Küçük işler, küçük şeyler...
Bunu tasnif etmek her insanın anlayışına göre değişir.
Herkesin öncelikli, mühim şeyleri vardır, tâlî şeyleri vardır.
İnsandır; zalimdir, fasıktır, günahkârdır, sevimlidir, sevimsizdir, celâllidir, uysaldır, çalışkandır, tembeldir, duygusuzdur, uygunsuzdur, merhametlidir, merhametsizdir...
İnsanlar adedince karakter manzaraları yaşanır. Kimi spor sevdalısıdır, kimi çeşitli zevkler tiryakisidir.
Ölçüsü yoktur. Ama, ölçü aynıdır. Metre gibi, tartı gibi, kriter gibi, değişmez ölçüler gibi...
‘’Standartlar Enstitüsü” ne işe yarar acaba? Herhangi bir mamulün aynı ölçüler içinde yapılmasıdır. Bu ayar ve ölçünün dışına çıkan, genel anlamdaki uygulamaya zarar verir. Ceza görür.
Gerçek bir tanedir. Doğru da öyle. Yanlışın çok çeşidi vardır; karıştırmak, parçalamak, kanun ve nizamı tanımamak, vurmak, kırmak, hak ve hukuka tecavüz etmek...
Ve küçük şeyler, nice olumsuzlukların adıdır aslında.
Semâvî emirler ve ibadetler ise, hayatın mihengidir. Ona göre, onun kriterlerine göre hayat halleri şekillenir.
Yaz olur, kış olur, gençlik olur, ihtiyarlık olur, zengin olur, fakir olur... Bunların hepsi de bir mesaj içindir... Küçük şeyler ile ha-yatı devam edenlerin karşısına bir gün büyük bir mesele çıkar. “Dur!” der.
Ve hayat biter. İnsan yolcu idi hani. Vazifesi çoktu, merakı çoktu, arzuları çoktu...
Küçük zannettiğimiz şeyler, bize hayatın gerçek anlamını gösterir. Büyük zannettiklerimizin ise aslında ipe sapa gelmez şeyler olduğunu anlarız ama iş işten geçmiş olur.
06.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|