M
anevî hizmet ve değerlerimizi insanlığa ulaştırma duâmızın organize olma duâsı ICBA (Intercultural Bridge Association) Kültürlerarası Köprü Derneği şeklinde isim buldu. Bu dernek nur hakikatlerini dünyaya ulaştırmak isteyen yapımızın organize arayışına bir cevap olmak istidadında. Her düzeyde diyaloglar, talebe değişimleri ve külliyatın her dilde insanlığa ulaşması gibi bir dizi faaliyetin planlanacağı merkez olmaya talip. Bu anlamda samimî bir arayış içinde olan üyeleri ile hedefler belirliyor ve bir kıpırdanış şeklinde faaliyetlerini planlarken bütün Yeni Asya camiasını ve İslâm âlemini fahri üyeleri olarak kabul ediyor. Bu anlamda derneğin birinci sırada yer alan aidatı ve güç kaynağı samimî ve gönülden gelen duâlar. Bu duâlarla dernek en dar daireden insanlık âlemine uzanan bir ittifak ve ittihat arayışı içinde olacak.
Son günlerde dünya genelinde yaşanan olaylar artık değerler etrafında bütünleşmemiz gerektiğini ve ortak geleceğimiz açısından refah, huzur, birlikte yaşayabileceğimiz kadar medeniyetin hakim olması hangi din, ırk ve sosyal tabakadan olursa olsun insan olan herkesin hakkına saygı ve insanlığın kılık-kıyafet ayrımına feda edilmemesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Milletin ve meclisinin iradesi bu yönde tecelli etmiştir. İşin güzel yanı dünya genelinin bu değerler ve kurallar etrafında halka olan iradeye destek olması ve bu anlamda dini bir siyaset aracı olmaktan çıkarıp haçlı zihniyeti ile değil, insanlık merkezli tepkiler sergilemesidir.
Dinî yaşantısından dolayı herhangi bir ferdin karşısında olmak, artık dünyanın geldiği noktada zihnen çok geri olmak ve ırkçılığa benzer ilkel insan reflekslerinden kurtulamamak anlamına gelmektedir ve gerçek anlamı ile irticadır. Artık aydın insan kendi gibi düşünenlerin olduğu bir dünya değil, her düşünce ve inancın tam serbestiyet içinde yaşanabildiği bir dünya hedeflemektedir. Bu medenî yaklaşımın gerisinde kalan zihniyet çok güçlü gelen insanlık rüzgârı önünde savrulmaya ve yok olmaya mahkûm olacaktır.
‘Muasır medeniyet seviyesi’nden dem vuranlar şu an dünya insanlığının yakaladığı ve tarafgirlikleri, milliyetleri ve inançları ahenk içinde bir arada bulundurma potansiyelinde ve merkeze insanlığı, insanı koyan medenî seviyenin gerisinde kalmak riski ile yüz yüzedirler. Bu durumda mahalle baskısı gibi tanımlarla dinî hassasiyeti olanlara karşı çıkmak aslında medeniyetten uzaklaşmaktır. Belki de gerçek medeniyet her türlü farklılığa açık olmak ve bunların hürriyetine en az ferdî hürriyeti kadar sahip çıkmaktır.
Risâle-i Nur’un nuranî hakikatleri önümüzdeki asırda insanlığın tevhid modeli için önemli bir rol üstleneceğe benzer. Tevhide susamış bu gönüller insanlık ortak paydasında buluşacak ve şu dar dünyayı kendilerine iyice dar etmeyeceklerdir. Bu tablo aslında insanları huzur ve barış içinde bir araya getirmek isteyenlere bir çıkış yolu sunmaktadır. Dünyanın çıkış yolu bu olmalıdır.
17 Ağustos depreminin bölgelerinde, hanelerinde ve gönüllerinde açtığı derin yaralara rağmen tamamen toparlanmış ve ilçelerini yeniden imar etmiş insanlar gibi Gazze insanları da manen sapasağlam bir çıkış noktasına ulaşmaktadır. Birlikte çalıştığımız Filistin’li doktor kardeşim Dr. Selahattin ELFARRA Gazze’deki ağabeyi ile görüştüğünü ve ağabeyinin: ‘Doğal gazımız, suyumuz yok, ama Ankara’dan daha fazla yiyeceğimiz var. Biz iyiyiz Elhamdülillah. Bizi merak etmeyin’ dediğini nakletti. Elbette yaşananlar hafif buruklukla zihinlerine kazınmış olmalıydı. Ancak bu ağır psikolojik travmadan ruhen ve manen çok güçlenmiş olarak çıktıklarının işaretleri de ifadelerine yansımış müthiş şevkten okunuyordu. Bu tablonun aslında bütün dünyaya ulaştırılması ve mahalle baskısı gibi garabetlerin ülke gündeminden çıkması için örnek bir model olarak yaygınlaştırılması düşünülmeli. Bu anlayışta müthiş bir tevekkül ve en ağır travmalardan birlik ruhu ile çok başarılı çıkabilme potansiyeli var. Psikolog, psikiyatrist ve sosyologlar bu şartlarda manen dağılmamış insan modelini incelemeli bunun alt yapısını oluşturan manevî damarları keşfedip bütün dünyaya mal etmelidirler.
Ülkemizde dönüm noktası anlamına gelecek tarihî günler yaşanmaktadır. Artık kavgaları ve gereksiz suçlamaları bir tarafa bırakıp dünya insanlığının selâmeti için birleşmek ve dayanışmak zamanıdır. Bunun en uygulanabilir şeklî hukukun ve kanunların hakim olmasıdır. ‘Kanunlar bana yaradığı sürece uygulansın aksi takdirde suyumu bulandırıyorsun muamelesi yaparım’ şeklindeki bedevî ve vahşi yaklaşımların dünyadaki ömrü bitmek üzeredir. Zaman vahşet ve bedeviyet zamanı değil, insanlık ve medeniyet zamanıdır. Şu zamanlar dünyamızın bu anlamda bir imtihandan geçtiği zamanlardır. Rabbimizden azametli ve bahtsız ümmetimizin talihinin açıldığı günler olması ve istikbal inkılâbatı içinde ortaya çıkacak en yüksek gür sedanın insanlığa duyurulacağı bir basamak olmasını niyaz ediyorum. Gelişmeler nasıl olursa olsun neticede hak galip olacaktır.
12.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|