Aslında ‘söz’ çoktan bitti, ama ne çare ki gerçekleri tekrarlamaktan başka çare de yok. İsrail’in Filistinlilere yaptıkları karşısında ‘insanlık’ harekete geçmiş durumda. Her ne kadar ‘başkan’lar sessizce katliâmı izlemeyi sürdürse de, fertler Gazze’de devam eden katliâmın sona ermesi için duâ ediyor.
Birkaç gündür bu konuları gündeme taşımaya çalışırken, konu hakkında ‘ehil’ olanların tesbitlerini aktarmaya çalıştık. Bugün de, Hamas yetkililerinden Dr. Ebu Musa Mazruk ile Şam’da yapılan bir röportajdan tesbitler aktarmak istiyoruz. Akşam gazetesinden Nagehan Alçı, İsrail’in Gazze’de başlattığı kara saldırısından birkaç saat önce Halid Meşal’ın yardımcısı Dr. Ebu Musa Mazruk ile görüşmüş. Dr. Mazruk, “Durup dururken, el-Fetih varken, siz niçin Filistin’i yönetmeye talip oldunuz?” anlamına gelecek bir soruyu cevaplandırırken şöyle demiş: “Biz talip olmadık. Halk karar verdi.” (Akşam, 5 Ocak 2009)
Aslında Filistin’de yaşanan katliâma herkes şaşıyor. ‘Dost’lar duâ ederek ‘zalime karşı direnmeyi’ desteklerken; ‘düşman’lar da bunca yıl, bunca zulme rağmen Filistinlilerin teslim olmamasına şaşıyor. Bu konudaki bir soruyu da cevaplandıran Dr. Ebu Musa Mazruk, “(Direnme konusunda) Bizim sistemimiz her zaman hazır. O sistem insanların kendisi. Bunu İsrail de gayet iyi biliyor. Biliyorlar ki Filistinliler hiçbir zaman teslim olmuyor. Görecekler, şimdi de olmayacağız” demiş.
Dünyayı ‘idare edenler’ bekliyor ki Filistinliler pes etsin, teslim olsun, zulme karşı çıkmasın, haksızlığa boyun eğsin. Elbette bunca zulme rağmen ‘dik durabilmek’ ayrı bir meziyet. Mazruk, bu konuda çok emin. İsrail’in savaşı tercih edişini şöyle değerlendirmiş: “Eğer sürekli savaşıyorsan bir şeyleri başaramıyorsun demektir. Bu yüzden İsrail kesinlikle kaybedecek, çünkü asla Hamas’ın teslim olduğunu görmeyecek.”
Peki, Filistinliler ne istiyor? Cevap şu: “Bizim ne istediğimiz belli: Gazze üzerindeki ambargo kalksın, kapılar açılsın diyoruz. Çünkü bize uygulanan da bir nev’î savaş. Bunun sona ermesini istiyoruz.”
Bu nokta da çok önemli. Bazıları, ‘savaş’ın kara harekâtıyla ya da uçakların Gazze’yi bombalamasıyla başladığını düşünüyor. Hayır, asla ve kat’a durum böyle değil. Yıllardan beri süren gerçek savaş bir yana, Gazze’ye aylardan beri uygulanan ‘ekonomik ambargo’nun, tahrip açısından bugünkü ‘fiilî savaş’tan ne farkı vardı? Ne yazık ki bütün dünya Gazze’de bir milletin açlık ve sefaletle ölüp yok olmasını beklemeyi yeğledi.
Mazruk’un açıklamalarında; İslâm dünyasının Gazze’ye gerektiği gibi yardım etmediği konusunda da farklı bilgiler var. Belki ‘diplomatik’ bir dil kullanılmış, ama bu konuda şikâyetçi görünmüyorlar: “İslâm dünyası bize çok yardımcı oluyor. (Ama) Maalesef dünya resmî olarak güçlü olanların yanında duruyor.”
En çok eleştirilen ‘ihtilâf’ konusu da Mazruk’a sorulmuş. Cevabı şöyle: “Aslında sorun ne biliyor musunuz? Dış güçler. Biz kendi başımıza kalsak arada hiç problem olmaz. Aslında el-Fetih de Hamas gibi başladı ama 37 yılda geldikleri noktaya bakın. Ne başardılar? Filistinliler’in daha çok acı çekmesi dışında hiçbir şey.”
Can alıcı tesbitlerden biri de şu: “Dünya, mülteci kamplarında yaşayan Filistinliler’i görmek istemiyor. Medyayı da Yahudiler kontrol ediyor. Meselâ Obama İsrail’e gidip bacağı kopmuş bir çocuğu ziyaret ediyor. İsrail’de böyle iki çocuk var. Oysa yalnızca Gazze’de böyle 4000 çocuk yaşıyor.”
İsrail, ‘çocuk katili’ damgasıyla yargılanmak istemiyorsa bu katliâma son versin.
09.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|