Demokrat Partinin seyir defteri, Türkiye’de demokrasinin seyir defteridir. Aslında Demokratların millete ve milletin değerlerine hizmet misyonu, 7 Ocak 1946’ta Demokrat Parti’nin “kuruluş beyânnâmesi”nde de açıkça vurgulanmakta; milletin mânevî değerlerine hizmetin, demokratlık ve hürriyetçilik misyonuyla din eğitimi ve öğretiminin bir “vazife” ve “vecîbe” olduğu açıkça belirtilmekte.
Bediüzzaman’ın takdir ettiği Demokratların kökeni Osmanlı Ahrar Fırkası, Osmanlı’yı 33 sene ayakta tutan Aziz hünkâr Sultan Abdülhamid’in yeğeni olan Prens Sabahaddin’in “meşrûtiyet, hürriyet ve teşebbüs-i şahsî” fikirlerinin bir asır önce Osmanlı’nın ufkuna taşınmasına dayanır. Çünkü bunlar, Bediüzzaman’ın “Kur’ân nâmına alkışlıyorum” dediği, esasında Kur’ân’ın bindörtyüz sene önce ortaya koyduğu meşveret, hürriyet, adalet ve kanun hâkimiyetini esas alan İslâm’ın insanlığa getirdiği insanî değerlerdir…
İttihad ve Terakki’nin tekelciliğine ve tepeden inme dayatmacılığına karşı, orduyu siyasete karıştırıp baskı aracı olarak kullanmasına mukabil Ahrar Fırkası, demokrasiyi ve sivil siyasetin hâkimiyetini esas alır. Bediüzzaman’ın devrin gazetelerine yazdığı makalelerde, yayınladığı broşür ve beyannâmelerdeki açık beyânıyla, “Asker neferatı siyasete karışmaz” prensibinden hareket eder.
Bundandır ki Ahrarlar, kuru bir isimden ibâret değil, gerçek “hür teşebbüs ve meşrûtiyet - demokrasi” hareketidir. Bundandır ki Ahrarların devamı olarak Demokratlar, Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırmışlar, “mânâsız isim ve resim”den kurtarmışlardır. Ve yine bundandır ki II. Meşrûtiyetin ilânının ardından kurulan “Ahrar Fırkası”nın misyonunu yüklenen Demokrat Parti’nin misyonu büyüktür.
RADYODA KUR’ÂN VE
MEVLİD OKUTULMASI
Çünkü Demokratlar, Bediüzzaman’ın, “Kur’ân, İslâmiyet ve vatana zarar veren dinsizlik cereyanı” ile “müstemlekâtların (işgal ve istilâ altındaki İslâm dünyasıyla) Türkiye’nin alâkasını kesmeye, dinsizliği neşretmeye uğraşan ifsad komitesi” olarak tanımadığı “iki dehşetli müthiş cereyan”a, “mesleklerince ve siyasetlerince muârızdırlar.” (Emirdağ Lâhikası, 423-424)
7 Ocak 1946’da bu mânâ için Demokrat Parti kurulur; tek parti devri diktasına karşı verilen demokratik yiğitçe mücâdele ile 14 Mayıs 1950 seçimleri zaferle neticelenir ve 408 milletvekiliyle iktidara gelir. CHP sadece 69 milletvekili alır.
22 Mayıs’ta Adnan Menderes Türkiye Cumhuriyetinin 19. hükûmetini kurar, Meclis Başkanlığına Refik Koraltan seçilir. 9 Haziran’da Menderes DP Genel Başkanlığına getirilir.
Türkiye’nin maddî-mânevî kalkınmanın hamlesi başlatılır. Bu inançla ilk icraat olarak, hükûmetin kurulmasından üç hafta sonra 16 Haziran’da Türk Ceza Kanununda yapılan değişiklikle 526. maddeden “Arapça ezân ve kâmet okuyanları” cezalandıran ibâre çıkarılır. Ezân-ı Muhammedî’nin aslî lisânıyla okutulması üzerindeki yasaklar kaldırılır.
Peşinden 5 Temmuz’da “Radyoda dinî program yayınlama yasağı” kaldırılarak, radyoda Kur’ân tilâvet edilir, dinî programlar yapılır, mevlid yayınlanır.
