Selâmı yayan Hollandalılar
Hollanda’da güzel bir alışkanlık var. Aslında bu alışkanlık Müslümanların (bizim) olmasına rağmen, ülkemizde insanlarımız tanımadıklarına selâm vermiyorlar. Ama Hollanda’da özellikle otobüs ve trenlerde her inen ve binen yolcu şoföre selâm verir, onların dili ile ve geleneklerine göre. Her Hollandalı da birbirleri ile selâmlaşırlar. Benim bir yakınım Bursa’da her Müslümana selâm vermeye çalışır. Bazıları ‘Bu adam deli mi? Herkese selâm veriyor’ diye bir tepki göstermişti. Bizim güzel alışkanlıklarımız bizde alıcı bulamayınca, küsüp batıya gelmiş maalesef.
HOLLANDA’NIN GÜNDEMİ
Wilders, ‘düşmanlık tohumları saçmaktan’ yargılanacak. Kaderin adil olduğu bir kere daha şu olay bize isbat ediyor: Hollanda’da İslâm karşıtı tutumuyla tanınan Özgürlük Partisi Lideri (PVV) Geert Wilders’a, ayrımcılık yaptığı suçlamasıyla yargı yolu açıldı.
Amsterdam Mahkemesi verdiği kararda, Wilders’in geçmişte Müslümanlar hakkındaki söylem ve eylemleriyle ayrımcılık yaptığı ve halk arasında düşmanlık tohumları saçtığı, bu sebeple yargılanabileceğini bildirdi.
Savcılık, Geert Wilders tarafından yapılan İslâm karşıtı “Fitne” filminden sonra, bu konuda yapılan başvurulara ilişkin geçen Haziran ayında verdiği kararda, Hollandalı politikacının ayrımcılık yaptığı suçlamasıyla yargılanmasına gerek olmadığı görüşüne varmıştı. Savcılığın bu kararına bazı kişi ve kuruluşlar, bir üst mahkemede itiraz etmişti. Amsterdam Mahkemesinin kararından sonra daha önce yapılan başvurular ışığında savcılığın, Geert Wilders hakkında yeniden soruşturma başlatması bekleniyor.
Hollanda meclisinde 9 üyeyle temsil edilen Özgürlük Partisi’nin Lideri Geert Wilders, geçen yıl Mart ayında İslâmı kötüleyen ve yalnızca internet üzerinden görülebilen “Fitne” filminden sonra büyük tepki almış ve hakkında çok sayıda suç duyurusunda bulunulmuştu.
Mektubuma Üstad Bediüzzaman Hazretlerinden aldığım bir paragrafla devam ediyorum. Bu satırları okuyunca göreceğiz ki, Risâle-i Nurlara bütün insanlığın ihtiyacı var. Elde edenler huzur buluyorlar ve bir daha bırakmıyorlar.
“Ben tahmin ediyorum ki, bütün küre-i arzın bu yangınında ve fırtınalarında selâmet-i kalbini ve istirahat-ı ruhunu muhafaza eden ve kurtaran yalnız hakikî ehl-i İmân ve ehl-i tevekkül ve rızadır. Bunların içinde de en ziyade kendini kurtaranlar, Risâle-i Nur’un dairesine sadakatle girenlerdir.
Çünkü bunlar, Risâle-i Nur’dan aldıkları iman-ı tahkiki derslerinin nuruyla ve gözüyle, her şeyde Rahmet-i İlâhiyenin izini, özünü, yüzünü görüp her şeyde kemal-i hikmetini, cemâl-i adaletini müşahede ettiklerinden, kemal-i teslimiyet ve rızayla, rububiyet-i İlâhiyenin icraatından olan mûsibetlere karşı teslimiyetle, gülerek karşılıyorlar, rıza gösteriyorlar. Ve merhamet-i İlâhiyeden daha ileri şefkatlerini sürmüyorlar ki, elem ve azap çeksinler.
İşte buna binaen, değil yalnız hayat-ı uhreviyenin, belki dünyadaki hayatın dahi saadet ve lezzetini isteyenler, hadsiz tecrübeleriyle, Risâle-i Nur’un imanî ve Kur’ânî derslerinde bulabilirler ve buluyorlar.” (Kastamonu Lâhikası)
|