Ergenekon operasyonunda gelinen en son noktayı satır başlarıyla ifade etmeye çalışırsak şu tesbitlerin altını çizebiliriz:
Geçen Temmuz’dan önceki aşamalarda örgütle bağlantılı oldukları iddiasıyla gözaltına alınıp tutuklanan veya tutuksuz yargılanmak üzere bırakılan kişilerle ilgili dâvâ açıldı, sürüyor.
Meselâ Veli Küçük ve Doğu Perinçek tutuklu; İlhan Selçuk ve Kemal Alemdaroğlu tutuksuz.
Bugüne kadarki duruşmalarda, bazı sanıklarla ilgili olarak mahkemeden MİT ve Genelkurmay’a soru içerikli birçok yazı gitti ve galiba bir kısmının cevabı verildi. Ama nihaî netice her halde dâvâ karara bağlandığında ortaya çıkacak.
Bu arada, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, Danıştay saldırısı dâvâsını Ergenekon’la birleştirme kararı alması dikkat çeken bir gelişmeydi.
1 Temmuz’da gözaltına alınanlarla ilgili iddianame henüz hazırlanmış ve dâvâ açılmış değil.
Bunlardan Hurşit Tolon tutuklu; Şener Eruygur içerideyken başına gelen “şüpheli kaza” sonucu tahliye edildi, ama artık konuşamaz halde.
Yeni dalga, MGK’nın son asker kökenli genel sekreteri Tuncer Kılınç’la Harp Akademileri eski Komutanı Kemal Yavuz gibi iki emekli orgenerali, Genelkurmay eski adlî müşaviri Em. Tümg. Erdal Şenel’i, YÖK eski Başkanı Kemal Gürüz’le Yalçın Küçük’ü Ergenekon kapsamına soktu.
Böylece soruşturmada gözaltına alınan emekli orgenerallerin sayısı dörde çıktı. Bunlardan üçünün (Eruygur, Tolon ve Kılınç), Genelkurmay eski Başkanı Hilmi Özkök’ü, göreve geldiği andan itibaren baskı altına alıp sıkıntıya sokan beş komutan arasında adlarının geçmesi de ilginç (diğer ikisi Aytaç Yalman ve Çetin Doğan).
Kılınç’ın Ergenekon bağlantılarından birinin, Eruygur’u içerideki sanıklardan Ergün Poyraz’la tanıştıran kişi olmasından geldiği söyleniyor.
Kemal Yavuz ise Kıbrıs’taki gelişmelerin bazı generallerce darbe gerekçesi olarak görüldüğünün öne sürüldüğü günlerde, o dönemde Akşam gazetesinde çıkan yazılarından 11.2.2004 tarihli olanının sonuna düştüğü “İKAZ: Asker Kıbrıs konusunda hareketli!” notuyla biliniyor.
Bu iki emekli paşanın, albay, yarbay ve üsteğmen düzeyindeki bazı muvazzaf subaylarla darbe toplantıları yaptıklarına ilişkin haberler var, ama bunların ne derece doğru olduğu meçhul.
Ve Kılınç, Yavuz, Şenel ve de Gürüz serbest...
Operasyonun bir de firarî isimleri var.
Bunlardan biri, Jandarma Komutanlığı döneminde Eruygur’un en yakın elemanlarından biri olan, Ergün Poyraz’a verildiği söylenen çeklerin altında imzası bulunan Em. Tuğg. Levent Ersöz.
Bir diğeri, AKP’nin kuruluş safahatında Erdoğan’ın özel kalem müdürlüğünü yapıp bilâhare bir dönem AKP milletvekili olan Turan Çömez.
Son dalgada bunlara, mahkemedeki savunmasında “Evet, ihtilâlciyim; kuvvetim olsa ihtilâl yaparım” diyen tutuklu sanık Doç. Dr. Emin Gürses’in öğrencisi olduğu ifade edilen ve evinde ele geçirilen bomba, mühimmat, cephanelikle kendisinden söz ettiren kayıp yarbay eklendi.
Bakalım, Dalan da bu listeye dahil olacak mı?
Gelelim Susurluk’tan mahkûm olup, sağlık durumu gerekçesiyle Sezer tarafından affedilen özel harekâtçı İbrahim Şahin’e. Geçirdiği ağır trafik kazasından sonra hafıza kaybına uğradığı da belirtilen Şahin’in Ergenekon kapsamına alınıp, Ankara’daki kazılarla ele geçirilen silâhlar ve ilâveten suikast listesi bağlamında ağır ithamlara hedef yapılması acaba ne anlama geliyor?
Umarız, işin Ergenekon ayağını sık sık rahatsızlanıp hastaneye kaldırılan Veli Küçük’e, Susurluk ayağını da âhı gitmiş vâhı kalmış İbrahim Şahin’e yıkarak dosyayı kapatma gibi yeni bir taktik manevra ile karşı karşıya değilizdir...
Ergenekon’un, evvelce yarım bırakılan Susurluk’la bağlantısının kurulması önemli, ama işin bundan sonraki seyrini Şahin üzerinden Susurluk’a kaydırıp diğer bağlantıların peşini bırakma gibi bir tezgâh varsa, buna meydan verilmemeli.
13.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|