İnsanlık tarihi ibretli
derslerle dolu
İnsanlık tarihi menfi ya da müspet derin derslerle doludur. Nerede ve kimler arasında yaşanmış olursa olsun, şu dünya misafirhanesindeki her yaşanan olay, misafirlere birer ders niteliğindedir. Tarih, bu derin izlerin birikimidir.
Önümüzde zaman diliminde dünyadaki oturumlarda, durum değerlendirmelerinde, bireysel ve toplumsal atılan adımlarda Gazze, gündem olmaya devam edecektir. Çünkü insanlık apayrı bir ruh haliyle tanıştı Gazze’de.
Gazze’de yaşananlar
birer ibret dersi oldu
Dünya, medeniyetlerin nasıl bir halet-i ruhiyede insan yetiştirdiğine şahit oluyor. Hıristiyanlık dini-i hakikisinden uzaklaşmış Batı medeniyetinin çirkin yüzü, değişik vesilelerle ortaya çıktığı gibi; tarih boyunca taşıdığı hırs sebebiyle rahat yüzü görmemiş ve bir meskenete sahip olamamış Yahudi zihniyeti de yine içinde olduğu ruh halini Gazze’de ortaya koydu.
Hikmet-i felsefe ile yaşayan zihniyetler sosyal hayatın dayanak noktasını ‘kuvvet’ olarak görüyorlar. Hedefi sadece kendi menfaatidir. Hayat düsturu ‘cidal’dir. İnsanlar arası bağı unsuriyet ve menfi milliyet üzerinde tutar; böyle bir yaşam biçiminden de netice olarak, ‘hevesat-ı nefsaniyeyi tatmin ve hacat-ı beşeriyeyi tezyit’ çıkmaktadır. Sözler, s. 133.
Kuvvet, beraberinde tecavüzler getirdi. Menfaat, her arzuya kafi gelmediğinden üzerinde boğuşmaları netice verdi. Düstur-u cidalin şe’ni çarpışmak oldu. Unsuriyetin gereği de, başkasını yutmakla beslenmek olduğundan tecüvüzler meydana geldi. İşte böyle bir yaşam biçimi ve düşünce tarzıyla insanlık saadetini yitirdi. Bu durum dün için de geçerli yarın için de.
Gazze’de ortaya konan ve adına da savaş denen davranış şekli, bunun tipik bir örneği oldu. Üç beş yaşındaki çocuklara donanımlı ve zırhlı askerlerin kurşunlar yağdırmasının adı, ‘kuvvet’in çıkardığı sonuç değil midir? Kendi menfaatini düşünürken başkalarının menfaatlerini göz ardı etmek, menfaatperestlik değil midir? Tarih boyunca hep muhatap olduğu toplumlarla savaş halinde olmak ve kendi ırkını bütün ırkların ve milliyetlerin üstünde tutmak, toplumsal bir hastalık değil de nedir?
İşte şimdi dünya bu toplumsal ruh halini tahlil ediyor. Bu tarihi dersten dünyanın çok şeyler çıkaracağı apaçıktır.
Artık dünya haklı ve
haksızı görüyor
Yaşananların an be an dünyaya nakledilmesi, dünyanın dersine çalışmasına yardımcı oldu. Savaş başladı denirken, savaşın karşı tarafının olmadığı, sivil halka karşı yürütülen tek taraflı bir ‘soykırım’ olduğu anlaşıldı. İsraillilerin, farklı ırkta insanlarla birlikte yaşama ruhunun öldüğünü dünya fark etti.
Peki sonuç ne mi olacak?
Gazze’de yok edilmek istenen düşünce, yaşam biçimi, inanç, toplumsal ruh iyice gün yüzüne çıkacak. Toprağa gömülen şehitler, dallarında binler meyveler vermiş olarak geri dönecekler. Gazze vesilesiyle dünya, Yahudiliği bir kez daha okudu, şimdi ise Gazze’deki yaşayan ruhu yani İslamiyeti okuyacak.
Kur’an’ın ortaya koyduğu medeniyet yansımaları ile muharref Yahudiliğin ortaya koyduğu yaşam tarzını bir kez daha değerlendirecek.
Önce Gazeliler kendi
derslerini okudular
ve okuyorlar
Gazze şehitleri dünyaya en güzel derslerini verdiler ve gittiler. Şimdi o binler şehitli topraklar, manevi değerine değerler kattı. Şimdi Gazze çok daha anlamlı, Gazze çok daha değerli, Gazze çok şehitli…
Malum, bir hadise ne derece yürek paralayıcı ise, o nispette dersi de büyüktür. Kadınının gözleri önünde beyler, beylerin gözleri önünde evlatlar, evlatların gözleri önünde babalar birer çınar gibi devrildi. Yürekler en derin derslerini okudular. Gözler, en dramatik sahnelere şahit oldular. Kulaklar unutulmaz çığlıklarla doldu. Gazze tarihe ders oldu.
Gazze’de yaşananlar
nasıl bir sonuç mu verecek?
İnsanlar yaşadıkları, gördükleri hadiseler kadar tecrübelidirler. Her hadise insanda bir takım uyanışlara vesiledir. Şimdi insanlık vicdan muhasebesi yapıyor.
Allah’ın takdirini bilmeyiz ancak, yakın gelecekte o bebeklere, kadınlara, masumlara kurşun sıkan askerlerin trajedilerine şahit olacak insanlık.
Vicdanları, –varsa- onların rahatla yaşamalarına fırsat tanımayacak.
Kulaklarında o bebeklerin çığlıkları eksilmeyecek. Uykularını kaçıracak, o insanlık dışı davranışları.
Sonuç onlara ‘mutluluk’ getirmeyecek. Dünya ve ahirette kahrolmak onların sonu olacak.
Ya bizim imtihanımız nedir?
Kahramanlar en güzel payeleri alarak gittiler; şehadet.
Ya kalanlar, biz hangi dersi çıkardık? Yaşananları gördükten sonra hayatımızda neler değişti? “Kahrolsun zalimler!” dediğimiz vahşilere muhtaç olmamak için, hangi adımları atıyoruz? Sabahları saat kaçta uyanır olduk? Çalışma saatlerimize kaç saat daha ilave ettik? Uykumuzu kaç saat azalttık? Okumalarımızı kaç sayfaya çıkardık? Dostlarımızla olan irtibatımızı ne kadar arttırdık? Kendimizle olan ilişkilerimizde neler değişti? Ev dostlarımızla olan iletişimimizde neler değişti? Komşularımızla olan ilişkilerimizde neler değişti? Dualarımıza neleri ilave ettik? Kavlen dualarımıza fiilen ne kattık?
Herkes yapabildiklerinden sorumludur. Küçücük değişiklikler, çok büyük sonuçlar içerir.
En büyük ve en önemli işler, en iç dairede –kendimizde- başlattığımız derslerdir. Hiçbir şey değişmemişse, şikayete hakkımız yoktur.
05.02.2009
E-Posta:
[email protected]
|