Ekonomik kriz tsunamisinden “Ergenekon dalgaları”na, mahallî seçimlerden “mahalle baskısı” araştırmalarına kadar bir çok önemli konu, yoğun gündemin kesafeti altında kayboluyor. Milletin bu denli tepkisine rağmen TBMM’nin Gazze’de katliam yapan İsrail’i kınama kararı almaması da bunlardan biri…
Gerçek şu ki son Gazze saldırısı, ABD ve İsrail’le ilişkilerde Türk dış politikasındaki tezatları ve zâfiyetleri bir defa daha su yüzüne çıkardı. Zira siyasî iktidarın tenâkuzlarla dolu tezatlı hali Gazze ve İsrail ikileminde açıkça sırıtıyor…
Kamuyonun büyük infiâline rağmen İsrail hükûmetinin, savunma sanayii işbirliğine devam eden, silâh alımı ihâlelerini sürdüren ve Gazze’yi bombalayan İsrail savaş uçaklarının Konya ovası üzerindeki eğitim uçuşlarını devam ettiren AKP hükûmetini İsrail hükûmetinin yavuzhırsız misâli ithamı, bunun handikaplı politikaların göstergesi. Amerikan The New York Times gazetesinin Cengiz Çandar’ın ağzından, “Türkiye’nin İsrail nezdindeki imajı zedelendi, bu çatışmanın tarafı haline geldi” diye yazıp Başbakan’ın son İsrail’i eleştirisiyle, “Türkiye’nin arabuluculuğunun tehlikeye attığını” duyurmasının anlamı bu. Keza medyadaki “yerli” İsrail muhibbi kalemşörlerin daha şimdiden Ankara’nın Amerikan Kongresi gündemindeki “Ermeni soykırımı tasarısında Yahudi lobisine ihtiyacı”nı şantaj havasında nazara vermeleri de bu amaçla…
Belli ki İsrail ve Yahudi lobisi, ABD’nin dayattığı politikalara “mecbur” gördüğü Ankara’nın bu “çekingen” ve “kuru kınamalar”dan öteye geçmeyen tutuk durumunu dahi kabul etmiyor…
“FEVERAN” VAR, “YAPTIRIM” YOK…
Aslında İsrail Cumhurbaşkanı Peres’in, “Bizim imaja ihtiyacımız yok” diyerek büyük bir pervâsızlıkla katliama devam edeceklerini açıkça ilân etmesi, bunun ilk sinyaliydi. İsrail Başbakanı Olmert’in, Gazze’de ateşkese sağlanmasına yönelik çağrılara karşı, “Saldırıları daha da arttıracağız, kimze bize ahlâk dersi veremez ve kimse bizim adımıza karar alamaz” diye meydan okuması, İsrail’in başta Türkiye olmak üzere hiçbir ülkeyi, değeri ve uluslararası hukuku ve kuralı tanımadığını ortaya koymakta.
Bundandır ki 27 Aralık’taki saldırıdan birkaç gün önce Ankara’ya gelen İsrail Başbakanı Olmert’in Başbakan Erdoğan’la beş buçuk saati aşan ve hiçbir kaydı olmayan başbaşa görüşmesinde nelerin konuşulduğu merak konusu olmakta. Yine bundandır ki Başbakan’ın bir nevi “aldatıldığı”nı imâ edip “feverân” ederek İsrail’i “saygısızlık”la suçlaması, kamuoyonda soru işârtelerine yol açmakta. Başbakan’ın tepkisi, saldırı öncesinde Olmert’in bu hususta hiçbir bilgi vermemesine bağlanmıştı. Erdoğan’ın “saldırıdan ısrarla sakınması”na rağmen Olmert’in bu “uyarıları” dinlemediğine yorumlanmış; hatta saldırının ilk günlerinde Erdoğan’ın Olmert’in telefonlarına çıkmadığı, protesto edip “posta koyduğu” haberleri medyada yer almıştı.
