"Gerçekten" haber verir 28 Ocak 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Ali FERŞADOĞLU

Stres, şaka ve kaçış



Şaka, lâtife, mizâh bir kaçış, bir müdafaa mekanizmasıdır. Problem, sıkıntı ve üzüntülerimizden mizâh yaparak kaçarız. Fakat, dikkat etmemiz gereken nokta şu:

Aşırı mizâhî ve alaycı yaklaşım, kişinin iç âleminde biriken stresin de bir göstergesidir. Meselâ; ölüme, ahirete, kadere karşı mizahî ve alaycı tavırlar, kişilerin duygu âleminde bu kavramlarla ilgili olarak yaşadığı çatışmaların ne denli etkili olduğunun da bir göstergesidir. Zalim insanların mâsûmlara, yahut tarih boyunca inançsız insanların inançlı insanlara alaycı ve mizahî bakışları, bu insanların ruh boyutunda yaşadıkları stres ve çekişmeleri göstermektedir. Bu, yaşadıkları vicdan azabını bastırmaya yönelik bir savunma mekanizmasıdır.

Kahkaha ve alay da vicdanımızın tabiî olarak hatırlattığı esas görevi unutmaktır. Aslî boyutuyla iyiliği, güzelliği, dinginliği, sadeliği, basitliği ve sonsuzluğu arayan ruh, varlık âlemindeki kesret ve kargaşa karşısında büyük bir stres yaşar. Ya bu hâlin farkına varıp aczini, fakrını kabul ve idrak ederek aslına dönecektir ya da görmezden gelerek, bakmayarak kaçacaktır. İşte mizâh da budur. Tiyatroda komedilerin ve sinemada komik filmlerin ilgi görmesinin temel sebebi budur.

Zaten bu psikolojik gerçek olarak önümüzde durmaktadır: Dünyaya dalmak, her türlü zevkin peşinde koşmak, eğlence ve sefahat bir kaçıştır. Gaflet hâlindeki dans adı verilen tepinmelerin, kahkahaların arka planında derin yaralar, onulmaz çaresizlikler ve yalnızlıklar yatmaktadır. Işıl ışıl şehirlerin, diskoların, barların arka planı karanlıklar, yalnızlıklar ve çaresizlikler sonrasında bunlara kontrolsüz, ölçüsüz, şuursuz şekilde çözüm arayışlarıdır.1

İtiraf edelim ki, mizâh ve şakada da kimi zaman ölçüsüz, nefsî, hissî davranmakla aşırıya kaçıyor, fayda yerine onu zararlı bir unsur haline getiriyoruz. Böylece duygu kontrolünü kaybedip, diğer bir ifâdeyle hayvânî duygularımızı depreştiriyoruz. Bu da bir çeşit şiddet değil mi?

Nitekim, gençler arasındaki “Kıl oldum abi!”, “Yaaa!...”, “Ooolum...!”, “Lan...!”, “manyak”, “Deliler gibi eğlendik!”, “Hayvan gibi yedik!”, “ohhha, falan oldum yani”, “Bizim moruklar”, “Bikop ya!”, “Takıl bize!” benzeri espriler ve yeni yetme deyimler, mizah anlayışının çizgiyi aştığının göstergeleri değil mi? Bu ve benzeri söz ve tavırlar, aynı zamanda içteki şiddet duygularının dışa vurumundan başka bir şey değildir.

Burada ima etmekten bile haya ettiğimiz küfür sözleri de, yine ar damarı çatlamış çevrelerin en tabiî espirileridir!

Şiddete dayalı mizâh yaparken; hayatın gerçeklerinden kaçışı deniyoruz. Tefekkürî, ilmî, fikrî bir rotaya girememenin sonucu, “boşvermişlik, lâkaytlık, alaycı mizâh” olur. Ne yazık ki, bir de bakarız, en enerjik, en verimli gençlik çağını ve nihayet koskoca bir hayatı, bu boğuntulara, hayhuylara kurban etmiş oluruz.

Stresin sebep olduğu aşırı mizâhtan korunmak mı istersiniz? Öyleyse, stresi doğuran düşünce ve ortamlardan uzak durun. Elbette insan olarak gülecek, neşelenecek, zevk ve lezzet alacağız. Bu, insan olmanın bir gereğidir. Ancak bu arzularımızı meşrû çerçevede tatmin edebiliriz.

Zevk ve lezzet istiyorsak, hayatımızı imân dairesinde yürütüp, Allah’a tevekkül, kadere ve öldükten sonra dirilmeye imân edersek, zararlı stresi önleriz. O zaman, mizâhla sun’î, sahte gülüşler yerine gerçekten içimiz, kalbimiz, duygularımız gülecektir.

Güzel duyguların dışa vurumu ise, keskin bir zekâ ve espri anlayışını, harika bir mizahı, o da seviyeli şakaları / lâtifeleri, o da sevinç ve neşeyi mahsûl verecektir.

Dipnot: 1- Yeni Asya, Enstitü/08.08.2003

28.01.2009

E-Posta: [email protected] [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (27.01.2009) - Mizahta ölçü

  (26.01.2009) - Nimetin kıymetini takdir edebilmek

  (25.01.2009) - İslâmda emek/ çalışma/üretim ahlâkı

  (24.01.2009) - Petrol savaşları, nimeti ve imtihanı

  (23.01.2009) - İnançsız, filozof da olsa, cahildir!

  (22.01.2009) - Ele geçirememek nasıl inkâra sebep olur?

  (20.01.2009) - İnkârcı filozofların iddiâları delil olamaz!

  (19.01.2009) - İnkâr / yokluk ispat edilebilir mi?

  (18.01.2009) - İnkâr ve inkâr otobüsü

  (17.01.2009) - Ortadoğu’daki elim olaylarda payımız!

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır