Hatırlanacağı gibi, geçen haftaki yazımızda okuyucularımıza 40. yılımız için düşündüğümüz çalışmalar hakkında kısaca bilgi vermiş ve konuyla ilgili olarak sizlerin de görüş ve tekliflerinizle bu çalışmalara katkıda bulunmanızı istemiştik.
Malatya’dan Osman Yıldırım’ın mektubu, tam olarak bu çağrıya cevap niteliğinde olmasa da, Yeni Asya’nın temel çizgisini ve hizmetini nazara veren bir katkı olarak elimize ulaştı.
Bütün okuyucularımızla paylaşıyoruz:
***
Yeni Asya, 21 Şubat 1970’ten günümüze kadar kendi alanında benzeri bulunmayan ve büyük bir boşluğu dolduran bir gazete. Ona gazete demekten öte, çok ulvî ve kudsî bir dâvânın nâşir-i efkârı konumundaki bir yayın organı demek daha doğru bir tanım olur.
Yeni Asya’nın yayın hayatına başlaması bir ihtiyaçtan doğmuştur.
Yeni Asya ulvî ve kudsî görevini ifa ederken kendisini hiçbir zaman dikensiz gül bahçesinde hissetmemiş ve böyle bir beklenti içinde de olmamıştır. Zaman olmuş, muarızları ona çamur atmaya çalışmış; zaman olmuş, dost bildiği çevrelerce çelmelenmek istenmiş; iftira ve karalamalara bile maruz kalmıştır.
Asrımızın müceddidi Bediüzzaman “Hayırlı işlerin çok muzır manileri olur” diyor. Yeni Asya da üstlenmiş olduğu kudsî dâvânın müdafiiliğini yaparken önüne çok muzır maniler çıkmış ve çıkmaya devam ediyor.
Yeni Asya şehir, bölge, ülke ölçeğinde değil, dünya, hatta kâinat ölçeğinde düşünmekte ve olayları bu bakış açısıyla yorumlamaktadır.
Bilhassa din gibi bütün kâinatın üzerinde bir konumda bulunan mukaddes bir değerin, “dinde hassas, muhakeme-i akliyede noksan” anlayışlar tarafından bilerek ya da bilmeyerek siyaset veya ticarete alet edilmesine karşı çıkmış, dinin dünyevî hedefler şöyle dursun, uhrevî amaçlara bile alet edilemeyeceğini savunmuştur.
Bunu yaparken, dinin siyasete alet edilmesinin en çok dine ve dindarlara zarar vereceği uyarısında bulunmuş ve bu kararlı duruşunun haklılığı, hadiselerle de ispatlanmıştır.
Yeni Asya’nın üzerinde durduğu önemli meselelerden biri de insan hak ve özgürlükleridir. Bu konuda da çok önemli görevler üstlenmiş, yine Bediüzzaman’ın “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” sözünden hareketle insanlar için hürriyetin çok büyük bir önem arz ettiğini vurgulamış, “Hürriyet imanın hassasıdır” hakikatini esas alarak hürriyetlerin gelişmesi noktasında tahşidat yapmış ve bu konuda da insanları şuurlandırma görevini yerine getirmeye çalışmıştır.
Hürriyetlerin demokratik sistemlerde yaşanabileceğinden hareketle, demokrasiyi savunmuş, “Demokrasi küfür rejimidir” diyenlere aldırış etmeden, ahlâkî ve manevî değerlerle teçhiz edilmiş bir demokrasi anlayışına sahip çıkmıştır.
Yeni Asya hiçbir zaman güçlünün yanında olmamış, hep hakkın ve haklının yanında olmayı kendisine şiar edinmiş, Bediüzzaman’ın “Hakkın hatırı âlîdir, hiçbir hatıra feda edilmez” şeklinde ifade ettiği ölçüyü esas almıştır.
Yeni Asya günübirlik geçici rüzgârlardan etkilenerek sık sık fikir değiştirip menfaat peşinde koşmamış, istikrarlı ve istikametli bir şekilde hakkı ve hakikatı savunmuş ve savunmaya da devam etmektedir.
Yeni Asya bu dehşetli zamanın ahirzaman olduğunun şuuru içinde, hadiseleri bu zamana dair nebevî mesaj ve ölçülere göre isabetle yorumlamış; olayları gösterilmek istendiği şekliyle değil, arkaplanındaki gerçekleri görerek tahlil etmiş ve ona göre tavrını tayin etmiştir.
Bu tavrını ortaya koyarken, gerektiğinde bedel ödemeyi göze almış ve ödemiştir.
40. hizmet yılını kutlamaya hazırlanan Yeni Asya’ya, ulvî ve kudsî dâvâsında muvaffakiyetler diliyor, hakkı ve hakikatı savunma yolunda daha nice 40 yıllara erişmesi niyazıyla, “Allah ihlâs ve istikamet çizgisinde yar ve yardımcınız olsun” diyorum.
12.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|