“İnsanların en iyisi kimdir?” Bu sorunun cevabı bir hadis-i şerifte şöyle bildirilir: “İnsanların en iyi insanlara en çok faydası dokunandır.”1
Kendini aşamamış, başkalarına faydalı olma noktasında gayrete girememiş insandan ne hayır çıkar? Hangi alanda olursa olsun, hangi makamı tutarsa tutsun, hangi işle meşgul olursa olsun, insanın değeri başkalarına yardımcı ve faydalı olabildiği ölçüde artar.
Madem insan, yeryüzünün en saygıdeğer mahlûkudur. İnsana, insanın hak ve hürriyetlerine yönelik, onların korunması ve güç kazanması için yapılan hizmet en faydalı hizmettir.
Eğer söz konusu din ve vicdan, düşünce, eğitim-öğretim hürriyeti gibi hak ve hürriyetler ve bunların ideal anlamda kullanılması için çalışmak ise bu her şeyden önce insanî ve İslâmî bir vazifedir.
Hele yönetici konumundaysanız bunları karşılamakla yükümlüsünüz. Hz. Ömer (ra), Mısır valisi Amr bin Âs’ın oğlu, bir kıptîyi haksız yere kırbaçladığında, valiye “Ey Amr! Analarından hür olarak doğan insanları hangi hakla köleleştirmeye çalışırsınız?” demekle kalmamış, suçlu olan valinin oğlunu, attığı kırbaç sayısınca kırbaçlattırmıştı. Kureyş ileri gelenlerinden Ebû Süfyan’ın ev yaptırırken derenin ağzından aldığı taşlar sebebiyle suyun mecrası değişip evlerin su altında kalma tehlikesi başgösterince halk zamanın halifesi Hz. Ömer’e şikâyet etmiş, durumu tahkik eden Hz. Ömer şikâyetlerin haklı olduğunu görünce, Ebû Süfyan’ı çağırtmış, şikâyetleri belirttikten sonra taşları bizzat onun elleriyle kaldırtmış, onun itiraz edemeyip kanuna itaatini görünce de ellerini kaldırıp Rabbine şöyle duâ etmişti: “Allah’ım, sana sonsuz hamd ü senâlar olsun. Ebû Süfyan gibi birini Ömer’e itaat ettiriyorsun.”
Önemli olan kanunun ayırım yapmadan genele hitap etmesi, insan hak ve hürriyetlerini korumasıdır.
Yazılı ve görüntülü medyada söz sahibi iseniz hak ve hürriyetlerin temini hususunda elinizden gelen her şeyi yapma gibi bir vazifeniz de var.
Medyanın görevi her şeyden önce fertlerin hak ve hürriyetlerini korumak, çiğnenmesini önlemek, toplumun ihtiyaçlarına cevap vermek değil midir? Basının sesi en çok o zaman çıkmalı.
İşte medya o zaman görevini yapmanın hazzına ermiş, halka faydalı olmuş olur.
Kırkıncı yılında Yeni Asya’ya bu açıdan baktığımızda gerçekten hakkın, hakikatin ve halkın gür sesi olduğunu görmekte gecikmiyoruz. Nerede, ne zaman hak ve hürriyetlere halel gelmişse, Yeni Asya kapatılma gibi riskleri de göze alarak orada sesini yükseltmiş, ezilmişin, çiğnenmişin yanında olmuştur.
Kırkıncı yılında Yeni Asya’yı tebrik ediyor, daha nice yıllara diyoruz.
Dipnot:
1- Feyzü’l-Kadir, 6: 253.
21.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|