Gerek Filistin konusunda, gerekse benzer konularda tekrarlanan yanlışlar karşısında bütün dünyanın sessiz kalmasını anlamak mümkün değil. Her ne kadar, her ülkede; İsrail’in Filistinlileri katletmesi lânetlense de, bu tepkiler devam eden katliâmı durdurmaya yetmiyor. Bunun bir sebebi ülke yöneticilerinin tepki göstermekte geç kalması, bir sebebi de ısrarla ve inatla sürdürülmeye çalışılan ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” tavrıdır.
Daha ilkokulda öğretilen bilgilere göre, birinci ve ikinci dünya savaşının zararlarını gören dünya ülkeleri bir araya gelerek “savaşa karşı, barıştan yana” tavır almak üzere Birleşmiş Milletler Teşkilâtını kurmuş. Kurmuş kurmasına, ama bunca yıldır dünya barışının temin edilebildiğini söylemek zor. Bu noktada, BM’nin işleyişindeki çarpıklıklar bir yana, ‘büyük devletler’in bu noktada samimi olmadıkları da söylenebilir.
Dünyanın belli başlı bölgelerinde ‘çıban başı’ olan ülkeler ya da diktatör yöneticiler vardır. Onların işi her fırsatta ‘savaş’ı körüklemek ve dolayısı ile ‘savaş tüccarları’nın kasasını doldurmaktır. İsrail de, kurulduğu günden bu yana Ortadoğu’ya huzur ve sükûn bırakmamıştır. İsrailli yöneticilerin yaptığı yanlışları sıralamaya bile gerek yok. Son durumda, insanlığın bunca tepkisine ve itirazına rağmen Gazze’yi bombalamaya devam ediyor. Hem de sıradan bir bombalama değil. Özel hedefleri seçerek, insanları ve bilhassa çocukları hedef olarak katliâma devam ediyor. BM’nin yaptığı açıklamaya göre ölen ya da yaralananların üçte birini çocuklar oluşturuyor. Peki, çocukların ölmesi tesadüf mü? Asla ve kat’â! İsrail, ‘insafsız bir yaklaşım’la; Filistinli çocukları da ‘terörist’ olarak gördüğünden, kendince ‘kesin çözüm’ yoluna gidiyor ve çocukları büyümeden katlediyor. “Yok, o kadarını yapmaz” diyen safdiller mutlaka vardır. Ama görünen köy klavuz istemeyeceğine göre; İsrail’in devam ettirdiği katliâm da klavuz istemez.
BM’nin açıkladığı başka bir rapor da kan donduracak cinsten. Buna göre İsrail ordusu (Zeytun semtinde) güya korunmaları maksadıyla 110 sivili bir eve yerleştiriyor ve oradan çıkmamalarını tembihliyor. Akabinde de İsrail tankları bu evi top ateşine tutuyor ve 30 sivil ölüyor. Her halde ‘yanlışlıkla’ bombalamış olmalılar!
Tabiî ki bu İsrail’in yaptığı ilk katliâm değil. Onlar için katliâm yapmak sıradan bir iş. Bütün dünya ‘katliâma son ver’ diye seslenirken onlar, “Bize kimse ahlâk dersi veremez. Biz istediğimizi yaparız. Durmayız, asarız, keseriz” anlamına gelecek beyanlarda bulunuyorlar. Bu tavır da dünyanın uyanmasına sebep olmayacaksa, başka ne sebep olabilir? Bir devletin, bütün dünyayı ve insanlığı karşısına alarak inadını sürdürmesi ne kadar mümkün olur? Hiç olmaz ve olmamalı...
İsrail’de bulunan bazı insaf ehli ‘insan’ların da bu katliâma karşı çıktığı ve kendi bakanlıkları önünde “Katliâma son ver” diyerek yürüyüş yaptığı medyada yer almıştı. İnşallah bu ‘insan’lar çoğalır da İsrail yöneticilerinin “yüzde yüz” yanlışta ısrarından vaz geçmelerine sebep olurlar.
Dünya ülkeleri geç kalmadan İsrail’e karşı ‘netice alacak şekilde tepki’ vermek durumundadırlar. Sustukça sıranın, susanlara geldiğine tarih şahittir. İsrail’e suç ortağı olunmasın...
11.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|