"Gerçekten" haber verir 03 Ocak 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Görüş

KAR(ANLIĞIN) AYDINLIĞI

Gecenin yarısı olmuştu bile. Sokaklar her gece gibi bomboş değildi. Her kar sevdalısı sokaktaydı. Çünkü kar yağıyordu bugün. Bu gün bir başkaydı sokaklar. Üşüyen eller eldivenlerde, başlar berelerdeydi. Bembeyaz bir örtü sarıyordu şehrimin yüzünü. Şehrim karlar içinde bir kış mevsimi yaşamaktaydı. Soğuk yüzünüze sıcak bir tebessüm gibi vuruyordu. Kar yağıyordu bugün.

Yürürken gözlerim manzaraya öyle takıldı ki, ne yaşanmışları yaşattı bana. Aklım çocukluğuma gitti bir an. Kartopu oynayışlarımız geldi, kardan adam yapışlarımız, karla geçen anlarımız geldi. Annemin kızdığı anlar, babamın henüz çok genç olduğu ve ondan çekindiğim anlar geldi. Şimdiye dek neler değişmiş ki diye sordum birden kendime, cevaplamak çok zordu bu soruyu… Sokak lambası yorulmadan yanmaktaydı ve kar taneleri sokak lambasının önünden dans ederek iniyordu yeryüzüne. Lambanın altında beklerken yağan kar öyle kuşatmıştı ki bedenimi, öyle güzel yağmaktaydı ki hiç ayrılmak istemedim oradan. Sessizliği bozan havlamalar aslında ayrı bir güzellik katmaktaydı geceye. Gece onca güzelliğiyle yaşanmaktaydı.

Yürümeye devam ettim. Şehrimin eski sokaklarına girdiğimi fark ettim. Evler yıllara meydan okuyordu sanki. Sobaların gecenin o saatinde yanmaya devam ettiğini fark ettim. Dumanlar gökyüzüne doğru karla cebelleşerek yükselmekteydi. Etraftan gelen çocuk sesleri çocukluğunuzu hatırlatmaktaydı. Dar sokaklardan geçerken içimden kartopu oynamak geldi ve birden kendimi kartopu oyununun içinde buldum…

Oyun bitti diyerek yürümeye devam ettim. Çocukluğumu yaşarken eve gitmek aklıma gelmiyordu bile. Ayaklarım kara her basışımla yeni bir ritimle sesleniyordu. Üşüse de ayaklarım yürümek güzeldi bugün. Kar güzeldi, şehrim güzeldi, sokaklar güzeldi bugün…

Ayaklarım kaydı yine birden, düşmekten son anda kurtuldum. Gülümserken geleceğe ilişkin hayallerin ortasında buldum kendimi. Her yeni kar her yenibahar gibi hayallere taşırdı beni. Ve yine o günlerden birisini yaşamaktaydım. En tatlı ve en gizemli hayallerdi. Yüreğimi okşayan ve hayatıma değer katan hayallerdi onlar. Hayaller güzeldi, yaşamanın güzel olduğu gibi. Ölmek güzeldi, sevmenin güzel olduğu gibi.

Ruhum ve bedenim güzel bir an yaşıyordu. Hayatın gizli kalmış mutluluğunu, koşuşturmaların arkasında kalmış anları yaşıyordu. Mutluydum ve gülümsüyordum.

Yürüyordum bütün hayatımla ve taşıyordum bütün yükünü hayatımın. Adımlarım sonsuza, anlarım anılara gidiyordu. Yürüyordum, kar yağmaktaydı…

OSMAN KANAT

03.01.2009


Elveda bile demeden

Eteklerini toplayıp kaçıp gitti görüyor musun? “İşim kalmadı sizinle ey dünya!” dedi arkasını dönerek. Eteğini öyle bir döndürmeye başladı ki anlayamadık ne zaman durdu. Ne zaman kaçmaya başladı. Ya gözlerimiz ülfetin koyuluğunda görüyordu ya da kaçan sinsice davrandı. Gelirken bize el salladığında gitmek için acele edeceğini tahmin etmiyorduk. Koşsak ta ona yetişecek güç yok. Yakalasak da dönüp bakmaz artık.

İki bin sekiz eteklerini toplayıp gitti. İki bin dokuz geliverdi. O da döne döne çevirecek iki bin dokuzu. Önce yavaşça sonra hızlıca. Gitmesine günler kala eteğinin uçlarını toplayıp kaçıp gidecek. Evet, kaçıp gidecek. Her yıl kaçıp gittiği gibi. Dönüp bakmayacak bir daha yüzümüze.

Elveda bile demeden. Ne acı?

Yüzümüzü asarız gidişine. Gitme diye belki de ayaklarına kapanırız. Ağlarız. Sen giderken bize neler bırakacağını biliyor musun? diye söylenmeye başlarız. Giderken alma gençliğimizi. En azından onu bırak bize. Aldırmıyorsun. Vedayı bile çok görüp alıp gidiyorsun bir sene önceki halimizi. Her sene böyle hızlı giderken çekmeceler gençlik kremleriyle doldu. Onların medetlerine kaldı aldıkların.

Lâfı uzatma deyişini duyar gibiyiz. Her sene aynı terane. Aynı sızı. Üzülmüyorsunuz siz aslında diyorsun. Ben kaçıp giderken arkamdan geleni eğlencelerle karşılıyorsunuz. Kahkahalar atıp sabahlara kadar ağırlıyorsunuz onu. Hani sızınız hani gidiyorum diye üzülmeniz. Demek ki giden gençliğinizi gülerek karşılıyorsunuz. Gökyüzünü aydınlatan havaî fişeklerle kutluyorsunuz. Çekmecede saklı kremleriniz var. Onlara güveniyorsunuz. Neden elveda demek için yorulayım ki. Siz yeni gelenle kaçarak gidişimi bile fark etmiyorsunuz.

Fark ediyoruz desek. Evet, dünya kutluyor yeni geleni. Belki de saklamak gereği hissediyorlar senin gidişine üzülmeyi. Belki de başka şeyler. Herkes o eğlencelere dahil değil. Başını önüne eğenler var. Günler geçerken, senden uzaklaşmaya an kala bak neler hissediliyor. Kabullenmemek, hatta itiraz etmek var. Gücümüz yetse engelleyebilsek, uzatsak saatleri. Dün gibiydi gelişin. O düne on iki ay eklenmiş.

İki bin yılından beri çok hızlı geçiyorsun. Ne çabuk sekiz yılı bitirdin. Ne çabuk ömrümüze sekiz yıl daha kattın. Bak dilimiz sitemler içinde. Yılları bile sayıyoruz. Süslü cümlelerden uzak yalın kelimelerle. Süsümüz yok senin gidişine sevinç dahil olmasın diye.

Küllerine bile razıyız derken onu bile rüzgârın süpürgesiyle süpürüyorsun. Geriye hiçbir şey bırakmadan bir elveda bile demeden başını alıp gidiyorsun. Sessiz değil öfkeyle mi bağıralım sana. Tellâl olup dünyaya mı duyuralım. Gidişine üzüldüğümüzü.

FADİME KAYA

03.01.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır