“Yenİ Asya” bayrağı altında kırk yılı yaşamak ve bu serencamı devam ettirmek elbette kolay olmadı.
Büyük dâvâ sahibi Zübeyir Gündüzalp, ahiret âlemlerine kanat çırpmadan Üstadının büyük arzularından birisini daha yerine getirdi. “Matbuât lisanıyla konuşma” gerçeği ve gerekçesini burca taşıdı. Bu bayrağı dalgalandırmayı başardı. Amacına ulaştı. Yeni Asya’nın baniliğini yaptı. Arkasında durdu. Saff-ı evvelleri “şahs-ı mânevî” şemsiyesi altında meşveretle topladı. Onu emin ellere teslim etti.
Yeni Asya, misyonuna, İttihat’la başladı. Nurun dış dünyaya açılan penceresi olan neşriyat, “Yeni Asya” sembol ismiyle ilk önce emekledi. Sonra ayağa kalktı. Yürüdü, gelişti. Ve nihayet kemâl çağına ulaştı!
Yeni Asya, maneviyât dedi. Hak dedi. Hukuk dedi. Adalet dedi. Millet dedi. Değişmez değerler dedi. Bu çizgide yayınlarına başladı ve devam ettirdi.
Yeni Asya, zulmün, haksızlığın, adaletsizliğin, hukuksuzluğun, istibdadın ve tahakkümün karşısında daima bir kale gibi durdu.
Yeni Asya, meşrûiyetten asla ayrılmadı ve taviz vermedi.
Yeni Asya, kendi yazarını, kendi kadrosunu, kendi okuyucusunu, kendi taraftarını kendi imkânlarıyla meydana getirdi.
Yeni Asya, gerçek mânâda ülkenin manevî harcında şu anda vazife alan ve katkıda bulunan binlerce maneviyâtı kuvvetli, değerli beyinler ve fikir adamları yetiştirdi. Manevî ve kültürel değerler başta olmak üzere, hak, adalet, hürriyet, demokrasi sahalarında binlerce esere imza attı.
Yeni Asya, şu anda ülke insanının, İslâm âleminin ve bütün insanlığın muhtaç olduğu müsbet ve istikametli neşriyat alanındaki büyük bir boşluğu doldurdu. Çocuklardan başlayıp, gençliği, hanımları, akademisyenleri ve bütün milleti ve insanlığı hedef alan her alanda büyük bir kitleye yayın ve neşriyatla ulaşıp hizmet etmenin temellerini attı, geliştirdi ve devamlılığını sağladı.
Yeni Asya, aslında koca bir çınarın, Osmanlı efsanesinin, şanlı bir ecdadın kalıntılarından ortaya çıkan, bu mukaddes değerler çizgisini devam ettiren ve bu asra bakan bir projeksiyon ve dürbünün adıdır.
Yeni Asya’da, hariçten, dahilden insanlık icabı gelen küçük-büyük olumsuzluklar, kırılmalar, gücenmeler, saldırılar ve tenkitler, hep akl-ı selimle, sabırla, istikametle, muhâkeme ve hoşgörüyle müsbet ve yapıcı mânâda olan tavırlarla karşılık bulmuştur. Bazı olumsuz durum ve tutumlar sineye çekilmiş, “kol kırılır, yen içinde kalır” anlayışıyla kabullenilmiştir.
Yeni Asya, dış dünyadaki olaylara bakarken müsbeti göstermeyi, yapıcılığı, Kur’ân ve Sünnet ölçüsünden aldığı değer ölçüleriyle hayatın problemlerine neşter bulup çözüm üretmeyi ve hep meşrû çizgide kalma ilke ve prensiplerini esas almıştır.
Yeni Asya’nın, her şeye rağmen, kendi yağıyla kavrularak, bütün olumsuzluklara rağmen kırk yıl hayatiyetini devam ettirebilmesinin bir tek izahı vardır: “İnayet-i Rabbaniyeye mazhar olmak.”
Cenâb-ı Hak bu ulvî dâvâ uğrunda hayatlarını feda edip ebed âlemlerine göçenlere sonsuz rahmet eylesin. (Âmin) Geride kalıp bayrağı taşımaya devam eden, vatanın ve dünyanın dört bucağında bu uğurda gayret edip mesai harcayan bütün hizmet erlerine hayırlı, istikametli ve gayretli ömürler ihsan eylesin. (Âmin)
İşte bu duygu ve gerçekler ışığında, 22 Şubat Pazar günü binlerce Yeni Asya aile mensubu, Çemberlitaş Fırat Kültür Merkezinde muhteşem bir şölen, sevinç, kucaklaşma, heyecan dalgasıyla “vefa hissinin” şahane bir örneğini birlikte yaşadı.
Dev sahneyi dolduran kesitlerde, hatıralar, tarihî serüven, hediyeleşme, “berat sertifikaları”, mûsikî, ikram, tebrikleşme ve gösterişli bir kutlama vardı. Böyle bir törende olması lâzım gelen ve istenen her şey vardı. Emeği geçen ve katılıp katkıda bulunanlara, bu mutlu geceye gelemeyip duâ edenlere sonsuz selâm ve muhabbetler olsun!
Nice hizmet dolu yılları birlikte kat etmek dilek ve temennisiyle...
28.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|