"Gerçekten" haber verir 19 Ocak 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Ali FERŞADOĞLU

İnkâr / yokluk ispat edilebilir mi?



Allah’ın varlığı ve birliğini gösteren sayısız muhteşem deliller vardır. Bunlardan bir kısmı aklî, bir kısmı naklî, bir kısmı tecrübî ve gözleme dayanır. İnkâr konusunda önce şu hususu da vurgulayalım:

“İlgilenmeme” şeklinde gelen inkâr ile “yokluğu ispata” yeltenilen inkâr arasında büyük fark vardır. İkincilerin aklına şaşmak gerekir.

Varın ispatı, yokun ispatından her zaman ve zeminde daha kolay ve mümkündür. Çünkü, var olan aynı zamanda kendi kendisini de gösterir, ortaya koyar. Meselâ, bir tek elmayı göstermekle elma cinsinin yeryüzünde bulunduğu ispat edilir. Oysa, yokluğunu iddiâ eden kimse, bütün yeryüzünü, hattâ kâinatı dolaşıp, ancak ondan sonra onun yokluğunu ispat edebilir.

Evet, “varı ispat etmek gayet kolay, yoku ise çok zor”, hattâ imkânsız. Yâni, inkâr edenler, kâinatı didik didik edip, hiçbir yerde olmadığını göstermekle dâvâlarını ispat edebilirler. Bu da imkânsızdır. Çünkü nefsü’l-emirde (gerçekte) yokluk ispat edilmez; ihata lâzımdır.1 Yâni, kâinatı bütünüyle kucaklamak, her tarafını görmek, göstermek gerekir. Meselâ, “Şu odada 5 kuruş madeni para var!” diyen gösterir; dâvâsını rahatça ispat eder. “Yoktur!” iddiasında bulunan; odanın her tarafını didik didik etmeli. Hattâ, koltukların içini, döşemenin altını söküp, bütün kuytu yerleri, karanlık delikleri dahi tarayıp açığa çıkarmalıdır. Aksi halde, “yok!” demek bir ispat, bir mârifet değildir...

İspatta şöyle aklî-ilmî bir avantaj daha var: Zâyıf da olsa, herbir delilin sağında ve solunda pekçok takviye kuvvetleri mevcuttur. İmân hakikatlerini ispat için ortaya konan delilleri tetkik ederken, “Şu kocaman neticeyi bu zayıf delil kaldırmaz” şeklindeki tenkit de geçersizdir. Zîrâ, İslâmiyetin doğruluğuna delâlet eden şahitlerden, işaretlerden her birisi, o müdafaa meydanında arkadaşını himâye etmekle sıhhat raporunu imzalayarak sağlam olduğunu tasdik eder. Çünkü, imân hakikatlerinde hedef ispattır, inkâr değildir. Sabit olan birşeyi gösterenlerin biri, bin gibidir. Zira, ispatta, gösterenlerin gösterme tarzları birbirine uygun olduğundan ve örtüştüğünden herbiri ötekini tasdik etmiş olur.

İnkâr edenlerin şehadetlerinde tevâfuk/örtüşme yoktur. İnkârlarına farklı sebepler gösterirler. Meselâ, ay başlangıcındaki hilâli göremeyenlerin herbirinin gerekçesi farklıdır: Biri, “Rahatsızdım, göremedim!” derken; öbürü, “Hava bulutlu idi, görmedim!”; bir başkası, “O anda uyuyordum!”; bir diğeri “Miyopum ondan göremedim!” der. Örtüşme ve birbirini destekleme olmayınca; elbette ispat ve izaha yardımcı olması muhâl, imkânsız olur.2

İspat edenler, “Benim nazarımda ve gözümde hilâl var” demiyor; “Gerçekte, göğün yüzünde hilâl vardır, görünür” diyerek aynı dâvâda ittifak ediyor.

Benzer şekilde, uzman bir kişinin kendi alanında verdiği bir hüküm; o sahada uzman olmayan binlerce kişinin verdiği hükme tercih edilir. Öyle ise, ilmî kariyer ve rütbeleri ne kadar büyük olursa olsun, kişilerin uzman olmadıkları sahada söyledikleri sözler, uzman olanların sözlerinin yanında bir kıymet ifade etmez.

Mesele gayet basit, net ve açık: İnkârcıların imânî bir meseleyi inkâr etmelerindeki ittifakları tek bir haber gibidir; tesirsizdir. Amma, inananların imânî meselelerdeki sözlerinin herbirisi ötekisine yardımcıdır, takviye eder, güç katar.3

Dipnotlar:

1- Age, s. 133-134.

2- Mesnevî-i Nûriye, s. 88.

3- Mesnevî-i Nûriye, s. 73.

19.01.2009

E-Posta: [email protected] [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (18.01.2009) - İnkâr ve inkâr otobüsü

  (17.01.2009) - Ortadoğu’daki elim olaylarda payımız!

  (15.01.2009) - Mülk sahibi, misafir ve tüketim

  (14.01.2009) - İktidar ve dünyevîleşme!

  (13.01.2009) - Kadınları sokağa değil, okumaya ve üretime çağırmalı

  (12.01.2009) - Bu çağrı kime ve neye hizmet eder?

  (11.01.2009) - AKP iktidar mı, muktedir mi?

  (10.01.2009) - İsrail katliâmları, Yahudi hırsı ve deccalizmle ilgili!

  (09.01.2009) - Maddî kalkınmanın kaynağı da imandır

  (08.01.2009) - Chavez kadar da mı olamadın?

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır