Dün bazı gazetelerde ortak bir haber vardı. Habere göre, açık lise öğrencisi başörtülü öğrenciler bir engelle karşılaşmadan sınav salonlarına girmiş. Fotoğrafla desteklenen habere göre bazı ‘ilerici’ eğitimciler bu duruma itiraz etmiş ve başörtüsü ile imtihana giren öğrencilerin imtihan kâğıtlarının iptal edilebilmesine zemin hazırlamak için ‘tutanak’ tutmuşlar.
Kanunsuz bir şekilde uygulanmaya devam eden ‘kamusal alanda başörtüsü yasağı’nın hiç değilse ‘açık lise’ öğrencileri için bir engel olmaktan çıkması milleti sevindirir. Haberlerden anlaşıldığına göre, milleti sevindiren bu durum, bazılarını üzmüş.
Doğruları tekrar etmekte fayda var: Yürürlükteki hiçbir kanuna göre başörtüsü yasak değildir. Zaten yasağı savunanlar da aksini söyleyemiyor; sadece akıl karışıklığına sebep olacak şekilde AİHM kararlarından, Anayasa Mahkemesi karar ya da yorumlarından bahsediyorlar. Oysa dünya âlem bilir ki herhangi bir ‘yasak’ ancak kanunla ihdas edilebilir. Bunun yolu da demokrasilerde Meclisin karar vermesiyle mümkün olur.
Ülkemizde ise milletin temsilcisi olan TBMM bu âna kadar böyle bir karara imza atmış değil. Aksine, keyfî olarak uygulanan ‘başörtüsü takma yasağı’nı kaldırmak için bazı adımlar da atmıştır. Ne var ki bu adımlar da yine kanunsuz bir şekilde engellenmiş, keyfîliğe ‘yönetmelik’ kılıfları biçilmiştir.
Yasakçılar her hâlde şunu istiyor: Herkes, en başta da inancı gereği başörtüsü takanlar; kanunsuz başörtüsü yasağını kabul etsin, sesini çıkarmasın ve keyfiliği sineye çeksin! Ama bu haksız talebin kabul edilmesi mümkün değildir. Hele hele günümüz şartlarında, insan haklarının gündemde olduğu, bütün dünyanın ‘daha fazla hürriyet, daha fazla adalet, daha fazla hak’ dediği bir vakitte bu talebin benimsenmesi eşyanın tabiatına aykırıdır. Bu bakımdan “Lisede yine türbanla sınav” diyerek (Radikal, 26 Ocak 2009) bir yerlere mesaj vermeye çalışmak beyhudedir. Belki birileri bu haberleri dosyalayıp, daha sonra oluşturmak istenen ‘süreç’ler için malzeme biriktirmeyi düşünüyordur. Fakat bu gayretlerle de netice almak mümkün olmaz. Zaten bu haberlerin iç sayfalara kaymış olması da bir bakıma buna delildir. Her zaman ifade etmeye çalıştığımız gibi, yasakçılar da yasağın kanunsuz olduğunun farkında ki, bu yasağı “birinci sayfa”lardan savunamıyorlar. Ama yine de akıl karıştırmak ve tedirginlik yaymak için şikâyetvarî haberler yapıyorlar.
Ey kanunsuz yasağı savunanlar! Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde uygulanmayan böyle bir yasağı savunmaya daha ne zamana kadar ısrar edeceksiniz? Aynı zamanda ‘suları tersine akıtma gayreti’ olan böyle bir tavrı, ne zamana kadar savunabileceksiniz? Türkiye’nin ve dünyanın gidişatına bakarak, asıl ve temelde ‘kaybedenler’in yasakçılar olduğunu ne zaman kavrayacaksınız? Hem ne zaman ve hangi devirde sular tersine akabilmiş ki?
Lütfen, Türkiye’nin önünü tıkayan ve ufkunu karartan bu tavırdan bir an önce vazgeçin. Bakınız, başörtülüler sınava girdi ve kıyamet kopmadı. O halde soralım: Siz ne zaman “Başörtülüler de sınava girdi ve kıyamet kopmadı” diye manşet atacaksınız?
27.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|