Dünyada yaşanan ekonomik krizin Türkiye’ye de yansımaları iyiden iyiye kendini hissettiriyor. İşten atılmalar çoğalırken, birçok işyeri kapısına kilit vurmak zorunda kalıyor. Koca koca fabrikalar üretime ara veriyor. İşsizlik oranı yüzde 11’lere dayandı. Küçük bir işyerinde çalışacak bir kişilik iş için yüzlerce kişinin iş başvurusu yapması işsizliğin ne kadar arttığının en önemli göstergelerinden… İŞKUR’a yapılan başvuruların geçen yılın Aralık ayına göre yüzde 444,2 oranında arttığı açıklandı. (Bir de bunun yanında krizi fırsat bilip, işçi çıkaranların sayısını da yabana atmamak lâzım.)
Enflasyon Ocak ayında tek haneli rakamlara düşse de, ekonomideki daralma, krizin Türkiye’de teğet geçmediğini gösteriyor. Önümüzdeki dönemde ekonomideki bu daralmanın getireceği sıkıntıların artacağına kesin gözüyle bakılıyor.
* * *
Türk Eğitim-Sen’in geçen hafta yayınladığı anket sadece işsizlerin değil, çalışanların da ekonomik sıkıntıda olduğunu ortaya koydu. Sendikanın binin üzerinde eğitim çalışanı ile yaptığı ankete katılanların, yüzde 50.8’i kendisini orta, yüzde 48.5’i ise alt gelir grubunda tanımlıyor.
Eğitim çalışanlarının yüzde 92’si ekonomik krizden etkilediğini söylerken, yüzde 8’i ekonomik krizden etkilenmediğini belirtmektedir.
Ekonomik krizden maddî olarak nasıl etkilendiği sorulduğunda ise çalışanların yüzde 27.5’i maaşının günden güne eridiğini, yüzde 27.5’i eş/dosttan borç para aldığını söylerken; yüzde 20.2’si sadece temel ihtiyaçlarını karşılayabildiğini, yüzde 13.4’ü yeme, içme ısınma gibi temel ihtiyaçlardan da kesintiye gittiğini bildirmiş.
Ekonomik sıkıntının önemli etkisi de insanların veriminin düşmesi ve psikolojilerinin bozulması. Sendikanın anketine katılanlardan her 100 öğretmenden 43’ü işine dikkat ve konsantrasyonda sorun yaşıyor. Öğretmenlerin yüzde 14.4’ü kendine olan güvenini kaybettiğini ve kendisini çaresiz hissettiğini ortaya koydu.
Çalışanları en fazla etkileyen ise yapılan zamlar. “Yapılan zamlardan en çok hangisi sizi olumsuz etkiledi?” sorusuna da ankete katılanların yüzde 39.4’ü elektrik, yüzde 30.7’si gıda ve giyim, yüzde 26.9’u doğal gaz, yüzde 2.3’ü de ulaşım, yüzde 0.7’si su cevabını verdi.
* * *
Krizin diğer bir etkisini de Türkiye Ziraat Odaları Birliği açıkladı. Kriz ortamında insanların tarıma sığındığı bildirildi. Açıklanan resmî verilere göre, 2008 Ekim ayı itibariyle tarımda istihdam edilenlerin sayısı bir önceki yıla göre 384 bin kişi artması dikkat çekici. Bu eğilim devam ederse, yılsonu itibariyle yılın ilk aylarında tarımı terk eden bir milyon kişinin yerine aynı sayıyla tarıma dönmüş olabileceğini ortaya çıkarıyor. Görülen o ki, işini kaybeden insanlar köyüne dönüp hiç değilse ailesinin karnını doyurma telâşına girmiş vaziyette. Tabiî, şu anda çiftçilik yapanların durumu da iç açıcı değil. Zaten krizle boğuşan tarım kesimi, gelirini işsiz kalanlarla paylaştığı için bu sıkıntılarının daha da artması kaçınılmaz olacak.
Şu anda Meclis gündeminde olan “kısa çalışma ödeneği” bir kısım işyerlerini az da olsa rahatlatacak gibi görünüyor. Tasarıya göre, asgarî ücretle çalışan vatandaş işyeri talep daralmasıyla işe ara verirse, zor durumda kalmamış olacak. Devletten 6 ay süreyle belli oranlarda para alacak. İşçi ve işveren kesimi bunun bir yıla çıkarılmasını istiyor. Hükümet, kısa çalışma ödeneğinden bir milyon işçiye kadar ödeme yapabileceğini açıkladı. Yapılan hesaplamalara göre toplam yapılacak ödeme 3.5 katrilyon civarında. Fonda ise, 39 katrilyon bulunuyor. Çalışma Bakanı Faruk Çelik, bu parayı böyle zamanda kullanılmasının gerekli olduğunu söylüyor. Kısa çalışma ödeneğinin kriz döneminde işsizliğin daha da artmasının önüne bir nebze olsun geçmesi işsizleri ya da işsiz kalabilecekleri de kısa süreli de olsa nefes aldıracağa benziyor. Ancak bunun yeterli olmayacağı da kesin. Bu yüzden de ödeneğin kapsamının genişletilmesi gerekiyor.
İş ve işveren çevreleri krizin daha da derinleşmemesi, işyerlerinin kapanmaması, insanların işlerinden olmaması için alınması gereken tedbirleri önceki gün toplanan Ekonomik ve Sosyal Konsey’de hükümete ilettiler. Ortak kanaat ise, hükümetin kriz sonrasında alınacak tedbir konusunda geç ve yetersiz kaldığı…
Özetle alınması gereken tedbirleri sıralamak gerekirse, şunları söyleyebiliriz. Öncelikle panik havası oluşturulmamasına dikkat edilmeli. Devlet yeni iş imkânları oluşturacak istihdam sahaları açmalı, yeni iş sahası açacak özel sektöre kolaylıklar sağlanmalı. Zor durumda olan işletmelerin vergi borçları yeniden yapılandırılmalı. Küçük ve orta ölçekli firmalara kolaylıklar getirilmeli. Dünyadaki krizin çıkmasının önemli sebeplerinden birisi olan faiz sistemi kökten değiştirilmeli. Krizin faturasının çalışanlara ödettirilmemesi için de çözümler üretilmeli, verilen sözler hava da kalmamalı.
07.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|