"Gerçekten" haber verir 22 Ocak 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Vehbi HORASANLI

Demek ki hukuk herkese lâzım olurmuş



Askerî bürokrasi bu kez kendilerine dokunulduğunu görünce hukuku hatırladı. Daha önce ‘Emir demiri keser, hukuk neymiş, ben yaparım onlar haklarını arasınlar, devletin yüce menfaati için hukuk rafa kaldırılabilir’ gibi sözler TSK’da görev yapanların duydukları sıradan sözlerdi. Fakat “masuniyet/masumiyet karinesi” gibi sözleri Genelkurmay Sözcüsünden duyunca insan şaşırmadan edemiyor.

Her insan suçu ispatlanana kadar masum sayılır. Ben hukukçu değilim lakin bu söz “masuniyet/masumiyet karinesi” ile ifade edilmeye çalışılıyor. Neyse zararın neresinden dönülürse kârdır. İnşaallah eskiden yapılan hatalar bir daha yapılmaz.

Aslında orduda gözaltına alınma ve kovuşturma uygulamaları yeni değil. Lâkin soruşturmalar generallere kadar uzayınca “Herkes eşittir, ama bazı insanlar daha eşittir” diye düşünen bir kısım insanlar feryad ü figâna başladılar. Halbuki “TSK’dan sorgusuz, sualsiz ve savunma alınmadan ihraç edilen, bir gün sabah sarı bir zarfla karşılaşıp elinden ekmeği alınıp sokak ortasında bırakılan ve belediyelerde bile çalışmasına izin verilmeyen 1550 civarında subay, astsubay gözümüzün önünde duruyor. Bunların masumiyet karinesi ne olacak?” diye sormak gerekmez mi?

Senelerdir köyünde, evinde hayvanları ile ilgilenen vatandaşın, kapısını sertçe çalan, postalları ile eve giren jandarmaya “Benim masumiyet karinem ne olacak?” diye sorması gerekmez mi?

Dinî kitaplar okudu diye hapse atılmış, faili meçhul ile bir yakınını kaybetmiş, düşünce suçundan yargılanan, terörle mücadele adı altında itilip kakılan insanların “Benim masumiyet karinem ne olacak?” diye sormaya hakları yok mudur?

Bazı generallerin görevleri esnasında askerî birliklerdeki mescidi kapatmak ve dindar personeli fişletmesi ile ünlenmişti. Bu durum cemiyetimizi derinden derine üzdü. Toplumun içini acıttı.

Bazı askerler “Dini siyasete alet edenlerle mücadele edeceğim” diyerek dinle ve mütedeyyin insanlarla mücadele etmeye başladı. Fakat akıllı insan hatasını görüp kabul etme erdemini gösteren insandır. Zaten toplumuzun isteği insan yerine konulmak, değer verilmek ve değerlerine saygı duyulduğunu görmektir.

TSK’nın halk içindeki görünen yüzü jandarmamız ve diğer askerî birliklerimiz çok büyük itibar kaybetmiştir. Üzerine titrenen askerî mühimmat sokaklardan toplanır hale gelmiştir. Kaybedilen itibarın geriye kazandırılması için ise bütün sorumluların hangi rütbede olursa olsun cezalandırılması ile mümkündür.

Eski yöntemlerle çalışan, toplumu fişleyen, masumiyet karinesini ucu kendisine dokununca hatırlayan, darbecilerin çöreklendiği bir askerî kurumun itibarını düzeltmesi için bir an önce kirlenmiş şahıslardan arındırılmalıdır.

Bu maksatla hükümete düşen ilk vazifelerden biri jandarma teşkilâtının mutlaka çağdaş hale getirilmesidir. Hatta bu konu ile ilgili olarak “İç Güvenlik Komutanlığı” kurulup İçişleri Bakanlığına bağlanması akla gelebilecek tedbirlerin başında yer almaktadır. İnsan hakları derslerinin ve hukuk bilgisinin verildiği, halkı küçük görmeyen subay kadrolarının yetiştirilmesine önem verilmelidir.

Bulunduğumuz coğrafya her zaman kaynayan kazan durumundadır. Her beş yılda bir sıcak savaş çıkmaktadır. Bu sebeple TSK’nın her an harbe hazır bulundurulması ve gerekli güvenlik projeleri üretmek aslî görevler arasında yer almaktadır. Yoksa irtica ile mücadele adı altında başörtüsü ile uğraşmak askerin görevi değildir.

Siyasete sürekli müdahale etmek, jandarmayı darbe plânları içinde tutanlara sessiz kalmak, askerî istihbarat arşivini açıp çete soruşturmalarını başlatmamak, görevini ihmalin ötesinde çok büyük bir suçtur. Gözbebeğimiz olan askeriyede onarılmaz yaralar açmaktadır.

Ağustos ve Aralık aylarında yapılacak Askerî Şûrâlarda bahsettiğimiz bu konuların ne derece ele alındığı ve “masumiyet karinesinin” ne derece korunduğu ve daha iyi görülecek. Allah tüm yöneticilerimize adaletle hükmetmeyi ve hukuktan ayrılmamayı nasip etsin.

22.01.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (13.01.2009) - 1. Gazze Savaşı

  (07.01.2009) - Güzel bir Gazze projesi

  (05.01.2009) - Müslümanın fıtratı ve vicdanı

  (28.12.2008) - Şapka Kanunu ve idamlar

  (24.12.2008) - Senegal ve köle adası Gore

  (22.12.2008) - Müslümanlar Ermeni meselesine nasıl bakıyor?

  (18.12.2008) - Çarşaf açılımı ve şapka kanunu

  (22.11.2008) - Mükemmel bir lisan okulu

  (19.11.2008) - Türkiye’nin unutulan bir zenginliği

  (17.11.2008) - Deniz korsanları

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır