Filistin topraklarından askerini çekmeyen ve bir bahane ile her an için saldırıya geçmeye hazır ve hevesli görünen İsrail'in tek taraflı olarak ateşkes ilan etmesini zerre kadar güvenilir bulmadığımızı hatırtalarak başlayalım.
1948'de Birleşmiş Milletlerin (BM) kararıyla kurulan İsrail Devleti, 60 yıl sonra nihayet aynı BM ile karşı karşıya gelmiş oldu.
Filistinlilere yönelik uyguladığı zulüm ve baskıcı politikalarını daha da şiddetlendiren İsrail, artık BM'nin tavsiye kararlarını dahi hiçe sayarak bildiğini okumaya devam ediyor.
Gariptir ki, İsrail, BM kararıyla ve oy çokluğuyla kurulan ilk ve tek devlettir. Dolayısıyla, BM bu konuda sabıkalıdır ve bir nev'î suçluluk psikozu içinde bulunuyor.
Ancak, BM buna rağmen bugün itibariyle İsrail'in katliâmını doğru bulmadığını ve bir an evvel saldırılara son vermesi gerektiğini açıkça söyleyebiliyor. Ama ne yazık ki, sadece söyleyebiliyor; gerekli olan müdahalede bulunamıyor, hatta herhangi bir müeyyide uygulama cihetine dahi gidemiyor. Çünkü, bu konuda hem kendisi sâbıkalı, hem de dünya ülkelerini kıskaca alan Yahudi lobilerinin etkisi altında bulunuyor.
Buna göre, zulüm ve katliâm yapmakta berdevam olan İsrail'e karşı mahrumiyet içindeki Filistinliler birşey yapamadığı gibi, geniş Arap âlemi de, hatta İslâm dünyası da herhangi birşey yapamıyor; yani, onun zulmüne mâni olamıyor.
AB, ABD ve BM'nin durumu da zaten belli; onlar da olup bitenlere seyirci kalmanın ötesinde fiiliyatta birşey yapamıyor. (Yarın, Obama'nın başkanlık görevini devralmasıyla birlikte, bir değişiklik söz konusu olabilir.)
Geriye kalıyor, insanlık âlemi...
Yani, devletler, hükümetler ve beynelmilel organizasyonlar, İsrail devleti ile ve arkasında duran dünya çapındaki Yahudi kuvvetiyle başedemez bir durumda göründüğü için, iş insanlara ve insanlık âlemine kalmış bulunuyor.
Neticede insanlık uyandı ve harekete geçti. Daha doğrusu, İsrail'in had–hudut, hak–hukuk tanımaz zulüm ve saldırganlığı insanlığı uyandırmış oldu. Yüzlerce çoluk–çocuğun katledilmesi karşısında hiç kimse suskun ve bîgâne duramaz oldu. Yahudi medyasının bütün saptırma ve sansürleme gayretlerine rağmen, Filistinde yaşanan insanlık trajedisinin bir nebze de olsa farkına varılmış oldu.
İşte bu durum, insanlık câmiasınıdünyanın hemen hemen yer yerinde uyandırdı ve değişik plâtformlarda da olsa bir derece harekete geçirmeye yetti.
Harekete geçen insanlık cemiyetinden kimileri zulmü protesto edip zalime lânet yağdırmaya, kimileri karınca kararınca Filistindeki muhtaçlara yardımda bulunmaya, kimileri de "Şu katil İsrail'i durduracak yok mu!" diye sesini yükseltmeye başladı.
Bu uyanış hareketi, duâ ve temenni edelim ki, dünyanın en ücrâ köşesine kadar dalga dalga yayılsın ve alabildiğine şiddetlensin. Tâ ki, devletler ve hükümetler de harekete geçmeye ve zulmü durdurmaya mecbur kalsınlar.
Evet, çeşitli mülâhazalar, çeşitli denge hesapları ve birikmiş dahilî husûmetler sebebiyle, Arap ve İslâm âlemi İsrail karşısında birleşemiyor, yekvücut olamıyor, dolayısıyla ortaya tesirli bir varlık koyamıyor.
İşte bu ve benzeri sebeplerle, iş insanlık âlemine kalmış bulunuyor. Şükür ki, insanlık bir uyandı ve nisbeten harekete geçti. Henüz cüz'î seviyede görünen bu hareketin, kısa sürede çığ gibi büyüyerek zalimin zulmünü durdurmasını diliyoruz.
Gazeteci Hrant Dink cinayeti
Ermeni asıllı gazeteci Hrant Dink, genel yayın yönetmenliğini yaptığı Şişli'deki Agos gazetesi binası önünde vurularak öldürüldü.
Hrant'ı öldüren kişinin Ogün Samast isimli tetikçi bir genç olduğu kısa süre sonra anlaşıldı. Ancak, asıl azmettiricilerin ve bu sûikast plânının arkasında kimlerin olduğu tam olarak anlaşılamadı.
Bu cinayet, belli ki çok gizli ve son derece profesyonel şekilde çalışan gizli bir örgüt tarafından organize edilmiş.
* * *
Hrant Dink cinayeti, Türkiye'de olduğu gibi dünyada büyük akisler uyandırdı. Cinayeti işleyenlere öfke ve azmettiricilere de büyük lânet yağdırıldı.
Çünkü, böylesi bir cinayeti işlemenin ne Türklük ve Müslümanlıkla, ne de insanlıkla bir alâkası olabilirdi.
Dink'in bir suçu–günahı varsa şayet, onu hesaba çekecek olan devlettir, devletin meşrû kurumlarıdır. Bir şahıs veya örgüt, şu veya bu kişiyi cezalandırmak gibi bir hakka sahip değildir ve olamaz.
* * *
Keza, Dink'i öldürenlerin vatan ve millet adına bir hizmet ettikleri de söylenemez. Bu tür cinayetlerin işlenmesinde Türkiye'nin menfaati değil, aksine zararı ve uluslar arası platformda büyük prestij kaybı vardır.
Dolayısıyla, sırf Ermenidir diye bir vatandaşı öldürmeye yeltenmek, ülkeye, millete ve hatta mukaddes dinimize çok büyük bir kötülük yapmaktır.
19.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|