Hayat bir anlamda nefis ve şeytanla mücadele edip terakkî etmek, Cennete liyakat kesbetmekten ibaret değil midir?
Mesele bu olunca nefis ve şeytanın hile ve tuzaklarına karşı da o ölçüde uyanık olmak gerekiyor. Bunun yolu ise Kur’ân ve Sünnetin gösterdiği tarzda hayat sürmek, bunun için de bilgili olmak gerekir. Çünkü bilgisiz insanı şeytan ve nefis çabuk ve çok kandırır. Evet, okumak ve bilgili olmak! Hemen okumak, bugün okumak… “Şimdi oku, kabirde okuyamazsın” diyen hizmet kahramanı Zübeyir Gündüzalp en mühim iki şeyden birinin okumak, diğerinin de uhuvvet ve ihlâs olduğunu söylüyor ve samimiyet dairesinde okumak gerektiğine parmak basıyor ve “Herşey, her mesele okumakla halledilir. Zirâ eserlerde hepsi var. Fakat insan görmüyor” diyor, “Daima okumak, dem ve damarlarımıza karışacak derecede okumak” gerektiğinden söz ediyor. Elbette herşeyin terakkî ettiği bir dünyada okumayı terk ederek yerinde sayamaz, geri kalamaz insan. “Beşikten mezara kadar ilim” paralosını hayatının prensibi hâline getirmiş insanların dünyasında mutlaka okumak için zaman vardır. Başkalarının boşu boşuna ve zararlı bir tarzda öldürdükleri elmas değerindeki ömür dakikalarını okuyarak en verimli şekilde değerlendirirler. Merhum hizmet fedaîsi Zübeyir Gündüzalp, “Oku, oku, hergün oku. Okudukça oku ki, ruhun nur-u İlâhî ile parlasın. Kalbin nur-u Kur’ân’la temizlensin. Aklın nur-u İslâmla işlesin ve yükselsin” diyerek okunan hakikatlerin marifetullah ve muhabbetullahta terakkî ettirmesi gerektiğine de dikkat çekiyor.
Geçtiğimiz Salı günü Gemlik’te, tatillerini en verimli tarzda değerlerdirmeye çalışan; akıl, ruh ve kalplerini doyuran yüce hakikatleri okumak için canhıraş bir gayret içerisindeki idealist gençlerle beraberdik. Cenâb-ı Hakk’ın nefis ve güzel bir nimeti, ihsanı olarak gördükleri gençliklerini yine Onun yolunda, Onun dinini öğrenmek için sarf eden, sefahette boğdurmayarak o fanî gençliklerini bakileştirmeye çalışan bu gençlere hayran kalmamak elde değildi. Onlara ağabeylik eden, yıllardır yakından tanıdığımız, altmış küsûr yaşında olduğu halde bir delikanlı gibi bıkmadan, usanmadan hizmetten hizmete koşan fedakâr insan Saadettin Ağabeyimizin refakatinde onların mutluluklarını bir görecektiniz. Bu vesileyle sevincini, hüznünü hizmette gören, uykusundan fedakârlık ederek misafirlerine ev sahipliği yapan diğer fedakâr insan Tevfik ağabeyimizi, kendini bu dâvâya vakfetmiş genç kardeşimiz Harun’u da burada yad etmek gerekir.
Hayatın zevkine kitaplarla varmak; sevinci, mutluluğu kitaplarda aramak kadar güzel ne var? Maneviyât ülkelerinin zirvelerinde dolaşan büyük bir zatın, “Onun kadar iyiliksever bir komşu, insaflı bir dost, itaatkâr bir arkadaş, mütevazi bir hâldaş, bıktırıp usandırmayan, kötülük yapmaya imkân bırakmayan, kavgadan uzak tutan ve kıtalden alıkoyan birisini tanımıyorum” dediği kitapla dostluk kurmak gerçekten çok güzel.
22.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|