Gerçi daha katliamın başında Başbakan’ın “yakınması” üzerine İsrail Büyükelçisinin “Kimseye bilgi vermek mecburiyetinde değiliz” restiyle açığa çıkan Türkiye’yi “umursamaz” tavrı resmen deklâre edilmişti. Ancak İsrail gazetesi Haaretz’in Türkiye uzmanı muhabiri Zvi Barel’e göre Olmert’in daha dört gün önce biraraya geldiği muhatabı Erdoğan’a saldırının hemen öncesinde “Gazze operasyonu”yla ilgili bilgi vermek istemediği için telefonunu reddettiğini yazması, Ankara’nın kırılganlıklarla dolu ikilemi ele vermekte. Böylece son altı yılda İsrail’le savunma, ekonomi ve enerji alanlarında işbirliğini tamgaz sürdüren AKP hükümeti, bu çıkmaz tutuk politikalarla “arabulucu” olduğu İsrail’i durduracak hiçbir karar ve yazılı belgeye imza atma irâdesini gösterememekte. Son örnek, Meclis’te bir kınama kararı dahi çıkartamaması…
AKP “KINAMA KARARI”NA
İMZA ATMADI…
Şu hale bakın; uzun süre tepkisiz kalıp bir “kınama” dahi yayınlayamayan Birleşmiş Milletler bile, şimdiye kadar 19 Güvenlik Konseyi kararı olmak üzere 76 kararını çiğneyen İsrail’e “ateşkes” çağrısında bulunuyor. İsrail’in BM’nin koordinatlarını verdiği okulları ve “güvenli” diye çocukları, kadınları, yaşlıları doldurduğu evleri bombalayıp katletmesi üzerine, BM Güvenlik Konseyi, ABD’nin muhalefetine rağmen nihâyet Gazze’de âcil ve kalıcı bir “ateşkes kararı”nı alıyor. Lâkin dörtyüz sene Osmanlının idâresine kalmış Gazze’de bine yakın insanın katledilmesine, dörtbinin yaralanmasına TBMM sessiz kalıyor.
Cumhurbaşkanı Gül’ün Kasım 2007’de dâvet ettiği İsrail Cumhurbaşkanı Peres’i milletvekillerine ayakta alkışlatıp TBMM Genel Kurul Salonu’nda konuşturan AKP siyasî iktidarı, Gazze katliamı için Meclis’te “kınama kararı” çıkartmıyor. Anadolu’nun dört bir yanında halkın meydanlarda lânetlediği, Başbakan’ın sert demeçleriyle yakınıp topa tuttuğu ve milletvekillerinin protesto ettiği katliam ve vahşete millet irâdesinin temsilcisi Meclis’ten bir “kınama bildirisi” dahi yayınlanamıyor.
AKP Grup Başkanlığı, Meclis’teki diğer siyasî partilerden gelen ortak bildiri teklifine, “Dışişleine danıştık, dengeler varmış” mülâhazasıyla, “İsrail ile diplomatik ilişkilerde sıkıntı oluşturmaması” gerekçesiyle “ortak bildiri”yi geri çevirip imza atmıyor. Filistinli yaralılara gözyaşı döken Başbakan, “insan” olarak “duygusal davrandığını” söylüyor; lâkin “siyasetçi” olarak İsrail uygulamalarına karşı en ufak bir tutum sergilemiyor. Âdeta Gazze saldırısına karşı halkın öfkesini ve gazını alacak “içi başka-dışı başka” politik söylemlerle geçiştiriyor.
Neticede Başbakan’ın parti grubunda ve medyada İsrail’e veryansın etiği bir sırada, “TBMM’nin İsrail’i kınama bildirisi”nin AKP’nin engellemesine takılması, siyasî iktidarının İsrail karşısında “gürleyip yağmayan” yaman çelişkisini bir defa daha deşifre ediyor.
Anlaşılan AKP iktidarı hâlâ İsraille dostluk ve işbirliklerini südürme hesâbında. Hâlâ Başbakan’ın aldığı “BOP’un eşbaşkanlığı görevi”yle “stratejik müttefiklik” içinde. Hâlâ ABD’nin kayıtsız şartsız arka çıktığı İsrail’le işbirliği ve ortaklık peşinde. Hâlâ hiçbir diplomatik etkili yaptırımda bulunmamakta…
Demek milletin karşısında İsrail’i “kınama konuşmaları”, bir siyasî şovdan ibâret...
15.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|