Dünya bir imtihan salonudur. Bezm-i Elest’te, ruhlara yöneltilen, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sorusuna, “Belâ” ile, yani “Evet, Sen bizim Rabbimizsin” diye cevabını veren insanoğlunun dünyadaki imtihanı bu söze sadakat gösterip göstermeyeceğinin ortaya çıkarılmasından başka birşey değildir.
Her insan Allah’a kul köle olarak bu ahde ya bağlılığını gösterecek, ya da o bağı koparıp nefsinin esareti altına girecektir.
Bir de imana, Kur’ân’a hizmet gibi yüce bir dâvâya sadakat ahd ve sözü var. İmanda mesafe kaydeden insan gerek söz ve gerekse hareketleriyle bu görevi üstlenir. Böyle insanlar Allah’ın seçilmiş insanlarıdır. Aklen, ruhen, kalben Allah’ın dinine hizmet etme gibi yüce bir gayeye yöneldikleri için bunu bir mânevî istihdam olarak görür, Muhammed Sûresi’nin yedinci âyetinde belirtildiği gibi Allah’ın dinine hizmet ettikleri için O'nun yardım ve himayesine mazhar olurlar.
Madem hizmet, Allah’ın dinine hizmettir. O'nun adının yüceltilmesi, dininin yayılması için çaba sarf etmektir. Elbette Allah, Kendi dinine hizmet edenleri sırt üstü bırakmayacak, her yerde her zaman onlara himayesini gönderecektir. Yeter ki kişi ahdini bozmasın.
Bu asırda Kur’ân’ın hakikî, kuvvetli ve tesirli bir tefsiri olan Risâle-i Nurlar yoluyla dine, imana hizmet de hiç şüphesiz büyük bir ihsan-ı İlâhîdir. Bu istihdamı, “Kat’î kanaatim geldi, bizler bir inayet altında, gayet ehemmiyetli bir hizmette ve ihtiyar ve iktidarımız haricinde bir dest-i gaybî tarafından istihdam ediliyoruz”1 şeklinde ifade eden, bunu çeşitli vesilelerle ifade eden bu hizmetin mânevî komutanı Bediüzzaman Hazretleri, bu hizmete kendisini öylesine adamıştır ki, “Eğer başımdaki saçlarım adedince başlarım bulunsa, hergün biri kesilse, hakikat-i Kur’âniyeye fedâ olan bu başı zındıkaya ve küfr-ü mutlaka eğmem ve hizmet-i imaniye ve Nuriyeden vazgeçmem ve geçemem” 2 cümleleriyle anlatır.
Kendisi bu kadar kararlı, metin olan Üstad, talebelerinden de sebat ve metanet, ahdlerini bozmamalarını ister. Afyon’dan hizmet ehli Hüseyin Yesur Ağabeyimizin bizzat Tahir Ağabeyden naklen Üstadın, “Benimle gelen perişan olmaz, benimle gelen arkadaş rûz-i Mahşerde perişan olsa benim sırtımın yükü olsun. Yeter ki o bu daireye olan ahdini bozmasın” dediğini biliyoruz.
Kabrinden öncülüğünü yaptığı hizmetlerinin fütûhatını sürurla takip eden Üstad, dünyada da, ahirette de talebelerine kucak açacağını belirtiyor.
Böyle bir Üstadın rehberliğinde imana ve Kur’ân’a hizmet ne büyük bahtiyarlık!
Dipnotlar:
1- Emirdağ Lâhikası, s. 25.
2- Şuâlar, s. 294.
02.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|