Hz. Ali’nin (ra) savaşta kâfiri yere yıkıp tam öldürecekken yüzüne tükürdüğünde onu kesmeyip bırakması olayı meşhurdur. Boynu uçurulacak kâfir şaşırmış ve “Maksadım seni kızdırıp öfkelendirmekti. Oysa sen yüzüne tükürmeme rağmen, değil öfkelenmek, bir an önce işimi bitirmen gerekirken, tam tersi serbest bıraktın?”
Hz. Ali (ra) demiş ki: “Seni Allah için öldürecektim. Ama yüzüme tükürdün, hiddete geldim. Nefsimin hissesi karıştığı için ihlâsım zedelendi. Onun için seni kesmedim.”
Bunun üzerine kâfir, “Demek sizin dininiz bu kadar hak ve hâlistir; o din haktır.”1
Evet, Hz. Ali (ra) savaşta, hislerin dahi galeyana geldiği bir anda bu hakperstliği gösteriyordu. Çünkü bu güzel hak, halis ve sâfî hasleti İslâmdan almıştı. İslâmın temelinde hak, adalet, doğruluk, hakperestlik, istikamet vardır.
Bunun zıddı yoldan sapmadır, zulümdür. Adl ve Âdil isimlerinin sahibi Allah ise bir kudsî hadis-i şerifinde, “Ey kullarım! Ben kendime zulmü haram kıldım. Aranızda da onu yasakladım. Artık birbirinize zulmetmeyin”2 buyurmaktadır.
Kur’ân’ında da açıkça şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan ve adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun; bu, takvâya daha yakındır. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah yaptıklarınızın hepsinden haberdardır.”3
Bu adalet, hakperestlik akıl, ruh ve kalplere öylesine hâkim olacak ki, insan söz söylediğinde, yakınları aleyhine bile olsa, adaletli olacak, taraf tutmayacaktır.4 Kur’ân açıkça ferman eder: “Ey iman edenler! Adalet üzere olun ve Allah için şahitlik edin—kendi aleyhinize veya anne ve babanızla akrabalarınızın aleyhine olsa bile. Hakkında şahitlik ettiğiniz kişi zengin de olsa, fakir de olsa, doğruluktan ayrılmayın; çünkü ikisini de Allah sizden daha iyi gözetir. O halde heveslerinize uyup da adaletten ayrılmayın. Eğer hakikati değiştirir ve şahitlikten veya adaletten yüz çevirirseniz, şüphesiz ki, Allah yaptıklarınızın hepsinden haberdardır.”5
Ne güzel ölçüler! Bir İslâmın koyduğu hassas ölçülere bakıyorsunuz, bir de dünyada olup bitenlere! İnsanlık, İslâmın koyduğu ölçülere ne kadar muhtaç!
Dipnotlar:
1- Mektûbât, s. 359-360.
2- Müslim, Birr: 55; Müsned, 5:160.
3- Maide Sûresi: 8.
4- En’am Sûresi: 152.
5- Nisa Sûresi: 135.
16.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|