—Dünden Devam—
6 GÜN SAVAŞLARI NETİCESİNDE KUDÜS
İSRAİL'İN ELİNE GEÇİYOR
1952 yılında yapmış olduğu askerî darbeyle krallığa son verip Mısır’da idareyi ele geçiren Cemal Abdunnasır, Filistinle kalmayıp yayılmacı bir politika izleyeceği daha 1948’de belli olan İsrail’e karşı ülkesini askerî bakımdan kuvvetlendirmek istedi. Bunun için Rusya ile anlaşıp Çekoslovakya üzerinden Rus silâhları satın aldı. Nasır askerî ve ekonomik gelişme planları için gerekli olan finansı karşılayabilmek için çareler arıyordu. Önünde, açıldığı tarihten (1869) bu yana batılı şirketlerin tekelinde olan ve dünya ticaretinin yüzde 7’sinin üzerinden gerçekleştirildiği 190 km uzunluğundaki Süveyş Kanalını millileştirmekten başka çare yoktu. Nasır, bu kararını 26 Temmuz 1956 tarihinde açıkladığında yer yerinden oynadı!
Kanalı idare eden uluslar arası şirkette yüzde 44’lük gibi büyük bir hisseye sahip olan İngiltere, Fransa ve İsrail’i de yanına alarak Mısır’a saldırdı. İdeolojik ve askerî yönden Mısır’a destek veren Rusya’nın, Londra ve Paris’i bombalayabileceğini açıklaması üzerine olaya müdahale eden Amerika, İngiltere’ye baskı yaparak saldırının durdurulmasını sağladı. Amerika’nın böyle bir girişimde bulunmasının ardında, Araplar arasında gittikçe artan Rus sempatizanlığına daha baştan engel olma fikri yatmaktaydı kuşkusuz.
Arapların ‘Udvan es-Sülasi’ dedikleri ‘Üçlü Operasyon’dan en kârlı çıkan taraf İsrail olmuştu. Yapılan baskı sonucu, 29 Ekim 1956’da başlattığı ‘Kadeş Operasyonu’ ile işgal ettiği Sina’dan çıkmak zorunda kalan İsrail, BM'ye bağlı bir barış gücünün ‘Mavi Bereliler’ Sina’da konuşlanmasını sağlamıştı. Böylece, Mısır ile arasında bir güvenlik şeridi oluşturmuştu. 1967 tarihine gelindiğinde bölgede acısı yıllarca unutulmayacak olan olaylar zinciri başladı. Süveyş kanalını millileştirmesinin akabinde bir kahraman konumuna yükselen Nasır, milliyetçi Arap kitlelerinin kendisine verdiği manevî destekten de cesaret alarak BM barış gücünün Sina’dan çıkmasını istedi. 23 Mayıs 1967’de ise Tiran Boğazı'nı İsrail trafiğine kapattı. Boğazın kapatılması, İsrail’in Elat limanının ablukaya alınması, dolayısıyla petrol ithalatının durması anlamına geliyordu.
Olaya sessiz kalmayan İsrail, tarihi boyunca ele geçiremeyeceği bu fırsatı değerlendirir. 5 Haziran 1967 tarihinde ordularını harekete geçiren İsrail, Amerika’nın da kendisine vermiş olduğu askerî destekle altı gün içinde Mısır, Suriye ve Ürdün cephelerinde büyük başarılar elde eder. Arap savaş uçaklarının daha yerde iken imha edilmesi, Araplara binlerce kayıp verdirir. İsrail’in kaybı ise 300 asker ve 30 uçaktır.
