Daha önceki yazımızda İslâmiyet’in dünyada ve özellikle Avrupa’da hızlı bir şekilde yayıldığını söylemiş ve bunun bazı Avrupalıları haliyle rahatsız ettiğini belirtmiştik. Evet genelde her dinden ve görüşten insan İslâmiyet’i bir vesileyle tanıdıktan ve hakkında detaylı bilgi edindikten sonra bu dine tereddütsüz bir şekilde giriyor.
Geçtiğimiz gün Hz. Mevlânâ’dan etkilenerek İslâmiyet’i seçen 7 kişinin bu seçimleriyle ilgili bir belgesel film hazırlandığını okuduk Yeni Asya sütunlarında. Evet insanlar Mevlânâ ve Bediüzzaman gibi büyük İslâm âlimlerinin fikir ve görüşleri vesilesiyle İslâmiyet’in hakikatleriyle buluşuyor ve İslâm ile şeferleniyor.
Dünya kamuoyunda İslâmiyet her daim dünyanın en hızlı yayılan dini olarak bilinir.
Evet dünya medyasının İslâmiyet ile ilgili yaptığı haberlerde genelde dünyanın “en hızlı yayılan dini” (the fastest growing religion) tanımlaması kullanılır.
Dünyanın her yerinden gelen haberler de bu hakikati teyid eder mahiyette. Gazetemizde zaman zaman bu türden haberlere yer verildiğini görmüşsünüzdür. Batı dünyasında da bu konu sıklıkla tartışılır. Bazı İslâm karşıtları bu ibareyi yanlış bularak, Hıristiyanlığın İslâmiyet’ten daha hızlı yayılan ve daha yaygın bir din olduğu konusunda ısrarcı. Öncelikle şunu söylemek gerekiyor ki, dinimiz her zaman kemiyeti değil keyfiyeti önceleyen ve keyfiyete ehemmiyet veren bir dindir. Ancak Peygamber Efendimiz de sahih hadis-i şeriflerinde “Ben sizin çokluğunuzla övüneceğim” diyerek, Müslümanların özellikle ahirzamanda sayıca çokluğunun önemine de işarette bulunmuştur.
Bu konuda çeşitli araştırmalar yaparken bir takım istatistiklerle karşılaştım. Öncelikle şunu söylemem lâzım bu mevzuda çok ciddî ve kapsamlı istatistikler ne yazık ki tutulmuyor. Genelde aşağı-yukarı rakamlar, tahminler ve öngörüler ağırlıkta. Aslında dinî tercihler, kalbî ve şahsî bir mesele olması itibariyle istatistik bilimi açısından dezavantajlı bir konu. Gerçi herkes sorulduğu zaman dinî inancını dile getirir ancak bu konuda kesin, güvenilir rakamlar ortaya koyan kapsamlı bir istatistik tutulmamış.
Böyle bir araştırma yaparken çok çeşitli rakamlarla karşılaştım tabiî. Bunların ekseriyeti İslâmiyet’in dünyada ciddî mânâda bir yayılım gösterdiğini ortaya koyuyor. Ancak burada enteresan bazı meseleler öne çıkıyor. Bunlardan en ilginci dünyada genelde İslâmiyet’i tercih eden, diğer deyişle ihtida edenlerin çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor. Bu durum İslâm karşıtı olanlar tarafından “Bu insanlar Müslüman erkeklerle evlendikleri için bu dini tercih ediyorlar” bahanesiyle hafife alınmak isteniyor. Esasında istatistiki olarak bu doğrudur. Yani ihtida edenlerin ekseriyeti kadınlardır ve bunların ekseriyeti Müslüman erkeklerle evlendikten sonra ihtida etmektedir. Ancak burada daha esaslı bir hakikat var diye düşünüyorum. Zira bu kadınların çoğunluğu “Müslüman erkeklerin eşlerine karşı daha şefkatli ve adil oldukları için” bu evlilikleri tercih ettiklerini ve İslâmiyet’i de “severek, bilerek ve isteyerek” seçtiklerini belirtiyor. Bu durumu ehemmiyetli kılan nokta ise şu: Batılı ve yerli bazı İslâm düşmanları genelde İslâmiyet’i “kadın hakları konusunda” sert bir şekilde eleştirir. Ancak Müslümanlarla evlenen bu gayri müslim kadınlar bunun tam tersini düşünüyor ve sırf bu sebeple Müslümanlarla evlenmeyi tercih ederek İslâmiyet’i de hayatlarına bu şekilde kabul ediyor. Bu da İslâmiyet’in kadın hakları konusunda haksız iddia ve ithamlara maruz kaldığının bir göstergesi aslında.
