Ergenekon soruşturmasıyla ilgili hemen her gün yeni sürprizlerle karşılaşıyoruz. ‘Dalga’lar ardı sıra devam ederken, bu tip yapılanmaların sadece bize has olmadığı, her ülkenin kendisine göre ‘Ergenekon’u olduğu anlaşılıyor.
Gerçi Avrupa ülkeleri geçmiş yıllarda yaptıkları operasyonlarla kendi ‘Ergenekon’larına son verdiler, ama Türkiye henüz işin başında. Türkiye’deki yapılanmanın daha çok İtalya’ya benzediği söyleniyor ki, bu da her halde ‘Akdeniz iklimi’ni paylaşıyor olmamızdan kaynaklansa gerek!
Nasıl ki Ergenekon yapılanması bir günün işi değil, bu konuyla ilgili yorumlar da bir günde bitecek gibi görünmüyor. ‘Bir kısım medya’da öyle yorumlara şahit oluyoruz ki, gören duyan da muhtemel bir ‘terör yapılanması’ ile değil, ‘kanarya sevenler derneği’yle mücadele edildiğini sanacak.
Söz İtalya’dan açılmışken İtalya mafyası üzerine sarsıcı bir roman yazan Roberto Saviano’ya kulak vermek gerekiyor. Saviano, iki yıl önce yazdığı ‘Gomorra’ romanı ile kısa zamanda meşhur olurken, Napoli mafyasının da hedefi olmuş. Romanından hareketle çevrilen ‘Gomorra filmi,’ ülkemiz de dahil olmak üzere çok sayıda ülkede seyirci ile buluşmuş. Devletin koruması altında mafyadan köşe bucak kaçırılan Saviano, kendisi ile yapılan bir röportajda ‘mafya’yı tarif ederken şöyle demiş: “İtalya’nın güneyinde devlet yoktur veya mafya örgütleri yüzünden çok fazla zayıflamıştır. Bu örgütlerin dışında hayat yoktur. Bu ülkelerde, tıpkı Doğu Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, mafyalar geniş anlamıyla düzensizlik, özelleştirmeler ve devlet otoritesi eksikliği üzerinde yeşeren korkunç kapitalizmin öncü kuvvetleridir. Gözümüzü kapamayalım. İtalya’da bile cidi suç örgütlerinin liderleri her şeyden önce otuz seneden beri bol servetler edinmeye başlamış olan iş adamlarıdır. (...) Bugün mafya liderlerinin pek çoğu zengin ailelerin oğulları, doktorların, avukatların, büyük mülk sahiplerinin ve benzerlerinin çocuklarıdır. Çoğu zaman iktisat konusunda master bile yapmışlardır. Şüphesiz ki askerî mafyanın içinde kendilerini kabul ettirebilmek için cinayet konusunda uzman olmaları gerekiyor, fakat onlar, her şeyden önce başka girişimcilerden farklı olarak, amaçlarına ulaşmak için öldürmede tereddüt etmeyen etik dışı girişimcilerdir.” (Le Figaro gazetesinden aktaran: Mostar Dergisi, Ocak 2009)
Gerçi İtalyan yazar ülkesindeki ‘mafya’yı anlatıyor, ama ‘İtalya’ yerine başka ülkelerin adı da yazılabilir.
İtalyan yazar, ‘mafya babaları’nın hukuku ve kamuoyunu yanıltmak için uyguladıkları yolu da şöyle deşifre ediyor: “Mafya babaları zaten caniler olarak değil de, saygı değer yatırımcı veya girişimciler olarak karşımıza çıkarlar. Hakimlerin karşısına çıktıklarında da şöyle derler: ‘Bizler ülkenin en sağlıklı ekonomisini yönetiyoruz; en azından biz fabrikalar idare ediyor ve binlerce insana iş sahası açıyoruz.’ Elbette yalandır bu söyledikleri, fakat karşılarındakileri etkiliyorlar.”
Ergenekon soruşturması sonrasında ‘zanlılar’ı savunanların sözleriyle ne kadar da örtüşüyor? “Böyle itibarlı kişiler hiç ‘çete’ üyesi olabilir mi?” diyenlere İtalyan yazarın tesbitlerini hatırlatmak lâzım.
16.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|