“İnsanoğlunun işleyebileceği en büyük günah nedir?” diye sorulsa “Şirktir” dense çok doğru cevap verilmiş olur.
Çünkü şirk, yani Allah’a ortak koşmak en büyük haksızlıktır. Kur’ân’ın ifadesiyle, “Şirk, en büyük zulümdür.”1
Şirk Allah’ın ortağı, yardımcısı olduğuna inanmak; başka ilâhlar kabul etmek; sadece putlara inanmak değil, Allah yerine tabiata, sebeplere tesir ve yaratıcılık vermek, yaratıkları tesadüfe havale etmek, kendi kendine olduklarını iddia etmektir.
Şirk affedilmez bir günahtır. Kur’ân, “Muhakkak ki Allah, Kendisine ortak koşulmasını affetmez; bundan başka günahları dilediği kimse için bağışlar. Allah’a ortak koşan ise, pek büyük bir günah ile iftirada bulunmuştur”2 buyurur.
Gerçekten şirk koşan, pek büyük bir günah işlemekte, iftiraya girmektedir.
Herşeyden önce Esmâ-i Hüsnâya karşı hakarettir, iftiradır şirk. Zerreden kürelere kadar herşey Cenâb-ı Hakk’ın güzel isimlerini, sıfatlarını gösteren bir aynadır, mesajlar yüklü birer mektubudur. Ayna nasıl hangi şeye tutulursa onu özellikleriyle gösteriyorsa herbir yaratık da Allah’ın varlık, birlik, rahmet, ilim, hikmet, kudret, kerem gibi güzel sıfatlarını yansıtmakta, nice isim ve sıfatlarını göstermekte, ilân etmektedir. Hangi varlığa bakılırsa bakılsın bu isim ve sıfatların bir kısmını ağırlıklı olarak görmek mümkündür.
Tarihte örnekleri de görüldüğü gibi bir hükümdarın mektubuna yapılan bir hakaret, onu yırtıp atma savaş sebebi olmaktadır. Herbiri birer sanat harikası olan yaratıkları bir hiç saymak, sahipsiz görmek ondan daha mı az hakarettir?
Şirk aynı zamanda kâinatın hukukuna tecavüzdür, hakarettir; varlıkları mânâsızlıkla suçlamak, Allah’ın varlık ve birliğine olan şahitliklerini reddetmek, onları yalanlamaktır. Herbir yaratık kendi diliyle, “Bizim sonsuz kudret ve hikmet sahibi bir Sanatkârımız var; Onun birer mucizesi, harika birer sanat eseriyiz” derken o bütün bunları şuursuz tabiata, sebeplere ve tesadüfe vermekte; herbiri Cenâb-ı Hakk’ın güzel isimlerini gösterdikleri halde bunları inkâr etmektedir. Onun için şirk sayısız varlıklar sayısınca bir iftiradır, cinayettir, zulümdür. Sayısız yaratığın mağduriyeti söz konusudur burada. Onun için de Cenâb-ı Hak onların hukukunu koruma adına inkârcıyı affetmemekte, cezalandırmaktadır. Bugün mağdurun hukukunu koruma, beşerî hukuk sistemlerinin de vazgeçilmez prensipleri arasına yerini almıyor mu?
Demek şirk ve inkâr, dönüş yapılmadıkça, tevbe edilmedikçe affedilmez bir suçtur.
Dipnotlar:
1- Lokman Suresi: 13.
2- Nisa Suresi: 48.
17.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|