‘Altı Gün savaşları’ diye anılacak olan bu savaşın neticesinde Golan Tepeleri, Gazze, Batı Şeria, Sina, daha da önemlisi Kudüs, İsrail’in eline geçer. (Medeniyetlerin Çatıştığı Nokta Ortadoğu s. 193)
Arap birliklerine ikinci darbeyi vurduktan sonra Kudüs’e giren İsrail Kuvvetleri komutanları eşliğinde “Muhammed arkasında kızlar bıraktı. Hayber'in intikamını aldık” diye naralar atarak Mescid-i Aksa’nın duvarlarından biri olan Burak Duvarına (Medya onu Ağlama Duvarı olarak tanıtıyor maalesef) gelip ayin yaparlar. (Filistin et-Tarihu’l Musavvar s. 300)
Birleşmiş Milletlerin yapmış olduğu bütün çağrılara rağmen işgal ettiği topraklardan çıkmayan İsrail, 1948’de işgal etmiş olduğu Batı Kudüs ile yeni ele geçirmiş olduğu Doğu Kudüs’ü birleştirir. Akabinde ise Kudüs’ün İsrail Devleti’nin ebedî başşehri olduğunu ilân eder.
SİYONİSTLER, MESCİD-İ AKSA'YI YAKIYORLAR
İsrail’in, Kudüs’ü ele geçirip başşehir olarak ilân etmesine bütün dünyadaki Protestanlar çok sevinirler. Çünkü Kudüs İsa’nın yeryüzüne ikinci gelişinde ilân edeceği kraliyetin başşehri olacaktır. Kudüs elde edilmiş, şimdi ise sıra tapınağın tekrar inşa edilmesine gelmiştir. Ve bunun bir an önce gerçekleştirilmesi için İsrail’e yardım etmek lâzımdır. İsrail’e yardım Tanrı’ya yardımdır. İsrail’den el çekmek Tanrı’dan el çekmektir. (el-Bu’d ed-Dini fis-Siyaseti’l Amerikiyye sh: 79-80)
Church of God (Tanrının Kilisesi) adlı Protestan kilisesine bağlı olan Dennis Michael Rohan adlı Avusturyalı bir turist, tapınağın yapılma sürecini başlatmak için 21 Ağustos 1969’da Mescid-i Aksa’yı kundaklar. Çıkan yangında mescidin 1500 metrekarelik bir alanı, mihrap ve yazımıza konu olan meşhur minber yanar. Müslümanların ilk kıblesine girişilen hain saldırı bütün İslâm âleminde derin yankılar uyandırır. Mescid-i Aksa’nın yanması karşısında uyanan Müslümanlar, 25 Eylül 1969’da Fas’ın başşehri Rabat’da toplanırlar. Ve bu toplantının sonunda bugün 57 üyesi olan İslâm Konferansı Teşkilâtı doğar. Alınan kararlar arasında, Mescid-i Aksa’nın tamir edilmesi için vakit geçirmeden çalışmaya başlanılmasını öngören karar da vardır. 1987’de Taif’de toplanan İslâm Konferansı Teşkilâtı, Kudüs konusunda bir strateji ortaya koyar. Ve bu konuyla ilgili Fas kralı 2. Hasan’ın başkanlığında çalışacak olan bir heyet teşkil edilir.
MİNBER’İN HAZİN DÖNÜŞÜ
Mescid-i Aksa minberini yeniden yapma projesini Ürdün Krallığı üzerine alır ve bu iş için bir İslâm Sanatları Enstitüsü kurar. El Balqa Üniversitesine bağlanan Enstitü, Vakıflar Bakanlığı ile beraber projeyi hayata geçirmek için çalışmalara başlar. Minber İslâm âleminin ortak malı olduğu için, yapımında Türk ustaların da emeği geçsin istenir. Böyle mukaddes bir görevi reddetmeyen Hasan Ercan, Recep Elitok, Abdulvahit Ercan, Mustafa Baysal, M. Ali Uçar, İsmail Aydın, Gürkan Karapınar ve Mehmet Güleç'den oluşan Türk ustalar, Arap ve Endenozyalı ustalarla beraber çalışmaya koyulurlar. Minberin yapımında kullanılacak olan çok değerli 13 metreküp ceviz ağacı Bakanlar Kurulunun verdiği özel izin ile Türkiye’den Ürdün’e götürülür. 9 basamaklı ve çift kapılı olup yaklaşık 6 metre yüksekliğindeki minberin yapımı dört buçuk yıl sürer. (Yeni Asya / 2 Nisan 2004)
