Allah’ın bir kısım sevgili, dost kulları vardır. Allah’a müştak olan insanlardır bunlar. Bir insan için düşünülebilecek en büyük mutluluktur bu. Allah’ın sevgisini kazanmak kadar üstün bir mertebe büyük bir şeref düşünülebilir mi?
Peki, Allah’ın sevgisi nasıl kazanılır?
Şüphesiz emirlerini tutarak, yasaklarından kaçınarak, Sünnet-i Seniyyeye dört elle sarılarak. Kısacası Allah’ın ve Resûlünün (a.s.m.) istediği tarzda yaşayarak, iyi bir kul olarak.
Bu iyi kullar hem Allah’ın sevgili kullarıdır, hem de Allah’ın himayesi altındadır. Bir âyette, Allah’ın iyi kimseleri koruyacağı açıkça bildirilir: “Allah iyi kullarını himaye eder.”1
Bir kudsî hadisinde Cenâb-ı Hakkın, “Onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum,” yani organ ve kabiliyetlerini Benim rızam yolunda kullanan kullar diye nitelediği bu kimseler Allah katında o kadar makbul ve değerlidirler ki Cenâb-ı Hak, “Ne isterse muhakkak onları kendisine ihsan ederim. Bana sığınmak istediğinde de onu korurum” buyurduğu kullardır bu kullar. “Onlara düşmanlık edenlere, savaş açarım”2 buyuracak kadar değer verir onlara.
Yine aynı hadis-i kudsîde dikkat çekildiği gibi bu kulların en önemli özellikleri farzlarında kusur etmemeleri, nafilelerle de Allah’a manen yaklaşmaya çalışmalarıdır. Diğer bir özellikleri de herkesin gaflet uykusuna daldıkları bir zamanda kalkıp teheccüd namazı kılmaları, Rablerine yalvarıp yakarmalarıdır.
Buharî şarihi Kastalanî’nin seleften isim vermeden naklettiği şöyle önemli bir rivayet var: “Allah ihlâslı kullarını şöyle ilham eder: ‘Benim, Bana kullukta bulunan bir kısım kullarım vardır ki Ben onları severim. Onlar Bana iştiyak içerisindedirler. Ben de onlara müştakımdır. Onlar beni zikrettiklerinde Ben de onları mağfiret ederim. Ey mü’min kulum, sen de onların izinde gidersen seni de severim. Mü’min kul sorar:
“‘Bu sevgili kullarının alâmetleri nedir, ya Rabbi?’
“Bu sadık kullarım kuşların yuvalarına kavuşma iştiyakı içinde oldukları gibi geceyi beklerler. Karanlık iyice çökünce Dergâh-ı Ulûhiyetime durur, secdeye kapanırlar. Bana Kendi kelâmımla yalvarır yakarır, verdiğim nimetlere şükrederler. Onlara ilk bağış olarak kalplerine zülâl-i rahmetimden serper, onları tanıdığım tarzda kesinlikle feyzlendiririm.”3
Ne büyük şeref, ne büyük nimet ve mutluluk değil mi?
Dipnotlar:
1. A’raf Sûresi: 196.
2. Buharî, Rikak: 38.
3. Kastalânî, İrşadü’s-Sarî şerh-i Sahihi’l-Buharî, 2:74.
12.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|