmıştır. “Çok çalış, kazan, harca” felsefesi günümüzde Batı’da iflâs etmiş durumdadır. İktisad kavramının gerçek mahiyetini keşfedip, çevresiyle uyum içinde yaşamayı hedefleyen Batı insanı için “gönüllü sadelik” felsefesi adeta düşüncede rönesanstır ve hızla yayılmaktadır. (Aktüel, Mart 1996)
Oysa ki Batı’nın yeni keşfettiği model 1400 yıldır vardır.
Hani, bir söz vardır ya “Zaman en büyük müfessirdir (yorumlayıcıdır)” diye, o sözün ne kadar doğru olduğu bir kez daha ispatlanmadı mı?
Ne dersiniz?
04.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|