İsrail’de Gazze savaşının gölgesinde erken genel seçimler yapıldı. Seçimlerin sonucunda hiçbir parti tek başına iktidar olabilecek koltuk sayısına erişemedi. İsrail siyasetinin iki büyük partisi Likud ve Kadima ise neredeyse başabaş bir sonuç elde ederek, koalisyona giden yolu açtılar.
Seçim sonuçlarına göre Tzipi Livni’nin Kadima’sı 28 sandalye, Benyamin Netanyahu’nun Likud’u 27 sandalye, Lieberman’ın “İsrail Evimiz” Partisi 15 sandalye ve aşırı radikal Şas partisi de 11 sandalye kazandı. Ayrıca Ehud Barak’ın İşçi Partisi de 13 sandalye elde etti.
Bu sonuçlara göre İsrail’de kurulacak herhangi bir hükümetin muhakkak sağ kanat partilerinin ağırlığı ve yönetiminde olacağını anlayabiliriz. Zira Knesset’te toplam 120 sandalye bulunuyor. Hükümet kurmak için gerekli olan sandalye sayısı ise 61... Dolayısıyla Livni ve en büyük rakibi Netanyahu’nun ikisinin büyük bir koalisyon kurması halinde bile bir üçüncü partiye ihtiyacı olacağı aşikar.
Bu iki partinin bir araya gelip bir ulusal birlik hükümeti kurması için çeşitli görüşmeler yapılsa da, bundan sonuç çıkmayacaktır. Livni’nin aşırı sağcı diğer partiler ile üçlü bir koalisyona yanaşmayacağı da göz önünde bulundurulunca, geriye Netanyahu başkanlığında ciddi mânâda radikal bir koalisyon ihtimali kalıyor.
İsrail’de en çok bu koalisyona şans tanınıyor. Netanyahu’nun Likud’u yanına “Evimiz İsrail” ve “Şas” partilerini de alarak yeni hükümeti tesis edebilir.
Kadima ise muhalefette kalabileceklerini, zira bunu aşırı sağcı bir koalisyonda yer almaya yeğleyeceklerini açıkladı. Nitekim son olarak Kadima’nın lideri Tzipi Livni, aşırı sağcı Benyamin Netanyahu’nun Başbakan olacağı bir hükümette yer almayacağını açıkladı. Livni, hükümette ikinci adam olmaktansa muhalefette yer almayı tercih ettiğini söyledi. Livni’nin bu açıklamasıyla merkez sağdaki Kadima ile aşırı sağcı Netanyahu liderliğindeki Likud’un ulusal birlik hükümeti kurabileceği yönündeki beklenti de boşa çıkmış oldu.
Şimdi aşırı sağcıların 65 sandalye kazandığı seçimde, hükümeti, ikinci parti olan Likud’un lideri Netanyahu’nun kurması bekleniyor.
Bu seçimlerin kilit partisi ise Avigdor Lieberman’ın başını çektiği “Evimiz İsrail” partisi ile Eliyahu Yişai’nin Şas partisi. Bu iki parti de İsrail’de aşırı kanatları temsil ediyor. Özellikle bu seçimlerde yükselişe geçen Evimiz İsrail partisinin başkanı Lieberman’a dikkat etmek gerekiyor. Zira bir Moldova göçmeni olan Lieberman’ın fikirleri oldukça keskin ve zalimce. Siyasete girdiği ilk günden beri radikal söylemlere sahip olan Lieberman, savaşın gölgesinde yapılan seçimlerde, saldırganlığın zirve yaptığı bir iklim sayesinde bu kadar güçlü bir sonuç elde etti. Neticede de İsrail’de yönetimi etkileyecek ve belirleyecek bir güç kazanmış oldu. Zira Netanyahu’nun kuracağı herhangi bir hükümette bu iki partinin söyleyecekleri çok etkili olacaktır. Zira varlıkları hükümetin devamını, çekilmeleri ise dağılmasını sağlayacaktır.
Bu bakımdan siyasi analistlerin bir çoğu İsrail’de yapılan seçimleri bir nevi Siyonizmin zaferi olarak yorumluyorlar. Yani halihazırda saldırgan politikaları benimseyen İsrail’de önümüzdeki dönemlerde Siyonist arkaplanı oldukça güçlenmiş bir hükümet ile karşı karşıya kalınabilir.
Dünya ve Orta Doğu politikaları Bush’tan sonra Obama ile bir yumuşama sürecine gidecekken, İsrail’den bu şekilde radikal bir sonuç çıkması durumu ne yönde etkiler bunu zamanla göreceğiz.
Ancak seçim değerlendirmelerinin bir çoğu, bu seçimin sonuçlarının İsrail’i, Siyonizmin fikir babası Theodor Herzl’in fikirlerine yaklaştıracağı yönünde. Zira sözgelimi Lieberman’ın Araplara yaklaşımı ile Herzl’in yaklaşımı arasında kesinlikle bir fark görünmüyor. Dolayısıyla İsrail seçimlerinin galibi ne Livni ne de Netanyahu’dur. Seçimlerin asıl galibi Herzl’dir denilebilir.
Şimdi kimileri “ne fark eder?” diye sorabilir. Zaten seçimlerin yapıldığı gün Gazze’lilere İsrail seçimleri ile ilgili fikirleri sorulduğunda “Bizim için kimin kazandığı önemli değil. Hepsi aynı. Hepsi sonunda gelip bizim evlerimizi bombalayacaklar” diyorlardı. Bu konuda pek de haksız sayılmazlar.
Ancak bunun tam tersini düşünenler de var. Bunlar İsrail’de zaman zaman Siyonist fikirlerden uzaklaşılıp, daha barışçıl ve uzlaşmacı politikalar izlendiği dönemler yaşandığını öne sürüyorlar.
Ancak Gazze’de 18 aylık bir ateşkesin konuşulduğu bu günlerde İsrail’de yükselen bu radikalizm, sözkonusu ateşkesin ne denli kalıcı olacağı hususunda ciddi manada soru işaretlerine sebep oluyor...
Diğer değişle İsrail önümüzdeki dönemde daha da saldırganlaşabilir...
17.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|