"Gerçekten" haber verir 15 Ocak 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

M. Latif SALİHOĞLU

Karanlığı aydınlatma süreci



Ergenekon örgütü dâvâsıyla ilgili olarak her kafadan bir ses çıkıyor. Bilen de konuşuyor, bilmeyen de...

Netice itibariyle, meselenin konuşulması, tartışılması, araştırılması yine de iyi. Yeter ki, iş çığrından çıkartılmasın, konu saptırılmasın ve gidişatın önü kapatılmasın; dâvâ gidebildiği yere kadar ciddiyetle tâkip edilsin.

Bazıları çıkıp diyorlar ki: "Ergenekon'a 'terör örgütü' deniliyor. Peki, bu dâvâdan yargılananların işlediği terör eylemleri nerede? Böyle saçmalık olur mu? Devletin en yüksek, en hassas, en itibarlı makamlarında yıllarca hizmet etmiş kişilere yapılan terörist muamelesi, onların evlerinden apar topar alınıp gözaltına alınması, mahkemelere sevk edilmesi olacak şey değil." Vesaire...

Evet, cidden bazı görüntüler hiç hoş değil. En azından zahirî hisler zaman zaman rencide olabiliyor. Emniyet görevlilerinin bu noktada daha bir dikkatli davranması gerekiyor. Ne var ki, asıl mesele başka. Asıl meseleyi görmeyip, böyle detaylarla uğraşanların iyi niyetinden şüphe etmemek de elde değil.

Peki, nedir asıl mesele?

Şudur: Meşrûtiyet dönemini saymazsak, bu ülkede tam seksen beş senedir işlenen pekçok siyasî cinayet var. Düzenlenen onlarca provokatif eylem var. Bu eylemlerin bir kısmı (kanlı Taksim, Maraş, Çorum olayları gibi) tam bir katliâma dönüştü.

Keza, derin ve karanlık odaklar tarafından beslenip palazlandırılan bir dizi anarşi ve terör örgütleri var. Bunlar, içerden, iç bünyeden ciddî mânâda destek almadan asla yaşayamazdı, yaşayamazlar.

Aynı şekilde, geçmişteki darbe ve muhtıralara zemin hazırlamada, görünürdeki zavallı anarşistlerin, ahmak teröristlerin ve geri zekâlı tetikçilerin birer maşa, birer piyon, birer taşerondan ibaret olduğunu, aklı başında, vicdanı ayarında olan herkes biliyor ve kanaat getiriyor.

Buna mukabil, asıl beyin takımını teşkil edenlerin krallar gibi geçindiğini, çoklarının ortalıkta kravatlı, simokinli olarak arz–ı endam ettiğini bilmem ayrıca vurgulamaya gerek var mı?

Acaba, son dönemde ortaya çıkartılan ve krokileri "kral daireleri"nde bulunan dehşet uyandıran cephanelikler neyin nesi? Acaba, bütün bu organizasyonu hangi "yalın ayak, baldırı çıplak terörist" planlayıp uyguladı?

Belli ki, buna benzer durumlar geçmişte de vaki olmuş, ancak üzerinde pek durulmamış.

Belli ki, bu "kayıt dışı" silâh ve mühimmatın benzerleri, geçmişteki (1968–80) anarşik olaylarda, özellikle Taksim Meydanında (1977), Maraş ve Çorum katliâmında (1978) da kullanılmış.

Belli ki, aynı karanlık zihniyetin mensupları Meclis'te işlenen ilk cinayetlerde (1923–25), Şeyh Said ve Menemen Hadiselerinde (1925–30), 6/7 Eylül Olaylarında (1955), Hizbullah ve PKK gibi örgütleri istimal ve yönlendirmede aktif rol oynamış.

Evet, adına ister Ergenekon denilsin, ister başka şey denilsin, ne denilirse denilsin, ortada derin ve karanlık bir odak, acımasız bir mekànizma var ki, yukarıdan beri sıraladıklarımızın tamamı onun ilgisi, bilgisi ve hinterlandı dahilindedir. Sırtını devlete dayadığı ve bu sebeple güçlü olduğu için, ondan habersiz kimse birşey yapamaz, dahası ona rağmen hiçbir örgüt bir halt edemez.