Evet bu konuda yaptığımız araştırma sırasında David A. Barrett tarafından 2001 yılında yayınlanan “World Christian Encyclopedia” (Dünya Hıristiyan Ansiklopedisi) adlı bir ansiklopedi çalışmasıyla karşılaştık. Adından da anlaşılabileceği gibi bu eserin esas hazırlanış amacı Hıristiyanlık dininin dünyanın en yaygın ve hızlı yayılan dini olduğu konusunda tezleri desteklemek. Ancak burada İslâmiyet’in yaygınlığı ve yayılma hızı konusunda da rakamlara yer verilmiş. Şimdi buradan çarpıcı bazı rakamlar aktarmak istiyorum. Zira madem bu kaynak, konuya karşı taraftan bakıyor ve Hıristiyan tarafgirliğiyle konuyu ele alıyor, o halde İslâmiyet ile ilgili verdiği rakamlar gerçeği “en minimum-asgarî haliyle” gösteriyor olabilir.
Evet sözkonusu kaynakta 1990-2000 yılları arasındaki 10 yıllık dilimde dünya genelinde toplam 204 ülkede dünyamıza toplam 22.588.676 yeni Müslüman’ın katıldığı belirtiliyor. Bunların 21.723.118 tanesi tabiî yollardan yani aileden Müslüman olanlar... Yine bu 10 yıllık süreçte 865.558 kişi ise ihtida ederek İslâmiyetle şerefleniyor. Bu katılımlarla birlikte dünya genelinde 2000 yılı itibariyle toplam 1.188.242.789 Müslüman yaşadığı görülüyor. Bu ise 2000 yılında belirlenen 6.055.049.000’lik toplam dünya nüfusunun yüzde 19.6’sını oluşturuyor. Neredeyse yüzde 20... Yani Bediüzzaman’ın tabiriyle yaklaşık olarak hums-u beşer (insanlığın beşte biri) İslâmiyet’le şereflenmiş oluyor...
Aynı kaynakta 2025 ve 2050 ile ilgili bazı projeksiyonlar da yer alıyor. Buna göre 2025 yılında Müslümanların toplam sayısının 1.784.875.653’e (yani dünya nüfusunun yüzde 22.8’ine) yükseleceği tahmin ediliyor. 2050 yılında ise bu rakam 2 milyarın üstüne çıkarak 2.229.281.610’a (yani dünya nüfusunun yüzde 25’ine) yükseliyor. Yani o zaman Müslümanlar artık hums-u beşer değil rub’u-beşer yani dünya nüfusunun dörtte biri, yahut çeyreği olacak... Tabiî bu olağan şartlarda gerçekleşmesi beklenen rakamlar... Ahirzamanda yaşadığımızı da göz önüne alırsak geleceğin bizlere neler getireceği, ne müjdeler sakladığı malûmumuz değil... Kimbilir belki de Kur’ânî ifadeyle söyleyecek olursak insanlık İslâmiyet’e “fevc fevc” akın edecektir.
İşte o zaman sûrenin (Nasr Sûresi) devamında söylenildiği gibi İnşallah bizler de “hamd ile tesbih ve istiğfar edenler” safında yerimizi almış oluruz...
NOT: Sözkonusu kaynakta daha bir çok istatistikî bilgi yer alıyor. Bunları da yeri geldikçe bu sütunlardan paylaşacağız. Bu vesileyle gazetemizin 40. yılını bütün kalbimizle tebrik ederiz.
21.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|