Dersler hayata dokununca derstir
Gençlerle zaman zaman derslerde ‘hayatı’ konuşuyoruz. İnsanları, olayları, aileleri ve kendi icra ettikleri ‘rolleri’ konuşuyoruz. Hayat ve taşıdığımız rollerin ne olduğu önemlidir. Acı ki gençler, yaşananlar karşısında ‘seyirci’ konumunda kalıyorlar. Bir şeyleri değiştirme, bir şeyleri yenileme, bir şeylere bir şeyler ekleme gibi bir ‘konum’ları yok gibi. Yaşananlara takılmış gidiyorlar. Ama bu sağlıklı değil.
‘Bayram’, öyle bir çeşitli ki…
‘Bayram’ın kime nasıl dokunduğunu sordum geçenlerde. Tam anlamıyla bir dokun bin ah işit kabilinden anlatılanlar… Hüzün, kaygı, neşe karmaşık duygular içiçe. Birbiri içine girmiş mevsimler gibi renklilik arz ediyor sosyal yaşantılar. ‘Birkaç bayram görüntüsü verir misin?’ dediğim genç, “Ailemiz ile komşu bir aile arasında on yıllardır süren bir husûmet vardı. Bayram öncesi bu problemi nasıl aşabileceğimi düşündüm. Husûmet olan aileye gidip üç dört saat konuştum ve ikna ettim. Ailemle de konuştum onlar da bana katıldılar. Ve bayram günü, bu yarayı temizledik. Tam bayram yaşadık” diyor. İşte arzu edilen, olaylara yaşananlara seyirci kalmayan ve bir şeyler yapabilmek için günlerce düşünen ve adım atan bir genç görüntüsü… Alkışlar, problemlere karşı çözüm üreten ve katılımcı olan gençlere…
‘Azrail’in elini öptüm!’
Bir başka genç, sorulan soruyu epeyce cevaplandırmıyor. “Paylaşılanlar olumlu da olsa olumsuz da olsa birer örnek niteliğindedir”, diyerek biraz konuşunca; “Bizim bayramımızda her zaman Azrail aktördür. Bayramda onun elini öperiz. Sonra kardeşlerimle kendi odamıza çekiliriz. Babam yıllar önce vefat ettiği için, baba rolü büyük ağabeyim olacak Azrail’de. O bizim daha bir kez yüzümüze dönüp de, “Siz de adam mısınız?” dememiştir. Ben yirmi yaşımdayım. Daha hiçbir konuyu onunla konuşmamışımdır. Otoritesi sarsılırmış… Daha nasıl geçsin bayramımız hocam…” dediğinde 20’li yaşlardaki gencin gözlerinden yaşlar dökülüyordu.
Hayatın bir ciddî görüntüsüyle daha yüz yüze gelmiştik.
Ona, acizlik ve ümitsizlik değil; “Sorun büyüdükçe atılacak adım ciddileşir, büyür ve her durum için, ‘atılacak bir adım mutlaka vardır’” dedik.
Olumsuz örnekler ders niteliğindedir
Olumsuz örnekler olumlu örneklere dönüşebilir. Onun için onlardan sadece ders alınır, yoksa onların örneklik özelliği yoktur. Vahim bir bayram görüntüsü ile karşılaştık konuştukça. 20’li yaşlardaki genç; “Bayram namazını kılıp geldikten sonra, annemle bayramlaştık. Babam da orada oturuyordu. Onunla zaten ben çok bayramdır bayramlaşmıyorum. O da alıştı, ben de… Genç anlatırken, ben şaşkınları oynuyorum. ‘Nasıl olur?’ demeye gerek yok çünkü olmuş bir kere ve oluyor. Gencimize, “Bu durumun böyle devam etmesine izin vermemelisin. Gençler değişime müsaittir. Gençler yaşı ilerlemiş olanlardan daha kolay adım atarlar. Bozuk bir gidişe alışılmaz. Şimdi öpmediğin baba eli karşısında, yarın başka eller öpmek zorunda kalırsın. Hatta sonra sonra öpecek el ararsın da bulamazsın.” diye dertleştik, dertleşmemiz sürüyor, doğrusu durum iyi gidiyor.
Konuşmayan kişi geriliyor
Gençler zeminini bulunca konuşuyor. Lâf ağzına tıkanmadan, bir cümleye on karşı cümle almadan kendilerinin dinlenilmesini istiyor. Yoksa konuşmayan ve konuşulmayan genç geriliyor, gerginleşiyor.
Hocam, biraz gevezelik yapabilir miyim?
Hele şu gence bir bakın neler söylüyor: ‘Hocam, izin verirseniz biraz gevezelik yapabilir miyim?’ ‘Haydi bakalım’ diyorum, ‘yap, yap biraz gevezelik yap da dinleyelim.’ diyorum. Bu izin bile onu mutlu etti.
Elazığ Harput’ta başından geçen bir vakıayı katıyor gevezeliğine. Harput’tan Elazığ’a inerken, kış günü arabasına aldığı bir çocukla konuşmaya başlıyor. Çocuğa sorduğu sorular genci iyice derinlere çekiyor. Kar üstünde yürürken, ayakkabısı yırtık bir çocuktur bu. Yetiştirme Yurdunda kalmaktadır. Anne yoktur. Babası da bayramda gelmeyince, o bir yıldır görmediği, babasının yanına gitmektedir. Biraz konuşunca ağlamaya başlar ve genci de ağlatır.
Bu arada genç, kendi yaşadıklarını sorgular. Biraz önce kahvede oynadığı oyunda bıraktığı 50 YTL’nin derdi içini dağlar. O 50 YTL, bu çocuğa neler neler almazdı ki! Aynı şehirde neler neler yaşanıyor diye geçirir içinden. Çocuğu babasının evine kadar götürür. Genç, yirmi yaşına kadar gelip gittiği Harput’da Yetiştirme Yurdu olduğunu yeni öğrenmiştir. Ve arkadaşlarını toplar ve yurttaki öğrencilere küçük hediyelerle bayram ziyareti yaparlar. Yaşananlar devam edip gider. Genç, yaşadıklarını anlatırken, çoktan hıçkırıklara boğulmuştu bile. Tabiî onunla birlikte onlarca öğrenci de gözyaşları içindeydi. Genç, “Hocam, yaşadıklarımın bir faydası oldu ki, artık kahve oyunlarını terk ettim. Sigara içiyordum, onu terk ettim. Sanki o çocuk benim karşıma özel çıkarılmıştı, şimdi o yaşadıklarımı daha iyi anlıyorum.” diyor.
İşte bir genç gevezeliği böyle idi.
18.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|