Bush döneminin bütün dünyada nefret uyandıran kötü imajını silebilmek maksadıyla “Bush döneminden temiz bir kopuş” isteyen yeni Başkan Obama, ABD’nin dünya üzerindeki yıpranan itibarını kazanabilmesinin şeffaflık ve demokratlıkla mümkün olabileceğini düşünüyor. Beyaz sarayı yeni etik kurallarla “şeffaf saray”a dönüştürmeye çalışan Obama, bu düşüncesinin ilk uygulamalarını hayata geçirmeye başladı bile.
Bunlardan ilki, küresel ekonomik krizle boğuşan dünyaya örnek bir tavır niteliğindedir. Yılda yüz bin dolardan fazla kazanan Beyaz Saray çalışanlarının maaşlarını dondurma kararı alan Obama, böylece yönetenleri de çekilen sıkıntıyı paylaşmaya dâvet ediyor. Obama, bu yeni etik kurallar çerçevesinde, bundan böyle “Şeffaf Saray” çalışanlarının ABD yönetimini etkilemek isteyen, onları bir şekilde yönlendirme gayreti içinde olan lobicilerden hediye kabul etmelerini yasakladığını duyurdu.
ABD’nin adalet, hürriyet ve refah ile özdeşleşen medeniyet tasavvurunu yıkan Neo-conların enkazını temizlemek ve Amerika’nın bu yönde zedelenen itibarını tekrar kazanmak isteyen Obama, ülkesinin çirkin yüzü Guantonama’yı hemen kapatarak insan hakları yönünde önemli bir mesaj vermiş oldu. Son dönemde Guantonama ve Irak’taki insanlık dışı hallerle özdeşleşmeye başlayan ABD, Huntington felsefesinin salık verdiği icraatlerden uzaklaşıp, dünyanın karşısına medeniyetler çatışmasını besleyen değil medeniyetler barışını destekleyen bir Amerika imajıyla çıkmak istiyor. Obama’nın İslâm âlemine verdiği mesajları da bu yönde okumak gerekir. Obama bu yönleriyle sadece Amerika’nın değil insanlığın da şansı olabilir.
Obama’dan etik dersleri… Ülkemizin gariban başbakan! çocuklarının iş adamları desteği ile yurtdışında okuduklarını, yine bazılarının iş adamları ile ortaklık kurarak kısa sürede önemli ticarî başarılara! imza attıklarını düşününce, Obamacı tavırlara, yeni etik kurallara ne kadar ihtiyacımızın olduğunu anlıyoruz. Masraflarını kısan bir Beyaz Saray karşısında, masrafları bir önceki döneme göre yüzde yirmi beş arttıran bir Çankaya olgusu ise Ziya Paşa’nın “Sirkat çoğalıp lâfz-ı sadâkat modalandı” sözünün hâlâ geçerli olduğunu gösteriyor. Aslında Bediüzzaman’ın “minnet ve zillet” saikiyle devlet adamlarının hediye kabul etmemesini tavsiye eden, hırs ve israfın büyük zararlarından bahseden mektupları, evrensel etik değerlerin başucumuzda olduğunu göstermektedir ya; bizimkiler alfabenin henüz bu harfleriyle tanışmadıkları için bunlardan habersizdirler.
İşaretlerini verdiğimiz “ülkece Ergenekonlaşma”nın temelinde ahlâkî zafiyetlerimizin olduğunu kabul etmek gerekir. Toplumumuzun kabadayılığa, kayırmacılığa, torpil ve rüşvete… prim veren tavrını görünce özünde güzel ahlâkı barındıran kurallara ne kadar çok ihtiyacımızın olduğu ortaya çıkıyor.
Meselâ, bütün dünyanın nefretini celbeden Guantanamo ile Engin Çeber olayının özündeki fark nedir? Bu iki örnek, yaygınlaşan ahlâksızlığın sınır tanımadığını, insanı renk-ırk-din ayrımı yapmadan nasıl canavarlaştırdığını ortaya koymaktadır. İslâm ahlâkını sosyal hayata aktarmada büyük sıkıntılar çeken günümüz Müslümanlarının da bu bağlamda da bir temizlenmeye muhtaç oldukları aşikârdır. Ergenekonların önüne başka türlü geçilemeyecektir.
Etikle ilgili problemlerimiz her yerde karşımıza çıkıyor. Meselâ Başbakan’ın İsrail ile ilişkilerle ilgili sık sık kullandığı bazı söylemleri rahatsız edicidir. İsrail’e yaptırımlar söz konusu olduğunda Başbakan bakkal söylemine sığınıveriyor. Bakkal dükkânı yönetmek ile ülke yönetmek arasındaki temel farklılık nedir? Yönetimin özünü ahlâkî ilkeler belirliyorsa bu sorunun cevabı farklılığın olmadığı yönündedir. İlkesizlikle bakkal dükkânı yönetemeyeceğiniz gibi ülke de yönetemezsiniz. Bakkal yönetmek için gerekli olan sadakat, doğruluk, dürüstlük, şeffaflık, aldatmama, vb. ilkelerin ülke yönetiminde geçerli olmadığını mı savunacağız yoksa? “Bizden önce siz ülkeyi yönetiyordunuz, siz niye İsrail ile ilişkileri dondurmadınız?” demek, benim sizden bir farkım yok itirafından başka bir anlama gelmemektedir. Ben esip gürlerim; ama İsrail’den gelecek “kanlı para”lara da hayır demem demeye getirmek hangi ahlâk kitabında yazar, bilemiyorum.
27.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|