14 Temmuz’da Genel Af Kanunu çıkarılır ve aftan kısmen yararlanan Nâzım Hikmet serbest bırakılır, Yeni Basın Kanunu kabul edilir. 24 Temmuz’da sansürün kaldırılması “Basın Bayramı” olarak kabul edilir.
25 Temmuz’da Türk askerinin Kore’ye gönderilmesi kararı verilir ve 17 Ekim’de ilk birlik Kore’ye gönderilir. 10 Ağustos’ta, Bulgaristan’ın asimilasyon politikasıyla Balkanlardan sürülen 150 binin üzerinde Müslüman Türk göçmeni Türkiye’ye yerleştirilir.
13 Ağustos’ta muhtarlık seçimlerini, 3 Eylül’de belediye seçimlerini, 15 Ekim’de İl Genel Meclisi seçimlerini de DP kazanır…
Camilerde din görevlilerine maaş bağlanır, Kur’ân kursları daha yaygın hâle getirilir. Bugün Diyanet’e 80 binden fazla din görevlisinin atanması, binlerce Kur’ân kursu, yüzlerce imam hatip okulu, onlarca yüksek İslâm enstitüsü ve İlâhiyat fakültesi Demokrat Parti ve devamı partilerin eseridir.
DİN DERSLERİNİN
MEKTEPLERDE TEDRİSİ…
Ve 21 Ekim’de ilk ve orta mekteplerde din dersleri zorunlu hale getirilir…
Aslında merhum Başvekil Adnan Menderes’in, daha sonra darbeye “gerekçe” gösterilen “Konya Nutku”nda, “Türk milleti Müslümandır ve Müslüman olarak kalacaktır; ve İslâmiyetin icâplarını elbette yaşayacaktır” sözü, Demokrat Parti’nin inanç ve mânevî değerlere dair politikasının özetini teşkil eder.
Menderes’in, “Milletin evvelâ kendine ve gelecek nesillere dinini telkin etmesi, onun esasını ve kaidelerini öğretmesi, ebediyen Müslüman kalmasının münâkaşa götürmez bir şartıdır. Halbuki mekteplerde din dersi olmayınca, evlâdına kendi dinini telkin etmek ve öğretmek isteyen vatandaşlar bu imkânlardan mahrum edilmiş olurlar. Müslüman çocuğu, dinini öğrenmek gibi pek tabiî bir haktan mahrum edilmemek icabeder. Böyle mahrumiyet ve imkânsızlık vicdan hürriyetine uygundur denilmez. Bu itibarla orta mekteplerimize din dersleri koymak, yerinde bir tedbir olacaktır” ifâdesi, Demokrat Parti’nin din eğitimi ve öğretimi perspektifinin açık bir ifâdesi olur. Bu perspektifle, Demokrat Parti’nin Millî Eğitim Bakanı merhum Tevfik İleri, “Bizim için yol, köprü, baraj yapmak ne ise imam hatip okulu açmak da odur” diye konuşur.
Yine bu perspektifle, sayıları 465’e varan imam hatip okulları DP, AP ve DYP iktidarları tarafından açılır.
Özetle iktidara geldiğinin daha ilk yılında milletin mânevî değerlerine hizmeti esas alan icraatlar millette büyük bir ferahlık meydana getirir, yurtta topyekûn bir memnuniyet içinde maddî ve mânevî kalkınma heyecan ve gayreti görülür.
Kısacası “14 Mayıs seçimleriyle çeyrek asrın diktatöryası zir ü zeber edilip çatır çatır yıkılırken, millet, kendi mukedderâtına hâkim olmaktan duyduğu hudutsuz bir sevinç içinde bayram eder.” (Tarihçe-i Hayat., 548)
Ne var ki Demokrat Parti iktidarı eline alır almaz ezân-ı Muhammedînin serbestîsini temin etmesi, bu sebeple halkın muhabbetini kazanarak kendi kuvvetinden yirmi defa daha bir kuvveti elde etmesi Halkçıları müthiş endiye düşürür. (a.g.e.,, 553)
Bu telâşla daha ilk yılda, ifsad şebekeleri, mason komiteleri komplolar kurarlar, Demokratları düşürme plânlarını yaparlar…
09.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|