Kar, hayatın ayrı bir rengidir.
İnsan, hadiseleri kendi dünyasına göre yorumlar. Bunlar bazen dil ile, bazen hitap ile, bazen şiir ile, bazen yazılı, bazen sözlü olarak kendini gösterir.
Aslında kar, başlı başına bir bereketin adıdır. Toprağa hem gübrelik yapar, hem de yeryüzünün hareketini ve hararetini teskin eder.
Kar taneleri ayrı bir âhenkte, ayrı bir şe-kilde ve ayrı bir incelikte yeryüzüne iner.
Gökyüzünden tane tane ve yumaşacık olarak iner ve yerin tenini örter.
Bolluktur, berekettir. Her bir kar tanesini, bir melek indirdiği rivayet edilir.
Havanın tarağıdır, bal ve şeker gibi tatlı neticeler doğurur.
Su kaynaklarının asıl kaynağı kardır.
Teni beyazdır, sevimlidir.
Kar tanelerinin bu güzelliklerini anlayamayan bazı insanlar ona “beyaz kâbus” adını takarlar.
***
İçinde yaşadığımız şu dünya mi-safirhanesinin en çok kullanılan maddesi sulardır.
Acısıyla, tatlısıyla, çağlayanı ile, durgun hali ile hayatımıza renk katan suyun kaynağı ise kardır. Güneşin lâtif dokunuşu ile su haline gelen kar taneleri, dağlardan ovalara, ovalardan derelere, derelerden çaylara ve ırmaklara akarak denizlere ve okyanuslara katkı sağlamaktan geri kalmaz.
Karadenizli de hamsinin kulağına kar girmesini bekler. Hamsinin tadını kar tanelerinin beslediğine inanır...
“Şu karşıki dağda bir top kar idim. Yağmur yağdı ılgıt ılgıt eridim” diye dile getirilen sazın söze dönüştüğü nağmelere varıncaya kadar, kar taneleri dilden dile, ilden ile dolaşır.
Bahar aylarına analık eder.
28.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|