Zira, o öyle bir zihniyet ve hâkimiyetini kurmuş öyle bir unsuriyettir ki, bu memlekete komünizm lâzımsa da onlar getirir, bu memlekette anarşi, terör, darbe, muhtıra, cinayet, ihanet, povokasyon lâzımsa, onu da kendileri yapar, yahut yaptırır.

Bu arada, cephaneliklerin peşpeşe ortaya çıkmasıyla hızı bir derece kesilenler olduğu gibi, hiç hız kesmeden dolu dizgin gidenlere de rastlıyoruz.

Evvekli gün bir tv programına çıkıp rastgele konuşan bir hanım profesör, özetle şunu söylüyordu: "Şu Ergenekon dâvâsı, son derece tutarsız ve dengesiz bir şekilde yürütülüyor. Karmakarışık bir seyir takip ediliyor. Buna çete yahut terör örgütü deniliyorsa, eylemlerinin ortaya çıkarılması lâzım. Yok, bu örgüt darbe hazırlığı içindeydi deniliyorsa, o takdirde bütün darbelerin suç teşkil ettiği ve darbe yapanların yargılandığı bir sürecin başlatılması gerekiyor."

Evet, bütün bunlar ideal şeyler ve genelde doğru düşünceler.

Ancak, temelde yatan bir yanlışlık var ki, o da şudur: Devlet kurumları içinde mevzilenmiş çetelerin veya darbe yapmış olan paşaların şimdiye kadar yargılanamaması, şimdi tesbit edilenlerin de yargılanmamasına gerekçe olmaz, olamaz. Böylesi sakat bir mantıkla hiçbir yere varılamaz.

Ne demek, "Madem ki, daha önceki çetelerden, cuntacılardan hesap soramıyorsanız, o halde şimdikileri de hesaba çekemezsiniz?"

Öyle şey olur mu? Her şeyin bir vakt–i merhûnu var. Karanlığın aydınlığa dönüşme vakti gibi... Hem, bazı şeylerin yapılabilmesi için, imkân ve şeraite ihtiyaç var. Karanlığı aydınlatma vasıtaları gibi...

Bakınız, İtalya'da da durum aynı oldu. Kızıl Tugaylar isimli terör örgütü (Gladyo), yıllarca İtalyanların huzurunu bozacak eylemlerde bulundu. Son olarak eski başbakanlardan Aldo Moro'yu 16 Mart 1978'de kaçırıp öldürmesiyle, devletin yargı kurumunu harekete geçirdi ve binlerce insanın sorgulanıp cezalandırılmasıyla neticelenen bir "temiz eller" sürecini başlatmış oldu.

İtalya, bizim için çok bâriz ve bir o kadar da çarpıcı örnek teşkil ediyor. O ülkenin adâlet teşkilâtı, çok kararlı, izzetli ve azimli bir duruş sergileyerek, İtalya'yı terör ve anarşi mikrobundan temizlemeye muvaffak oldu.

"Darısı bizim başımıza" diyerek, şu Ergenekon (bizdeki Gladyo) dâvâsına bakan savcı ve hakimlere hakiki adâleti tecellî ettirmede muvaffakiyetler diliyoruz.

Aynı duâ ve temenniyi, hakkaniyet duygusuyla hareket eden emniyet görevlileri ile medya mensupları için de tekraren ifade ediyoruz.

15.01.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (14.01.2009) - Derin kazılar

  (13.01.2009) - Sultanahmet'te direniş mitingi

  (12.01.2009) - Genelkurmay'da ilk devir–teslim

  (10.01.2009) - Kuva–yı Milliye Komutanı kim?

  (08.01.2009) - Canavar ve beslemeleri

  (07.01.2009) - Siyasetin sancıları

  (06.01.2009) - HAMAS

  (05.01.2009) - Değişim rüzgârları

  (03.01.2009) - Şeyh Galib'in "Harnâme"si

  (02.01.2009) - Rusya, Yeşilköy ve 13 rakamı

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır