Gerek Amerika Birleşik Devletleri’nde gerekse dünya genelinde yaşayan Müslümanlar son yaşanan dramatik olaylardan sonra Barack Obama’nın dünyanın büyük devletlerinden ve siyaseti belirleyen baş aktörlerden biri olan ABD’nin başına geçmiş olmasından dolayı bir umut ve moral buldular.
Evet gerek yapılan anketler ve kamuoyu yoklamaları, gerekse insanların birebir verdiği ifadeler hep bu umut sözcükleriyle bezeli.
ABD’li Müslümanların ve Afrika asıllı vatandaşların ise Obama’nın başkanlığıyla sevinç ve umut dolu olmalarının çok daha farklı ve özel sebepleri var şüphesiz. Amerikan toplumu gerçek manada mozaik bir toplumdur. Bizim 72 milletli Osmanlı Devletiyle gurur duyduğumuz gibi, ABD de daha farklı bir şemsiye altında onlarca milleti birleştirmiş ve bir çatı altında yaşamayı sağlamıştır. Ancak aynı zamanda Amerikan tarihi “beyaz olmayanlar” için acı ve ezilmişlikler tarihidir. Daha çok uzak olmayan zamanlara kadar itilip kakılan, ikinci sınıf muamelesi gören Afrika asıllılar, Latin kökenliler, Kızıl Derililer, Asya kökenliler, Müslümanlar ve diğer etnik gruplar bugün Amerika Birleşik Devletleri’nde bazı şeylerin değiştiğini somut bir şekilde görmüş oldular. Obama kabinesi bir çok açıdan insanlara umut aşılamakta ABD’de... Zira kabinesinde yer alan Hillary Clinton’da her ne kadar başkan olamasa da en az başkan kadar prestije sahip olduğundan kadınların umudu ve gururu olarak onlara moral vermektedir.
Bugün ABD’de yaşayan Müslümanlar bilhassa 11 Eylül olaylarının yaşandığı 2001 yılından sonra en fazla baskı gören ve ikinci sınıfa itilen Amerikalı topluluktur. ABD’li Müslümanların Barack Obama’nın seçilmesiyle mutlu olmalarının bir başka sebebi de onun sadece Barack değil aynı zamanda Hüseyin olmasıdır… Her ne kadar Hıristiyan olduğunu söylese de, birinci dereceden Müslümanlıkla bağlantılıdır Barack Hüseyin Obama… Yemin töreninde özellikle Hüseyin ismini de kullanmış olması, onun Müslümanlara ve İslam alemine bir nevi göz kırpması anlamına da gelmektedir.
Şimdi insanlar hep onu konuşuyor… “Adı Hüseyin… Demek ki Müslüman da olabilirdi…” diyor örneğin bir Amerikalı Müslüman vatandaş. Bir diğeri de, “Sadece 40 yıl önce Afro-Amerikanlar en basit hakları için ölümüne mücadele verirken, bugün öyle bir insan başkan olabiliyor, bu herkese ilham ve umut vermeli…” diyor.
Bir diğer muhtedi Amerikalı Müslüman ise “Bence Obama bir çok norm ve tabuyu altüst etti. Bir çok farklı insan kendinden bir şeyler buluyor onda. Şimdi 7 yaşında bir Müslüman Amerikalı çocuk, yahut Afro-Amerikalı bir çocuk bir gün Başkan olma hayaliyle uykuya dalabilir…” diyerek Obama’nın geleceğe dair nasıl bir umut verdiğini özetliyor bir diğeri…
Evet 8 yıllık bir kabus döneminden sonra Amerika Birleşik Devletleri vatandaşları üzerlerine düşen görevi hakkıyla yerine getirdiler. Obama’yı seçerek bunu başardılar…
Bütün bu yaşananlar bana biraz Türkiye’deki bazı gelişmelerle paralelmiş gibi geldi. Belki kimilerine aşırı dolaylı bir tespit gibi gelebilir ancak, bugün ABD’lilerin yıktığı bir çok tabuya paralel olarak Türkiye’de de bir çok tabu yıkılmaktadır. Daha yakın zamanda Mustafa belgesiyle doruğa çıkan “Atatürk” tabusu… TRT 6 (Şeş) ile yerle bir olan Kürtçe fobisi ve tabusu… Nazım Hikmet… Ahmet Kaya… Ve daha nice talihsiz tabu ve gereksiz trajediler…
Anlaşılıyor ki, Türkiye’de de ABD’deki kadar keskin ve kökten olmasa da, insanların hayatlarını felç eden korku ve fobiler, zihinleri dumura uğratan putlar ve ideolojiler bir bir yerlere seriliyor… Sanki dünya üzerinde bir esenlik ve rahmet eli dolaşıyor… Dileriz bu esenlik ve rahmet eli kalıcı olur ve Gazze, Irak, Afganistan gibi rahmete herkesten fazla muhtaç olan topraklara da huzur getirir… Bu ümide her zamandan fazla ihtiyacımız var…
Bu noktada gelin asrın manevi doktoru Bediüzzaman Said Nursi’nin konuyla çok alakalı olduğuna inandığım, ‘bilhassa Müslümanları’ geri bırakan 6 hastalıktan bahsettiği o mucizevi teşhisini dinleyelim:
“Ben bu zaman ve zeminde, beşerin hayat-ı içtimaiye medresesinde ders aldım ve bildim ki: Ecnebiler, Avrupalılar terakkide istikbale uçmalarıyla beraber bizi maddî cihette kurûn-u vustâda (orta çağlarda) durduran ve tevkif eden altı tane hastalıktır. O hastalıklar da bunlardır: 1. Ye’sin, ümidsizliğin içimizde hayat bulup dirilmesi. 2. Sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi. 3. Adavete muhabbet. 4. Ehl-i imanı birbirine bağlayan nuranî rabıtaları bilmemek. 5. Çeşit çeşit sâri hastalıklar gibi intişar eden istibdad. 6. Menfaat-ı şahsiyesine himmeti hasretmek.” (Hutbe-i Şamiye, s.27).
İşte bu altı hastalıktan en birincisi ümitsizlik ve onun da ilacı Bediüzzaman Hazretleri’nin de ifade ettiği “umut etmektir”… Bu bakımdan hepimiz geleceğe dair ümitli olmalıyız…
22.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|