Yapımı biter bitmez nakil hazırlıklarına başlanır. Çok özel hazırlanmış altı kamyona parçalar hâlinde yüklenen minber sıkı güvenlik tedbirleri içinde Ürdün’den Kudüs’e getirilir. Terkip işlemleri tamamlanan minber, tam 38 yıl sonra yerini bulur. Cuma gününe rastlayan 2 Şubat 2007 tarihinde ise ilk hutbe okunur. Kudüs fethinin sembolü olan minber tekrar lâyık olduğu yere konulmaktan mutludur. Ancak bu mutluluk acıyla karışıktır. Çünkü İsrail kazmış olduğu tünellerle Mescid-i Aksa’nın altını oymuştur. Kudüs’te meydana gelebilecek olan orta dereceli bir deprem sonucunda Aksa’nın yıkılma tehlikesiyle başbaşa kalabileceği ortadadır. Şayet minberin kendisine sorulsaydı, kuşkusuz böyle bir ortamda ve küçük bir Müslüman topluluğunun omuzlarında değil; Selâhaddin’in şanlı fetih günündeki gibi coşkulu bir günde ve başı dimdik bir şekilde Aksa’ya konmak isterdi. Minber Müslümanların perişan hâlini biliyordu. Ancak ‘küllü atin karib-gelecek olan herşey yakındır’ düsturundan yola çıkarak çekilen acıların dinmesini ve Allah’ın Müslümanlara vaad ettiği zaferin yakın olmasını temenni ediyordu.
“Ey Mü'minler! Yoksa siz, sizden gelip geçenlerin başına gelenler, size de gelmeden Cennet’e gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki mü’minler: ‘Allah’ın yardımı ne zaman!’ dediler. Bilesiniz ki; Allah’ın yardımı yakındır” (Bakara Sûresi 214. Âyet).
Kaynaklar:
l Edward Peters, “The First Crusade” 2. Edition University of Pennsylvania Press Philadelphia 1998.
l Able Mühtedi ez-Zübde, “el-Kudsu Tarih ve Hadara” Darun’Ni’meti tit-Tıba’a Beyrut.
l Muciriddin el Hanbeli “el-Unsu’l Celil bit Tarih’l Kudsi ve’l Halil” Daru’l Ciil 1973 Amman.
l Şakir Mustafa, “Salaheddin el Faris el-Mucahid ve’l Melik ez –Zahid” Daru’l Kalem Dımışk/Daruş-Şamiyye Beyrut 1998.
l Dr. Suheyl Zukkar, “Hıttin Mesiretü et-Tahrir” Daru Hassen lit-Tıba’a Dımışk 1984.
l Barbara Tuchman - ‘ Bible and Sword’ Phoenix Press 2001 London.
l Roger Garaudy - ‘Siyonizm Dosyası’ Pınar Yayınları 2000.
l Benjamin Beit Hallami - ‘Orijinal Sins’ Olive Branch Press 1993.
l Paul Charles Merkley - ‘The Politics of Christian Zionism’ Frank Cass Publishers London 1998.
l Enis-Hilda Sayiğ - ‘Yevmiyat Herzl’ Merkez Ebhas Munazzamat et-Tahrir El Fılıstiniyye Beyrut 1968.
l Yusuf el-Hassen - ‘el-Bu’d ed-Dini fis-Siyaseti’l Amerikiyye’ Merkez ed-Darasati’l Vahdeti’l Arabiyye Beyrut 2000.
l Tarık es-Suveydan - ‘ Fılıstın et-Tarihu’l Musavvar’ 2004 Kuveyt.
l Ömer Turan ‘Medeniyetlerin Çatıştığı Nokta Ortadoğu’ Yeni Şafak Gazetesi.
l Yeni Asya Gazetesi - Muhtelif nüshalar..
l M. Kemal Öke - ‘Filistin Sorunu’ Ufuk Kitapları 2002.
—Son—
21.01.2009
E-Posta:
[email protected]@hotmail.com
|