ABD’nin eski başkanlarından Dwight D. Eisenhower, 16 Nisan 1953 tarihli bir konuşmasında şöyle diyordu: "Üretilen her silâh, yapılan her savaş gemisi, ateşlenen her roket, nihayetinde, açlık çekmesine rağmen yeterli beslenemeyen, üşümesine rağmen giyecek bir şey bulamayanlardan birşeyler çalınması anlamına gelmektedir. Silâhlanan bir dünya parasını tek başına harcamıyordur. Aynı zamanda işçilerinin terini, bilimadamlarının dehasını ve çocuklarının umutlarını da harcıyordur. Bu ise doğru ve erdemli bir hayat yolu olamaz. Zira savaş bulutlarının altında, bir demir çubuğun ucunda asılı olan aslında insanlığın ta kendisidir.”
Evet... Her gün 1.000’den fazla kişi silâh ile öldürülüyor.
Her sene sekiz milyon küçük ve hafif silâh üretiliyor. Uluslararası Af Örgütü’nün bildirdiği bütün ciddî insan hakları ihlâllerinin dörtte üçü, küçük ve hafif silâh kullanımını içeriyor.
Uluslararası Af Örgütü tarafından belirtilen öldürmelerin yüzde 85’i küçük ve hafif silâhların kullanımını içeriyor.
Her sene, en az 350.000 kişi doğrudan konvansiyonel silâhlar ile öldürülüyor; birçoğu da silâhlı şiddet sonucunda yaralanıyor, suiistimal ediliyor, zorla yerinden ediliyor ve yoksun bırakılıyor...
2006 senesi itibariyle dünyada en çok silâh ihracatı yapan 10 ülke ve ABD doları cinsinden değerleri ise şöyle:
Ülke Değer, milyon $
ABD 43.737 m
İngiltere 8.657 m
Rusya 6.460 m
İsrail 4.870 m
Fransa 4.034 m
Almanya 1.462 m
İtalya 1.218 m
İsveç 1.418 m
Hollanda 1.015 m
İspanya 1.061 m
Bir de G8 ülkelerinin –Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, Rusya ve İngiltere– silâh ticaretiyle ilgili karnelerine bakalım. Bu konuda Uluslararası Af Örgütü’nün 2005 tarihli bir raporu, sözkonusu ülkelerin askerî malzeme, silâh ve mühimmat gönderdiği ülkelerde bu silâhların ağır insan hakları ihlâllerine nasıl katkıda bulunduğunu ortaya koyuyor. Buna göre;
“Kanada ordusunun silâhlı çatışma yaşanan ya da insan hakları ihlâlleri işlenen ülkelere yaptığı ihracat arasında Suudi Arabistan´a hafif zırhlı araçlar ve Filipinler´e uçak motoru ve el tabancası bulunuyor;
Fransa, BM´nin “Bomba, el bombası, mühimmat, mayın ve diğerleri” kategorisindeki silâhları, AB silâh ambargosu uygulanan Myanmar ve Sudan gibi ülkelere satıyor;
Askerî teçhizatta kullanılan Alman malî parçalar ağır insan hakları ihlâlleri yaşanan ülkelere gidiyor - meselâ Alman motorlarının takıldığı askerî araçların son durağı Myanmar;
İtalya yasalarındaki boşluk, büyük miktardaki “sivil ateşli silâhların” Kolombiya, Kongo Cumhuriyeti ve Çin gibi ağır insan hakları ihlâllerinin görüldüğü ülkelere satışına izin veriyor;
Rusya, savaş uçakları gibi ağır silâhları Etiyopya, Cezayir ve Uganda gibi devlet güçlerinin ihlâl yaptığı ülkelere ihraç ediyor;
ABD ordusunun yaptığı askerî yardımın önemli bir kısmı, Pakistan, Nepal ve İsrail gibi insan hakları ihlâllerinin ısrarla sürdüğü ülkeler;
Japonya, Filipinler gibi insan hakları karnesinin zayıf olduğu ülkelere hafif silâh ihraç ediyor;
İngiltere malî malzemelerin işkence ya da kötü muamele için kullanılıp kullanılamayacağının denetlenememesi ve bu ülkenin, şirketlerin yeterli denetim yapılmaksızın çoklu nakil yapmasına imkân veren “açık ruhsat” uygulaması giderek daha fazla kullanılıyor.”
Dikkat ederseniz, silâh ticareti yapan bu ülkelerin hiçbiri Müslüman ülkeler değil. Ancak bu ülkelerin ürettiği ve sattığı silâhlarla ölenlerin çok büyük bir kısmı ne yazık ki Müslüman. Yine bu ülkelerin tamamı “batılı ve demokratik” ülkeler. Ancak silâhlarıyla öldürülenlerin hiçbiri “batılı ve demokratik” ülkelerin vatandaşları değil.
Şimdilerde çıkmış bu ülkeler, İran uzaya “HABERLEŞME UYDUSU” gönderdi diye “Acaba barışçıl amaçlı mı” endişesiyle dünyayı ayağa kaldırıyorlar.
Şimdi çok merak ediyorum. Bu ükelerin ürettiği ve binlerce masumun öldürülmesinde kullanılan sözkonusu silâhlar “barışçıl amaçlarla mı üretilip, satılıyor?”
Hadi ordan canım!
07.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|