Bütün dünya Gazze’de İsrail eliyle yürütülen insanlık ayıbına şahit oldu. Milyonlarca yürekten Gazze’deki insanlara duâ ve gözyaşı sağanağı boşaldı. Dileriz bir nebze rahmet olur ve acıları hafifler.
İsrail Başbakanı Ehud Olmert, 2009 yılının ilk gününde yani Gazze Şeridi’ndeki hava taarruzlarının 6. gününde, “Gazze Şeridi’ne uzun süreli bir operasyon düşünmediklerini” söyledi. Filistin’den atılan Grad füzelerine maruz kalan Gazze’ye 40 km uzaklıktaki Ber Şeva’dan yapıyordu bu açıklamayı Olmert ve şunu ekliyordu: “Bu şartlar altında yaşamanın imkânsız olduğu açıktır, yüz binlerce insanın korku, endişe ve sıkıntı içinde uyuyup kalktığı gerçeği içimize sinmedi. Güneydeki yerleşimlerin huzura kavuşması için harekete geçeceğiz.”
İşte Gazze’de kadın çocuk demeden yapılan kıyımın gerekçesi Olmert’in ağzından soğukkanlılıkla bu şekilde dökülüyordu. Daha sonra ise asıl hedeflerinin Filistin halkı değil de Hamas yönetimi olduğunu da söylemeden geçmiyordu Olmert. Öte yandan İsrail yönetimi son bir haftada toplam 9 bin 200 yeni askerin silâh altına alınmasına karar verdi. Bu da ilerleyen günlerde çatışmaların şiddetlenebileceğinin habercisiydi.
İsrail yönetimi sanki aylardır Gazze’yi gayriinsanî şartlara sürükleyen ablukayı uygulayan kendileri değilmiş gibi “insanî hayat şartlarından” bahsetmektedir. Halbuki Gazze’deki yüzbinleri yokluğa ve yok oluşa sürüklemişlerdi.
Bu şartlar altında bölgede kalıcı bir barışın sağlanması imkânsız gibi görünmektedir. Kısır bir döngü söz konusu. Zira fiilî İsrail devleti halihazırda bölgedeki Filistinliler ve Arap dünyası tarafından sindirilebilmiş değildir. Bunun yanı sıra İsrail devletinin zalimce ve gaddarca uyguladığı adeta soykırıma yönelik politikalar da aradaki gerginliğe tuz biber ekmektedir. Bir yandan da Filistin cephesindeki bölünme, çatlak ve ihtilâflar da sorunun çözümsüzlüğe sürüklenmesinde baş aktörlerden biridir. Zira barış masasına oturulacak olsa bir yanda zalim ve gaddar bir İsrail yönetimi, diğer tarafta ise halkları açlık, sefalet ve kana boğulmuş, ihtilâfa düşmüş, mücadelenin yöntemi üzerinde görüş birliğine varamamış çaresiz bir Filistin yönetimi yer alacaktır. Bu durumda tarafların barış gibi olağanüstü çaba ve taviz gerektiren konuları soğukkanlılıkla konuşmaları mümkün değildir.
Bir kere barış olabilmesi için İsrail’in Kudüs üzerindeki tahakküm iddiasından ve Gazze ablukasından vazgeçmesi ve taviz verebilmeyi kabul etmesi gerekir. Öte yandan Filistin tarafının da ateşkes anlaşmalarına uyabilecek iradeyi ve uyumu yakalayabilmesi lâzım. İki tarafın da bu şartları yerine getirebilmesi ise şu an için pek muhtemel değildir.
İki tarafa arabuluculuk iddiasında bulunan uluslar arası kuruluşlar ise, sözgelimi BM, insan kıyımını kınamayı bile beceremeyecek acziyettedir. Nitekim son günlerde Gazze’de yaşanan insanlık dışı saldırıların kınanması ve durdurulması için Arap Birliği ülkeleri adına Libya tarafından sunulan metin, BM Güvenlik Konseyi’nde yılbaşı gecesi görüşüldü ancak ABD metni ‘dengesiz’ ve ‘tek taraflı’ olduğu gerekçesiyle veto etti. ABD’nin metne veto vermesi zihinlerde “acaba Obama döneminde de ABD politikalarında bir değişiklik olmayacak mı” şüphelerine yol açabilir. Ancak bunun için konuşmanın daha erken olduğunu söylemek gerekir. Zira henüz Obama görevi devralmamış ve politikada söz sahibi olacak konuma gelmemiştir.
Her ne olursa olsun netice şudur ki; masum çocuk ve kadınların öldürüldüğü bir saldırıyı kınamak bile mümkün olamamıştır. Gerçi kınansa da ne değişecektir? Bu da işin bir başka trajik yönü olsa gerek. Velhasıl, Gazze’deki kıyımın bilânçosu bir hafta sonunda 417 ölü ve 2 bin dolayında yaralıdır.
Bütün bunlar olurken ülkemizdeki yerel seçim havasını arkasına alan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da Suriye, Ürdün, Suudi Arabistan ve Mısır’ı kapsayan bir Orta Doğu turuna başladı. Bunu “barış turu” olarak isimlendirenler de oldu. Ancak Başbakan her ne kadar her fırsatta “çok verimli geçti” dese de yukarıda saydığımız gerekçelerle, şu şartlar altında bölgede barışı temin etmek ve pembe tablolar sunmak muhaldir, hayaldir. Olsa olsa yerel seçim rüzgârına bir katkı olur... Erdoğan’ın da dönüşte elinde getireceği bundan başkası olmayacaktır.
03.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|